Şehremanetinin başında bulunan İsmail Ok, acayip bir adam. 
Nerede, ne zaman, nasıl konuşacağı belli olmuyor.
Bir bakıyorsunuz çok sakin, bir bakıyorsunuz pusula şaşmış.
Ummadığınız, beklemediğiniz anda sanki olağanüstü olay yaşanmışcasına esip gürlüyor. 
Bulunduğu ortamı, temsil ettiği makamı daha da ilginç yanı şehremanetinin başındaki kişinin kendisi olduğunu unutuyor. 
Bir değil, iki değil, üç değil..
Sadece benim tanık olduğum durumları yazsam onun üzerinde.
Aslında 'temiz' biri. 
Aslında 'dürüst' bir kişilik. 
Ne yazık ki, önyargılarından kurtaramıyor kendini.
Öfkesine, sinirine hakim olmayı başaramıyor birtürlü. 
Sonuncusuna, Küçüksan'daki Umum Eşya ve Bilumum Esnaf Sanatkarları Kredi Kefalet Kooperatifi genel kurulunda tanık oldum. 
Salona gelişi, vatandaşlarla sohbeti, prokotoldaki duruşu tek kelimeyle bizim bildiğimiz, tanıdığımız sendikacı İsmail Ok'a benziyordu. 
Kürsüye davet edildiğinde de gülücükler saçarak çıktı sahneye.
Olgun, akil bir adam gibiydi konuşmasının başlarında. 
Anlaşılabilir ses tonuyla hitap ediyordu, aralarında bulunduğum salondaki hemşehrilerine. 
Ne olduysa oldu, bir anda değişiverdi. 
Ses tonu ve yüzündeki ifade başkanımızın ne kadar agresif olduğunun göstergesi gibiydi. 
Dinlerken kendisini, kürsüdeki kişinin kent Belediye Başkanı değil, "hamaset" nutuklarla beslenen, kitlelerini kaybetmemek isteyen, yandaşlarını karşı cepheyi düşman gibi göstermeye çalışan siyasi partinin lideri izlenimine kapıldım. 
İnsanın milli duygularını okşayıp harakete geçirmeye çalışarak bir hamaset destanı yazdığını sanan kişi gibiydi bizim başkan. 
Abartılı söylemleriyle dinleyenleri etkileyip heyecanlandırmaya çalışması, polemik yaratmak için hertürlü yaklaşımı mübah sayması bir takım işlerin yolunda gitmediğinin göstergesi gibi adeta. 
Sanıyorum çok bunalmış. 
Böylesine hamasetli davranışlarıyla hem stres atıyor, hemde desteğini kaybettiği ülkücü camiaya şirin görünmek istiyor.
Yine kızacak başkanımız bize, ama gerçekten bir acayip oldu.
Öyle olmasaydı eğer, Balıkesir esnafıyla buluştuğu ortamda, icraatlarını anlatma fırsatı varken ne diye hamaset yapsın!
Durup dururken, "İstiklal Marşını bize okutmayacaklar", "Rengini şehitlerimizin kanından alan bayrağımızın rengini değiştirecekler" desin. 
Başkanımızın kafasını taktığı, insanların aklını karıştırdığı konuya bakar mısınız?
Eskiden bizlere de "komünizm geliyor", "faşizm geliyor" diye gaz verirlerdi hamasi nutuklarla beslenenler..
Ne komünizm geldi, ne faşizm..
Bu tutmayınca, "laiklik elden gidiyor", "şeriat geliyor" diye ürküttüler, korkuttular bizi. 
Bakıyoruz, ne laiklik elden gitmiş, ne şeriat gelmiş.. 
Ama medeniyet geldiğini, devletin milleti için var olduğunu gördük, görmeye devam ediyoruz hepbirlikte. Zaten, şehremini de sakinliğini kaybetmediği konuşmasının başında bunu gördüğünü "son 10 yılda yapılanlar karşılığında saygıyla eğiliyorum" diyerek bunu kabul etti. 
Hem hiç merak etmesin, korkmasın bizim başkan.
Ayyıldızlı bayrağımız ilelebet dalgalanır, İstiklal Marşımız da gür sesle söylenir. 
Hem ne diyor büyük üstad Mehmet Akif; 
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım..
....
BİR SÖZ
Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama kardeşçe yaşamayı öğrenemedik. (M.L.King)