Sağlık denilince tüylerim diken diken oluyor, içim ürperiyor, korkuyorum.

O kahredecesi olay, o vurdumduymaz davranışlar geliyor hemen gözümün önüne.

Gazete Balıkesir'de dün yayınlanan "Birce" bebeğin hikayesini annesinden dinlerkende yüreğimin sol yanı sızlamıştı.

Bugünde devam edeceğim "Birce" bebeğin hikayesine ve Balıkesir'in sağlığına.

Anne Elçin Şişman üniversite mezunu.

Sağlık konusunda sadece yaşayabilenin anlayabileceği mücadeleler vermiş.

Çünkü iki bebeği de erken doğumla dünyaya gelmiş.

Gerisini ondan dinleyelim;

"İlk bebeğimi 7 aylık dünyaya getirdim, tabi o zaman sağlık yardımları bu denli iyi değildi, 'yaşamaz denilen oğlum şu anda 7 yaşında.

İkinci evladımı geçen yıl Nisan ayında dünyaya getirdim. Maalesef kızım abisi kadar şanslı değildi ve 6 aylık doğdu. Doktor kızımın Balıkesir'de yaşama ihtimalinin olmadığını, çünkü yeterli donanımda ve eğitimde bir kuvez bulundağımı söyledi. Herşey için çok geçti ve burada doğum yapmak zorunda kaldım. Bir gün burada kalınca 4. seviyede beyin kanaması geçirdi ve bunun tek sebibi Balıkesir'in imkansızlıklarıydı. Sabahına İstanbul'daki özel bir hastaneye götürdük.
Ben korkuyordum, çünkü özel hastanenin günlüğü bin 700 euroydu. Bunu karşılamak bizim için imkansızdı. Eşim ve bende ilk bebeğimizde yaşadığımız sıkıntılar nedeniyle iki iş yerini iflas ederek kapatmış ve aile desteğiyle ayakta durmaya çalışıyorduk. Ama bir mucize gerçekti. Başbakanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan sayesinde Hiçbir masraf ödemeden Birce bebeğimizi hayata döndürdük.

İçim o kadar rahat ama yaşadıklarımıza ve Balıkesir'e bir o kadarda sinirliydim.

Dava açmayı çok kez düşündüm ama sanki elimizden tutan devletimize ihanet edecekmişim gibi geldi.

Oğlum hastanede yatarken yanına 5 kapıyı aşarak ulaşırdım. Balıkesir'deki küvez ünitesinin kapısı olmadığı için aşılacak engelde yok. Canı isteyen elini-kolunu sallayarak içeriye girebiliyor ve zaten aletler tokatlanarak çalışıyor. Hemişrelerin bu konuyla ilgili aldıkları hiçbir özel eğitimleri yok. Lütfen bir tanede olsa donanımlı bir küvez alınmasını istiyorum hastanemize.

Bunu başınıza gelince anlayacaksınız ya da siz anlayamadan evladınız toprağın altına girecek ve hiçbirşey iddia edemiyeceksiniz. Çünkü zaten neyin ne olduğunu bilmiyorsunuz. Bunun adına da 'kader' diyeceksiniz.

İleri gelen Balıkesirliler, biraz duyarlı olsa bu durumlar yaşanmaz, bunu bizim insanımız hak etmiyor mu?"

Böyle diyerek Balıkesir'deki sağlık kurumlarındaki yetersizliği, ilgisizliği gözler önüne seren Birce bebeğin annesi Elçin hanım, "Dava açıp kazansaydım eğer, o hastaneye donanımlı bir küvez alıp hediye edecektim. Zaten o süreçte 4 milyar lira verip cihaz aldım. Başka canlar yanmasın diye hastanede bıraktım" diye ekleyip, sağlığa karşı duyarsız bakışlara adeta ders veriyordu.

Elçin hanım ve Birce bebek şanslıymış.

Çünkü imdatlarına Başbakan Erdoğan yetişmiş.

Peki sesi çıkmayan, Başbakan'a ulaşamayan ve 'kader' diyerek yaşadıkları acıları sineye çekenler ne yapsın?

***

Dün ofise, 'vicdan azabı' çektiğini söyleyen bir hemşehrimiz geldi.

Kenteki bir hastanemizde yaşadığı olayı anlattı.

Biricik oğlunun 'kobay' olarak kullanıldığını iddia etti.

Ardından da 'burada yapacağımız bir şey kalmadı' diyerek 'kapıyı gösterdiler' diyor.

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne götürdüğünde yavrusunu, tıpkı bizim 6 yıl öncesi yüzleştiğimiz gerçekle karşı karşıya kalmış.

