Kulun teslimiyeti 'Allahaısmarladık'
Her şeye nurundan ve ilminden bir parça vuran ve edepten ibaret olan İslam dini, sözün de edepli olmasını, edep dairesinde söylenmesini, maddi, manevi, dünyevi ve uhrevi her çeşit şaibeden beri durmasını önemsemiştir ve vedalarını da buna uygun gerçekleştirmiştir.
Allahaısmarladık sözü, ayrılıklarda, giden tarafından kalana söylenen veda sözüdür. Seni Allah'a emanet ediyorum manasındadır. Arapça kökenli Allah kelimesiyle, Farsça kökenli ısmarlamak kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştu ve bu birleşim vedalarımıza hatta birleşmelerimize bile "şiir" katmaktadır.
Askerlik ve sefer gibi uzun süreli ayrılıklar, hem gidenler hem de kalanlar için bir çok bakımdan bazı endişe ve sorumlulukları gündeme getirir. Peygamber Efendimiz ise, bu endişe ve sorumluluk noktalarını dile getirerek tümünü Allah'a havale ve emanet etmekte, böylece olayı tam bir iman, ikaz, dua, teslimiyet ve güven havasına büründürmekteydi.
Vedasında bile edebiyat olan bir medeniyetin insanları olarak bugün artık, "AEO", "BYE", "KİB" gibi kısaltmaları dilimizden atmamız gerekiyor. Bu tip kısaltmalar her ne kadar sosyal medyada yahut mesajlaşırken kullanılsa da, bu halleriyle bile gündelik hayatın alışılmış, artık yadırganmayan kelimeleri olarak tehlike arz ediyorlar.
İslam medeniyetinde tüm insani ilişkiler, birer ibadet niteliği içinde ele alınmaktadır. Günlük hayatın bütün sahnelerinin, İslam'ın getirdiği inanç esaslarının İslam dünya görüşünün birer yansıması olarak yaşanması temel ilke olarak benimsenmektedir. Bunun böyle olduğunu Sevgili Peygamberimizin sünnet-i seniyyelerinde, temiz yaşayışlarında görmekteyiz.
Bir medeniyeti öldürmek için önce onun kültürüne ve gençliğine saldırmak gerekir. Bugün kelimelerle başlayan direniş, kültürün korunması ve devamlılığı için insanların önüne birer mevzi açacaktır.
Şimdi bir düşünelim.
Gidenler, geride bıraktıklarını "Allah'a ısmarlardı da, kalanlar gidenlere ne söylerlerdi?"
Helallik istenirdi.
Bugün artık nostaljik bir öge gibi gelen helallik istemek, zikrederken bile insanı hüzünlendirmeli oysa ki.
O hüzün de insanı tefekküre sevketmeli.
Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan'ın aktardığına göre, Abdullah (İbni Yezîd) el-Hatmî Radıyallahu anh şöyle demektedir:
"Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem asker uğurlarken, onlarla vedâlaşmak istediği zaman şöyle buyururdu: “Estevdiullahe dîneküm ve emâneteküm ve havâtime a'mâliküm", "Sizin dininizi, emânetlerinizi ve amellerinizin sonuçlarını Allah'a emanet ediyorum."
Yine Çakan'ın aktardığına göre hadis kitaplarımızda, “Vedâ anında söylenecek söz veya yapılacak dua gibi başlıklar altında yer verilen hadisimizin Abdullah İbn Ömer ve Ebû Hüreyre Radıyallahu anhümâ'dan da rivayetleri bulunmaktadır. Aşağıda yerlerine işaret ettiğimiz rivayetlerde sadece asker uğurlarken değil, normal zamanlarda özellikle yolculuğa çıkacak kimselerle vedâlaşırken de Hz. Peygamber'in vedâ etmek istediği müslümanın elini tuttuğu ve karşısındaki bırakmadan mübârek elini çekmediği ve “Estevdiu'llahe dîneke ve emâneteke ve havâtîme amelike", "Senin dinini, emânetlerini ve amelinin sonuçlarının Allah'a havale ederim" diye dua buyurduğu kaydedilmektedir.