DEVİR DEĞİŞTİ

Haberlerin satır arasına sıkıştığı için bunun ne anlama geldiğini bilmeyiz. Hiç de düşünmeyiz!
Yanlış hatırlamıyorsam, Türkiye'de yapılan BILDERBERG toplantısından sonra dünyanın en etkili isimlerinden Henry Kissenger, "Türkiye için eğer Avrupa Birliği olmuyorsa hiç korkmayın Amerika vardır!" demişti...
Biz de ısrarla saklansa da Kissenger dünyanın mücadele içinde olan iki gücünü Avrupa ve Amerika olarak tarif etmişti... 
Bu iki güç bölgeyi ve dolayısıyla Türkiye'yi kontrol etmek için PARAYI kullandı!
Ekonomik krizler, IMF talepleri, sipariş bütçeler ve özerk Merkez Bankası hep bu çekişmenin ürünüydü! Bize şunu diyorlardı:
"Siz iyisiniz, hoşsunuz ve de güçlüsünüz. Ama para işine karışmayın. Bu bizim bileceğimiz iştir!"
Haklılardı!
Çünkü Gürcistan'da, Ukrayna'da temsilcileri SOROS vasıtasıyla istedikleri kişiyi devletin başına getiriyorlardı!
Dağılan Sovyetler'i ele geçirip bütün silahlarını, füzelerini bit pazarında satıyorlardı!
Koskoca süper güç işportaya düşmüştü! Hem de tek kurşun sıkılmadan!
Putin'e kadar da böyle gitti!
BARONLAR paranın gücüyle her yeri yönetiyorlardı!
Türkiye de bu kulvardaydı!
Ama önlerindeki büyük sıkıntılardan biri ORDUYDU!
Ancak onun da çaresini bulmuşlardı!
Hatırlayın özellikle 28 Şubat'tan sonra birçok kudretli PAŞA bankaların yönetiminde yer aldı! 
Kendilerinde garip bir şekilde "uzman bir ekonomist gücü" bulan isimler, verilen ücretlerin neyin karşılığı olduğunu anlamadı! Oysa BARONLAR orduya "Bizimle ters düşmezseniz, emekliliğinizde bile servet sahibi olursunuz!" mesajı veriyordu.
Anlayacağınız, askeri de para ile yanlarına çekmeye çalışıyorlardı!
Para ile her türlü ideolojinin içine giriyorlardı. İslamcı akımlar da, sol eğilimler de, Türkçülük de bunların merkezlerinden yönetiliyordu! 
Türkiye olmadan bölgeye inme şansları bulunmayan bu güçler, bize ait olan her şeyi ele geçirmişlerdi!
Eşkıyamız bile yabancıydı!
İki gündür bulunduğum Paris'te, eski bir dostumla bir araya geldik! Kendisi yıllarca buralarda yaşamış ve önemli markaların yöneticiliğini yapmıştı! Cafe Madeiline'de kahve içmek için buluştuk.
Konu birkaç dakika içinde Türkiye'ye ve ekonomiye geldi! Amerika'da okuyup Avrupa'da çalışan dostum, "Ya bize öğretilenler yanlış ya da Türkiye bambaşka bir modelde ilerliyor!" dedi... 
Ülkenin zenginleşmesi ve büyümesinden büyük keyif alsa da olan biteni anlamakta zorluk çekiyordu!
Doğaldı!
Çünkü aldığı eğitim sisteminde Ankara'nın kendine has bir model kurabileceğini öğrenmemişti!
Dünyada ne varsa BATI'ya aitti! Alt yapısı bu olduğu için farklı düşünemiyor, gerçeği göremiyordu!
Oysa BÜYÜK TÜRKİYE için yola çıkan Ankara'daki AKIL, en önemli güç olan ORDUYU modifiye ettikten sonra paranın yollarını ve yönetimini de değiştirdi! İngilizler'in yani BARONLARIN koyduğu "laiklik", "ülke bütünlüğü", "yüzü Batı'ya dönük" gibi hiçbir temeli olmayan kuralları kaldırıp çöpe attı...
Türkler'in tarihi boyunca rasyonel bir din ve vatan anlayışları vardı.
Her ırk, her din özgürce birlikte yaşardı.
Türk devlet yapısı buna izin vermekle kalmaz, destek olurdu!
Tek yapılması gereken, tarihin tozlu sayfalarına gömdüğümüz kimliğimizi hatırlamaktı...
Öyle de oldu...
Misak-ı Milli'yi genişletme kararı alan Ankara, dünyanın her yerinde çatışan iki güce, "Ben sahalara geri döndüm. Artık bölge benim. Hıristiyan olarak, orada yapacağınız bir şey kalmadı.
'Para' diyerek geldiniz insanları biçtiniz! Ne değer tanıdınız, ne maneviyat! Bizi bölmek için elinizden geleni yaptınız. Ancak devir değişti.
Parayı da ben yöneteceğim" dedi...
Zaten bölgede 14 ülkenin TÜRK parasını kullanmaya başlaması yeterince şaşkınlık yaratmıştı!
Batı'nın sevimsiz yüzü yerine artık Türkler'in dostluğu ve kardeşliği bölgeye hakim oluyor!
Ankara, kimseyle savaşmadan, kimseyi inkar etmeden, ötekileştirmeden, yok saymadan, fark yaratmadan emin ve hızlı adımlarla ilerliyor...
Türkiye geldikçe diğerleri kenara çekiliyor...
Ne yazık ki gözlerine mil çekilmiş yerli görünümlü yabancılar göremiyor!
Fatih döneminin en etkili yolu "silah" olduğu için onu kullanıp tarihi değiştirdi.
Ankara şimdi hem silahı, hem de yabancıların "silahı" olan parayı kullanıyor!
Bu nedenle operasyon yapamıyorlar!
Minarelerin gölgesinde iki koldan dayak yiyecekler...
Faturayı da 60 yıl önce bölgede yeşerttikleri İsrail ödeyecek... 
Üzülmesinler, Ankara onları da kucaklayacak!
Ne zaman mı?
Bekleyin; biraz yalnızlığın tadını çıkarsınlar!
Mavi Marmara'ya koşarak sığınacaklar...
Ve siz, Türk aklını asıl o zaman göreceksiniz...