Önümüzdeki günler "Kaç PKK olduğunu ve bunları kimin yönettiğini" gösterecek!
Bu nedenle acele etmemize gerek yok.
Bence önümüzü görmek için gelin geri dönelim! Başka türlü BÜYÜK FOTOĞRAFI görme şansımız yok.
Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş Paşa, Türk devleti adına ilk kez sert ve anlaşılır bir uyarı yaptı.
Baba Esad, haber gönderip "Seni artık burada tutamam" dedi. Uzun yıllar ŞAM'da oturan PKK lideri Öcalan, ülkeyi terketmek zorunda kaldı. Baba Esad'ın sağ kolu Abdülhalim Haddam çok sonra "Türk askeri ataşe ile Apo Şam'da aynı binada kalıyordu" diyerek o dönemi bir cümleye sığdırdı!
Öcalan, üzerinde LAZAROS MAVROS adına düzenlenmiş bir RUM pasaportuyla önce Rusya'ya gitti.
Orada duramayacağını anlayınca İtalya'ya geçti. Sıkıntı devam ediyordu. Daha fazla kalamayacağını anladı.
Neredeyse bütün AVRUPA ülkelerine sığınma talebinde bulundu. Ama nedense PKK'ya her türlü desteği el altından veren ülkeler, Öcalan'ı açıktan alamıyordu. Sığınacak yer bulamayan Apo, Yunanistan'ın Kenya Büyükelçiliği'ne kapağı attı. Son durak burasıydı. Orada yakalanıp Türkiye'ye getirildi.
Tarih: 16 Şubat 1999... Öcalan, alınıp İmralı'ya konuldu. Elebaşı elde olsa da örgüt ayaktaydı. Hem de eskisinden daha kanlı saldırılara imza atıyordu...
21 Ekim 2007: Dağlıca'ya dört ay önce konuşlanan tabura 250 PKK'lı saldırdı. 12 askerimiz şehit oldu.
11 Ağustos 2008: Erzincan'ın Kemah İlçesi'nde yol kenarına yerleştirilen mayın patladı. 9 asker şehit düştü.
3 Ekim 2008: Aktütün Karakolu'na saldıran 350 kişilik PKK grubu yaylım ateşi açtı. 15 asker şehit oldu.
7 Aralık 2009: Tokat'ın Reşadiye İlçesi'nde devriye görevi yapan askeri araç pusuya düşürüldü. 7 asker şehit düştü.
19 Haziran 2010: Gediktepe üs bölgesine PKK saldırdı. 11asker şehit oldu.
14 Temmuz 2011: PKK, Diyarbakır'ın Silvan İlçesi'ndeki kırsal alanda saldırdı. Askeri birliğe atılan el bombaları sonucu 13 asker şehit düştü.
17 Ağustos 2011: Çukurca'da 4 mayın peşpeşe patladı. 11 asker ve bir korucu şehit oldu.
18 Ekim 2011: Çukurca'da gece yarısı aynı anda birkaç noktaya ateş açıldı. Saldırılarda 26 asker şehit düştü.
Örgütün başında 1 değil 10 Öcalan olsa, bu eylemleri yapacak gücü ve kabiliyeti yoktu. Kaldı ki Öcalan İmralı'daydı! Yüreğimize ateş düşüren bu saldırıların hepsini yabancı istihbarat örgütleri yaptı. PKK'yı kullanarak tabii...
Bu saldırıların çok amacı vardı..
Özellikle 5 Kasım 2007'de Erdoğan-Bush görüşmesinde Türkiye tavrını çok net koydu. Çünkü Ankara, kimin ne yaptığını iyi biliyordu. Avrupa ve Amerika PKK'yı kendi istekleri için sınırsızca destekliyordu. Avrupa, Türk-Kürt savaşı için saldırıların giderek artmasını istiyordu.
