31 Mart mahalli idareler seçimlerinde genelde ve özellikle İstanbul da yapılan seçim yolsuzluklarını görünce, CHP nin geçmişinde bulunan ve 1946 seçimlerinde yapılan seçim hileleri ve seçim yolsuzlukları geliveriyor insanın aklına. 1946 seçimleri bu bakımdan dikkate alınmalıydı. Ama maalesef alınmamış.
Türk siyaset tarihine ‘’CHP nin seçim hileleri’’ olarak da geçmiş olan 1946 seçimleri, jandarmanın tarassutunda ve kontrolünde yapıldığı için sonucu daha başından belli olan bir seçimdi. Yapılan açık oy gizli tasnif adeta, CHP nasıl iktidarda kalabilir veya mevcut iktidarını biraz daha nasıl sürdürebilir veyahut ardına millet desteğini almış olan Demokrat Parti nasıl diskalifiye edilebilir düşüncesiyle yapılmıştı. İşte bütün bu şarlatanlıkları göz önüne aldığımızda aklımıza ister istemez tarihe; ‘’Arslanköy Faciası ’’ diye geçen 1947 Mahalli idareler seçimlerinin gelmemesi mümkün değil. Mazide kalan, 1946 hileli seçimleri ile bir 4 yıl daha iktidarda kalma şansını yakalayan CHP, bir bakıma Hitler faşizminin Türkiye uzantısı görünümünden çıkamamıştı. Milli Şef diktasının icadı olan açık oy gizli tasnif, CHP nin seçim hileleri konusunda çağımızın en gelişmiş siyasi örgütü olduğu yönünde önemli bilgiler vermektedir.
Sandık kurullarından, Seçim kuruluna Binali Bey için gelen 300 oy nasıl bir anda sıfır olup, sıfır oy Binali Beye ve 300 oy da nasıl CHP adayına yazıldı, bunu anlayan varsa beri gelsin derler insana. Bunu ancak CHP yapabilirdi ve de yaptı.
31 Mart mahalli idareler seçimlerinde bin bir çeşit hileler sonucunda CHP allem etti kalem etti geçici de olsa İstanbul Belediye Başkanlığı koltuğuna oturdu. Tıpkı 1947 Arslanköy muhtarlık seçimlerinde olduğu gibi. Şimdi kısaca 1947 Şubat ayında yapılan Arslanköy muhtarlık seçimlerine bakalım. Demokrat Parti bu seçimlere CHP nin hilelerini peşinen sezdiği için katılmıyor. Çünkü CHP,1946 daki açık oy gizli tasnif seçimlerinden zaferle (!) çıkmayı başarmıştı. Bu seçimlere Demokrat parti katılmamasına rağmen, Demokrat Partili bazı muhtarlıklar her şeyi göze alarak seçime katılıyorlar. İşte Arslanköy’de bunlardan birisi. Arslanköy, Mersin ilimizin dağ köylerinden biridir. Daha önceki adı Efrenk olan bu Yörük köyümüzün kahramanları, işgal yıllarında Fransız ve Ermeni çetelerinden oluşan bir Fransız birliğini tamamen yok ettikleri için bu köyümüzün adı 1923 de Arslanköy’e çevrilmişti.
Arslanköy’ün kahraman Yörükleri Fransız ve Ermeni keferesine karşı gösterdikleri kahramanlığı, bu defa 1947 Mahalli seçimlerinde o günün militarizmine karşı da gösteriyorlar. O günün despot ve faşist Cumhuriyet Halk Partisinin baskılarına karşı, 1947 mahalli seçimlerinde ülke çapında pek çok yerde Demokrat Partili muhtar adayları seçimlere katılmışlardı. İşte Arslanköy de bunlardan birisidir. Arslanköy muhtarlık seçimlerinde CHP adayı Tahir Şahin 154 oy alır, Demokrat Parti adayı Harun Yedigöz ise 566 oy alarak muhtar seçilir. Ancak bu durum Mersin valisini memnun etmez. Hem vali, hem Belediye Başkanı ve hem de CHP il Başkanı olan Mülki amir(!) O devrin kanunlarının verdiği yetkiye dayanarak Arslanköy seçimlerinin yenilenmesine karar verir. Bucak müdürünün nezaretinde seçim ikinci defa yapılır. Bu defa yine Demokrat Parti adayı Harun Yedigöz kazanır. Ama Mersin valisinin istediği sonuç bu değildir. Arslanköy’de yeni bir seçim daha yapılmalı ve mutlaka CHP adayı kazanmalıydı.(!)
Bucak müdürünün başaramadığı işi bu defa Jandarma kumandanı eliyle mutlaka CHP kazanacaktı. Ve öyle de olur. Jandarma kumandanı içersinde CHP adayı muhtara verilmiş oylarla dolu bir sandıkla köye gelir. Fakat kahraman Arslanköy insanı bu sahtekârlığı kabul etmez. Arslanköy’den Zeynep Türkmen, Elif Bozdoğan, Cemile Gürbüz ve Ayşe çelik isimli köy kadınları, içi CHP ye verilmiş oylarla dolu olan oy sandığının önüne dikilerek hileye müdahale ederler. Bunun üzerine Jandarma kumandanı maiyetindeki askere emir verir; sündü tak ve ateş. Jandarma havaya beş el ateş eder. Buna rağmen kadınlar yerlerinden bir milim dahi kıpırdamazlar. Köy ahalisi kumandanı ve jandarmayı taş yağmuruna tutarlar. Durum, Arslanköy’de isyan var diye, Mersin valisine intikal ettirilir. Bunun üzerine Mersin Jandarma bölüğü ve Silfke Jandarma mektebi taburundan bir bölük asker vaka yerine gönderilir. Çünkü CHP Arslanköy’de mutlaka kazanmalıdır. Ve CHP adayına Jandarma desteği ile Arslanköy’de seçim kazandırılır. (bkz. Cumhuriyet tarihinde mühim olaylar. Sf.320) İşte dünkü CHP ve işte bu günkü CHP. Aralarında fark var mı?
Günümüzün AK Parti idarecileri açısından bakıldığında; 1947 mahalli idareler seçimlerinde %95 i Demokrat Partili olan yerlerde bile CHP nin kazandığı unutulmamalıydı.(!) Ama maalesef unutulmuş. 31 Mart İstanbul seçimlerine bu sebeple Arslanköy seçimleri perspeftikinden bakılmalı ve ona göre tedbir alınmalıydı. Ama alınmamış.
Nasıl olsa kazanırız rehaveti bu sonucu doğurmuştur. Binali beyin deyimiyle murdar olan veya murdar edilen 31 Mart İstanbul mahalli idareler seçimlerine de bu sebeple günümüzün ‘’Arslanköy faciasıdır’’ diyebiliriz.
Tamam, AK Partililer uyumuş ve tedbir almamışlar. Peki, aldıkları cüzi oylarla CHP nin kazanmasına yardımcı olanlar da bu suça ortak değiller mi? Tayyip Beyin şerefine diye kalkan şampanyaların, rakıların, biraların vebali bu cüzi oy sahiplerine yansımayacak mı?
Kör bir inat uğruna şampanyacılara dolaylı veya direkt olarak destek olanlar birazda işin bu yönünü düşünmelidirler, diye ben düşünüyorum.