CUMHURİYETİMİZ 100 YAŞINDA…

Cumhuriyet kelime anlamı ile ’’ulusun, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimi.’’ olarak açıklanır.

Cumhur kelimesi ise ’’ topluluk, halk’’ olarak tanımlanır.

Dünya değişirken kendisine uymayan herkesi, her şeyi bazen bu çok acımasızca da olsa ezip geçiyor. 1789’da Fransız ihtilali ile başlayan, ortaçağ yönetim sistemlerinin yıkılıp yerini yenidünya yönetim sitemi olan Cumhuriyetlere bırakması zaman içerisinde ülkelerde devrimler devrimleri kovalayarak üç yüzyıldır devam ediyor. 

Bu akımın Osmanlı devletini bulması Fransız ihtilalinden ortalama 90 yıl sonralara denk geliyor. 1. Meşrutiyetin ilanı 23 Aralık 1876’ da II.Abdülhamid tarafından ilan edilen, anayasal monarşi rejiminin ilk dönemi. Bu dönemin anayasası Kanun-ı Esasi, yürütme organı Padişah II. Abdülhamid, yasama organı ise Meclis-i Umumi'dir.

1.Dünya Harbi sonunda Osmanlının dahil olduğu grup savaştan yenik çıkınca savaşın galipleri pastadan paylarını daha çok alabilmek için yarıştılar. Son otuz yılda topraklarının üçte ikisini kaybeden Osmanlı Devleti elde kalan Anadolu topraklarını da Sevr Anlaşması sonucu kaybetmeye yüz tutmuştu. Her tarafından işgale uğrayan bin yıllık Türk yurdu Anadolu kurtarıcısını arıyordu.

Ne var ki yüzyılların nadiren doğurduğu bir dahi 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Kurtuluş ve yeniden Kuruluş mücadelesi için ülkeyi örgütledi.  Havza Genelgesi 28 Mayıs, Amasya Genelgesi 22 Haziran, Erzurum Kongresi 23 Temmuz ile 7 Ağustos, Sivas Kongresi ise 4 Eylül ve 11 Eylül 1919 Tarihleri arasında gerçekleştirdi.

Ulaşımın çok zor olduğu o günün şartlarında 11 Ay gibi kısa bir sürede ülkeyi örgütleyip 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisini kurdu. Yeni bir ordu toplandı.

1. İnönü 9 Ocak 1921, 2. İnönü 23 Mart 1921,Kütahya Eskişehir muharebeleri 10 Temmuz 1921, Sakarya Meydan Muharebesi 23 Ağustos 1921,Büyük Taarruz 26 Ağustos 1922 ile Kurtuluş savaşını bu kurulan meclis ile yöneterek zafere ulaştırdı.

İçinde gençliğinden beri büyüyen filizlenen ve olgunlaşan bir Cumhuriyet arzusu vardı. Her yerde herkese söylemese de 28 Temmuz 1919 da Erzurum’da  ‘’Müfit bu defterin yaprağını kimseye göstermeyeceksin sonuna kadar gizli kalacak bir sen bir ben birde kalem mahsus müdürü Süreyya bilecek yaz müfit zaferden sonra hükümet şekli Cumhuriyet olacak.’’ diyordu Mustafa Kemal.

Aslında kafasında her şeyi bitirmiş, Meclisi kurmuş orduyu toplamış savaşları yapmış kurtuluşa ermiş ve ülkenin yönetim şeklini de Cumhuriyet olarak belirlemiş.

Ancak ne yazık ki en yakınındaki arkadaşlarına bile bu Cumhuriyet fikrini söylemekten imtina ediyor. Çünkü onu anlayabilecek, artık dünyada ortaçağ yönetim biçimlerinin devrinin kapandığını görebilen öngörülü arkadaşı yok.

Ne büyük yalnızlık. Ne kadar akıllı olursa olsun, insanlar, toplumlar alışkanlıklarını kolay değiştiremiyor.
 
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. Halkına hep efendiler dedi. Çünkü ülkenin efendisi artık bir kişi değil zengin fakir fark etmeksizin tüm halktı. Onun kurduğu Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesiydi.

Cumhuriyet bir sayfa yazı ile anlatılamaz, birçok ülke Cumhuriyete geçiş süreçlerini çok kanlı ve sancılı geçirdi. Biz ise büyük önderimiz sayesinde neredeyse bedavaya kazandık. Onun içindir ki kıymetini pek bilmeyiz maalesef.

‘’Ben Milletin vicdanında ve geleceğinde hissettiğim büyük gelişme kabiliyetini, bir MİLLİ SIR gibi vicdanımda taşıyarak, yavaş yavaş bütün bir topluma uygulamak mecburiyetinde idim.’’ Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK.


‘’Büyük Türk Milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim bu gün en büyük bayramdır. Kutlu olsun.’’ Gazi Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK.

Bu duygular içerisinde Cumhuriyet'imizin ilanının 100.Yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyor, Cumhuriyet Bayram'ınızı en içten dileklerimle kutluyorum.