Bölünmüş Türkiye işlerine geliyordu. "Aradaki KAN DAVASI büyürse kardeşlik ortadan kalkar" felsefesiyle hareket ediyordu. Amerika ise Irak'ta saplandığı bataklığa Türk askerini çekmek için provokasyon yapıyordu. Bu nedenle her saldırıdan sonra PKK'lı teröristler Kuzey Irak'a çekiliyordu! Ama Türk aklı, gaza gelmeyip duygularını frenliyor, TAKİBİ kendi ölçülerinde yapıyordu!
Zaten kabul edilmeyen 1 Mart Tezkeresi ve Çuval hadisesi de unutulmamıştı!
5 Kasım zirvesinden sonra Amerika değişti. Değişmek zorunda kaldı! Türkiye, terör belasından çok acı çekse de her dediğini sonunda kabul ettirdi. Bu beladan kurtuluş yakındı. Ama temizlik şarttı. Hem içeride, hem bölgede bazı enstrümanların ETKİSİZ hale gelmesi gerekiyordu.
Zirveden birkaç ay sonra ERGENEKON operasyonları başladı. Bilerek ya da bilmeyerek LONDRA'ya hizmet edenler toplandı. Amerika ile yolları eskiden kesişen bazı önemli kişiler de pakete eklendi. Ergenekon'u, Balyoz izledi.
Türkiye "bölgede taşeron olmayacağını" ilan etti.
Bunu da ilk gören PKK'nın dağ kadrosundaki Cemil Bayık'tı... 2007'de "Amerika Türkler'in her istediğini kabul etti. Tasfiyemiz yakındır" diye konuşup örgüte yakın yayınlarda manşet oldu!
Öcalan'ı veren de, Türk askerinin Kandil'e çıkışına yanaşmayan da Amerika idi...
Ortadaki çelişki apaçık duruyordu. Adamlar, Öcalan'ı günü geldiğinde kullanmak üzere teslim etmişlerdi. "Bütün Kürtler'i kendinize bağlamanız için bir hamle yapmanız yeterli" dediler...
Ancak Ankara yıllarca kendi şartlarını oluşturmak için bekledi. Bütünleşme Amerika'nın değil, Türkiye'nin istediği şekilde olacaktı! Onlar bu bölgeye yabancıydı. Tek korkuları Londra'nın gelip PETROL ve GAZIN kontrolünü ele almasıydı! Bunu da sadece Türkiye ile önleyebilirlerdi!
İşte Ankara BAŞROL oynayabilmek için yıllarca sabretti!
Ve sonunda o gün geldi...
Tek asker çıkarmadan KANDİL'i temizleyecekti!
Ama önce ESAD gitmeliydi. Irak'a girecek Türk askeri Esad'ın vereceği destekle zaman kaybı yaşayabilirdi! Türk aklı, iki güçle birden mücadele etmektense Suriye'nin HAL YOLUNA girmesini beklemeyi tercih etti. Şam, kendi derdiyle uğraşırken Maliki'nin Avrupa desteğiyle saldırma ihtimaline karşı PATRIOTLAR getirildi!
Kum saati akıyordu. İngiltere'nin çizdiği sınırlar değişecekti. Türkiye tarihi rövanşı alacaktı.
Amerika'nın "idam etmeyin" şartıyla verdiği Öcalan da Ankara'nın verdiği yeni görevine alışmıştı!
Türkiye artık büyük devlet gibi davranıyordu! Kendisini en çok dinleyen isim Kürt lider olacaktı!
Bu kim olur şimdiden bilinmez...
Barzani, Talabani ya da Türkiye içinden başka biri!
Söz dinleyenin yolu açılacaktı...
Oyun büyük olunca anlaşılması kolay olmuyor!
Ama böyle! Figüran olarak başladığın bir senaryoda BAŞROLE gelmek herkesin yapacağı bir iş değil... Ankara bunu yaptı...
Kabul etmeseniz de bu böyle...
...
...