Mahkemenin gerekçeli kararında, olağanüstü durumlar, millî güvenlik ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması gibi hallerin hızlı ve seri karar almayı gerektirdiği aktarıldı. Bu sebeple yetkinin, kurul yerine başbakan veya görevlendireceği bir bakana verilmesinin, Meclis’in yetkisi kapsamında olduğu vurgulandı. Üyeler Fulya Kantarcıoğlu ile Osman Alifeyyaz Paksüt ise yasada kısıtlama sebeplerinin gerekli açıklıkta yer almadığını savunarak, hukuk devleti ilkesine aykırı olduğunu öne sürdü.
Anayasa Mahkemesi’nin 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un, bazı hükümlerinin iptal isteminin reddiyle ilgili gerekçeli karar Resmi Gazete’de dün yayımlandı. CHP’nin yasanın bazı hükümlerinin iptali talebini oyçokluğuyla reddeden AYM’nin gerekçesinde, Başbakan’a geçici yayın durdurma yetkisi verilen yasa maddesinin Anayasa’ya uygun olduğu belirtildi. İptali istenen yasa maddesinde, savaş, terör amaçlı saldırı, doğal afet ve benzeri olağanüstü durumların ortaya çıkardığı kriz zamanlarında da ifade ve haber alma özgürlüğünün esas olduğu, yayın hizmetlerinin önceden denetlenemeyeceği ve yargı kararları saklı kalmak kaydıyla durdurulamayacağı aktarıldı. Ancak, milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde yahut kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda, Başbakan veya görevlendireceği bakan tarafından geçici yayın yasağı getirilebileceği düzenlemesinin yer aldığı belirtildi. Başbakan’a tanınan yetkinin Anayasa’ya aykırı olmadığı vurgulanan gerekçeli kararda, “Kuralda yer alan ‘olağanüstü durumlar’, ‘milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı haller’ ve ‘kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlar’ ibarelerinin içerik ve kapsamının kanun koyucu tarafından önceden tek tek belirlenmesi mümkün değildir. Söz konusu ibarelere doktrin, uygulama ve yargı kararlarıyla zaman içerisinde anlam kazandırılarak ibarelerin genel çerçevesi belirlenmiş ve içeriği somutlaştırılmıştır. Dava konusu kural ile geçici yayın yasağı getirilebilmesi için gerekli durum ve şartların temel esasları ve çerçevesi belirlenmiş olduğundan, dava konusu kuralın hukuk güvenliği ve belirlilik ilkelerine aykırı bir yönü yoktur.” denildi.
Yasaklama kararında yer alan sebep, kapsam ve ölçütlerin de yargı denetimine tabi olacağı ifade edilen kararda, ‘geçici yayın yasağı’ getirme tedbirine başvurulması durumunda bunun kapsam, sınır ve ölçütlerinin açık ve somut bir biçimde yasaklama kararında, yargı denetimine olanak verecek şekilde belirlenmesi gerektiğine dikkat çekildi. Aksi halde kanunun amaçladığı ‘istisna’ halinin ortadan kalkacağı vurgulandı. Ayrıca, kriz zamanlarının sona ermesi halinde de geçici yayın yasağının kendiliğinden ortadan kalkacağı kaydedildi.
HUKUK DEVLETİ İLKESİNE AYKIRI DEĞİL
Söz konusu gerekçelerle iptali istenen maddenin Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırı olmadığı ve iptali talebinin reddedildiği ifade edildi. Başbakanın geçici yayın yasağı getirebileceğine ilişkin çoğunluğun görüşüne katılmayan üye Fulya Kantarcıoğlu, “Takdire dayanan denetimlerin yerindeliğe yol açması olasılığı göz ardı edilemeyeceğinden yasa ile getirilmeyen ölçütler özgürlüklerin güvencesini oluşturamaz.” görüşünü savundu. Üye Osman Paksüt ise yasanın hakim kararı olmaksızın, idarenin başı olan Başbakan’a veya görevlendireceği bakana geçici yayın yasağı koymak suretiyle kişilerin haberleşme özgürlüğüne müdahale etme yetkisi verdiğini iddia etti.
Televizyon yayınlarının müstehcen olamayacağına ilişkin kanun maddesinin iptali talebini de reddeden AYM, gerekçesinde, müstehcenlik ile ilgili getirilen hükümlerde toplumun ‘ar ve haya duygularının’ genel ahlakın korunmak istendiği ifade edildi. Türkiye’nin de imzaladığı Avrupa Sınır Ötesi Televizyon Sözleşmesi’nde, televizyon programlarının genel ahlak kuralları ve edebe aykırı olmaması, saldırgan davranışları ve şiddet eylemlerini kışkırtmaması, pornografi içermemesine dair ilkeler bulunduğu, düzenlemenin sözleşme ile uyum içinde olduğu kaydedildi.