Başka bir ilden misafiriniz geldi veya Balıkesir dışına çıktınız diyelim.
“Söyle bakalım Balıkesir’in neyi meşhur?” diye sorsalar size.
Neleri saymaya başlarsınız acaba?
Herhalde aklınıza ilk gelen “5 K” olur!
Çünkü hep söylenen, konuşulan, dillendirilen “5 K” idi.
Neydi bunlar?
Birincisi; Kolonya…
İkincisi; Kaymak…
Üçüncüsü; Kavun…
Dördüncüsü; Kız…
Beşincisi; Kaçığı…
Gerçi kızı ile kaçığı işin gırgır yanı ama, yine de gerçeklik payı var.
Kızlarımıza da kaçıklarımıza da lâf söyletmeyiz yani.
Yalansa yalan deyin.
Bakın sağınıza-solunuza gördükleriniz karşısında hak vereceksiniz bana…
Neyse kızlarımız ile kaçıklarımızı koyalım bir tarafa, mevzuumuza dönelim.
Balıkesir’in meşhur “5 K”sını 5 seçenekli bir soruya çevirelim şimdi.
Aşağıdaki şıklarda yer verilen ürünlerden hangisi Balıkesir denilince akla gelmektedir?
A) Kolonya
B) Kaymak
C) Kavun
D) Höşmerim
E) Hiçbiri
Tercihiniz hangisi diye sormayacağım çünkü kafanız karmakarışık oldu biliyorum.
Buradan lâfı nereye getireceğimi merak ediyorsunuz değil mi?
Azıcık sabredin hele.
Öncelikli olarak yukarıdaki sorudaki doğru tercihimi açıklayıp paylaşmak istiyorum.
Ben HİÇBİRİ diyorum.
“Olur mu yahu!” demeyin sakın.
Evet “HİÇ-Bİ-Rİ” meşhur değil.
Bizler Balıkesir’de kendimiz çalıp, kendimiz söylüyoruz sadece.
Kolonyamız var, höşmerimimiz var. Etimiz, sütümüz, zeytinimiz var…
Var da var… diye yırtınırcasına bas bas bağırıyoruz, ama kendi kendimize…
Dışarıdan bakılınca ne kolonya akla geliyor, ne kaymak, ne kavun, ne de höşmerim…
Yeri gelmişken bir anımı paylaşayım hemen
İstanbul’da bir süpermarkete girip tezgahında höşmerimi görünce; ‘sınırları aşıyoruz’ diyerek göğsüm kabarmıştı.
Albenili kasedeki höşmerimi markasını merak edip elime aldığımda AYDIN markası olduğu gözüme ilişince sukutu hayale uğruyordum..
Dediğim gibi meşhur bir ürünümüz, yani markamız yok aslında..
İnanmıyorsanız bana, İstanbul’a, Ankara’ya, Bursa’ya gittiğinizde bir denemesini yapın.
Büyükşehirleri geçin Edirne’den Kars’a kadar hangi vilayete giderseniz gidin;
“Balıkesir” dediğinizde; “5 K” adı altında toplanan veya toplanmayan diğer ürünlerinin adını söyleyen birini bulursanız eğer, alnından öpün.
Hayır, ‘ben öpmem’ diyorsanız, getirin ben hem elini, hem alnını öpeyim…
Ama şöyle bir yaklaşımla karşılaşabiliyorsunuz;
“Ayvalık güzel yer…”
“Susurluk’ta mola verip tost yemiştik…”
Zaten benim kastettiğim ilçelerimiz değil.
Bir bütün olarak bakıyorum Balıkesir’e…
Ayvalıklısının da, Bandırmalısının da ‘bütün’ görmesini savunuyor, söylüyorum..
Büyükşehir yolundaki Balıkesir’in öncelikli ev ödevinin de bu olması gerektiği görüşündeyim ısrarla.
Demek istediğim şu;
Aslında Balıkesir’in bir şeyi yok değil.
Aksine her şeyi var…
Yüce Mevla dünyayı yaratırken her türlü zenginliği bahşetmiş adına Balıkesir denilen coğrafyaya.
Dünyada az bulunur eşsiz güzellikler (bir Kazdağları başka nerede var?) yanında, topraklarında aklınıza gelebilecek her türlü ürünün (muz dışında) yetiştirilebildiği bir merkez Balıkesir.
Anlayacağınız bu anlamda ulusal ve uluslar arası potansiyele sahibiz..
Ama tek bir şeyi yok…
MARKA.. MARKA.. MARKA…
Tek eksiğimiz o…
Balıkesir’in değerlerine birde MARKA değeri eklense var ya, görün siz o zaman Balıkesir’i…
Unutmayalım ki, o yokluğu, eksikliği giderecek ise yine bizden başkası değil.
Tek yapmamız gereken ne biliyor musunuz?
“Devlet yapsın, biz kaymağını yiyelim” düşüncesini silip atarak fikir dönüşümünü sağlamak…
Gördüğü kadarıyla Balıkesir’de bunu yapmaya çalışan, didinen, beynini yoran, neredeyse gecesini gündüzüne ekleyen tek kişi var: Vali Yılmaz Arslan…
Balıkesir’in “Marka Şehir” olması yolundaki çabalarını önemsiyorum, destekliyorum, ama bu işin devlet, yani bürokrat bakışıyla olacak işler olmadığını o da biliyor, Balıkesir’de söz sahibi olan çevrelerde…
İşte bu nedenle gelin sizde önemseyin şu “Marka Balıkesir” işini…
Bugün için belki “angarya” görebilir veya “şu aşamada gereksiz” diyebilirsiniz, ama Balıkesir’de yaşayacak çoluk çocuğunuzun yarınlarını da unutmayın..
Yarınların dünyasında Balıkesir ve Balıkesirliler olarak ‘bizde varız, buradayız’ demek istiyorsak eğer, gelin MARKAMIZI yaratalım.
10’u takmadık! 11’de idare ettik! İyisiyle kötüsüyle 10’u 11’i unutalım gitsin, hiç değilse 12’de 12’den vuralım.