Profesörler 'çok geç kalmışsın' dediğinde dünyası yıkılmış.

Birkaç gün sonra da minicik yavrusunun cansız bedenini kucaklayıp Balıkesir'in yolunu tutmuş.

Hastanelerde oğlunun derdine derman aradığı için uzun süre gidemediği işinden de kovulmuş!

Olayın üzerinden 4-5 ay geçtiğini söylüyor acılı baba.

Tıp Fakültesi'ndeki hekimlerin söylediklerini aktarıp, buradaki tedavi yönteminin yanlışlığı sonucu oğlunu toprağın altına sakladığına inanıyor.

"Ben babalık görevimi yerine getiremedim. Oğlumu yaşatamadım" diyerek vicdan azabı çektiğini ve geceleri kabuslar gördüğünü söylüyor.

"Ne yapabilirim?" diyerek sorup soruşturmuş. En azından vicdanını rahatlatmak için yasal yollara başvurmayı kararlaştırmış.

Yolunu yordamını sorduğu isimlerden biri, 'sen git Ramazan Demir'i bul. Onun başından da böyle bir olay geçti' diyerek bana yönlendirmiş.

Geldiği sırada 'Birce' bebeğni hikayesiyle ilgileniyordum.

Başından geçenleri anlatırken o koca adam gözyaşları döküyordu.

Teselli edip gözyaşlarını bir an için olsun dindirmeye çalıştık.

Benim yaşadığım olay sonrasında buna benzer onlarca hemşehrimiz geldi bana.

Hiçbirini tanımıyorum, bana ilettikleri tek şey; "Senin canın yanmış. Bizi en iyi sen anlarsın. Vicdanlarımızı rahatlatmak, başka canların yanmaması için ne yapmamız gerekir" kelimelerinden ibaretti.

Hiç kimseyi itham etmek istemiyorum ama Balıkesir'deki sağlık koşullarının yeterli olduğunu söyleyebilmem imkansız.

Dertlere derman olunmuyor mu?

Elbette olunuyor.

Peki yeterli mi?

Asla..

Bununla yetinelim, imkanlarımız bu kadar deniliyorsa

O zaman kimse kusura bakmasın, daha çok canlar yanar, ocaklar söner..

***

Ak Parti iktidarıyla birlikte sağlık alanında 'devrim' gibi atılımlar gerçekleştiğini asla inkar edemeyiz.

Çünkü bir SSK'lı hastanın Devlet hastanesi kapısından döndürüldüğünü biliyoruz.

Özel hastanelere, tıp fakültelerine kabul edilmediğini de gördük, yaşadık.

Bugün her vatandaşımız her hastanenin imkanlarından yararlanabiliyor artık.

Ama Balıkesir'deki hastaneler yeterli mi derseniz?

Tıp Fakültesi başta olmak üzere hem devlet, hem de özel hastaneleri henüz Balıkesir'in sağlığına karşılık verebilecek donanıma sahip değil.

Bunun tersini iddia eden varsa eğer, onlarca vatandaş ya yalan söylüyor, ya da başka bir kentte yaşıyor.

Bize inanmıyorsanız eğer, Bursa ve İzmir'deki hastanelerin kayıtlarına bakıverin bir zahmet.

Bakın ki; Balıkesir'de yarım yamalak tedavisine başlandıktan sonra bu yerlere kaç Balıkesirli gidip, 'ne olursunuz benim derdime bir çare' dediğini görün.

İşte onun için Bölge Hastanesi konusuna ne olursunuz biraz daha hız verelim.

Şu yer sorununu ne olursunuz çözün.

Orasını istemüzük, burasını istemezük diyenler de alternaflerini ortaya koysun.

Balıkesir Belediyesi de inattan vazgeçip İzmir yolu üzerindeki yeri Bölge Hastanesi için tahsis etmeli.

Olaya siyasi gözlükle değil, Balıkesir'e, Balıkesirliler'in sağlığına yapılacak bir hizmet gözüyle bakmalı.

Ayrıca şu anda bir tıp merkezi gibi hizmet vermekte olan Tıp Fakültesi Hastanesi'ni gerçek bir hastaneye hüviyetine kavuşturacak binayı da kısa sürede tamamlayıp bu açığı kapatalım.

En büyük yatırımın insana yapılan yatırım olduğunu hatırlatmamıza gerek yok sanırım!

Son sözüm de, hekimlerimize.

Ne olursunuz, bilginiz kadarıyla yapabileceğinizi yapın.

Sınırları zorlayıp canları yakmayın.

Sağlıklı günler, aylar, yıllar dileğiyle..