DÜNYAYI NELER BEKLİYOR? (5)

DÜNYA ŞARTLARI HIZLA VE KÖKTEN DEĞİŞMEKTE OLDUĞUNA GÖRE YENİ SİSTEM VEYA SİSTEMSİZLİK HAKKINDA NELER SÖYLENEBİLİR?

Joe Biden döneminde başat senaryolardan biri ABD karşısında direnen ülkeleri dengesizleştirecek bölgesel vesayet savaşları ile zayıflatmaktı. 
Küreselci diye kısaca nitelenen bu dönemin yönetiminin savunduğu senaryolarda ülkeleri ekonomik ve askeri dış yaptırımlar ve iç meseleleri ile zorlayarak; Küresel sermayenin ve mevcut gelişmiş batılı ülkelerin desteğinde; tüm ülkelerin üzerinde, onların egemenlik haklarını büyük oranda kullanan "Küresel bir yönetim" oluşturmak başat hedefti. Bu hedefler Davos toplantılarında dile getirildi.

İklim şartlarının getirdiği zorluklar, enerji üretimi ve çevre sorunları yanında  yeni teknolojilerin yaşamı, insanı ve sosyal hayatı değiştirme ve dönüştürme etkilerini baz alarak geliştirilen projeleri içeren küreselci görüşleri büyük tartışmalar yarattı. Güçlü taraftarı ve muhalif kitleleri harekete geçirdi.

Batı ülkelerinde muhalifleri olmasına karşın; silah ve yaptırım gücüyle, pazar, bankacılık kısıtlamalarıyla ve uluslararası sermayenin çoğunluğunun paralel yönlendirmeleriyle böyle bir senaryonun denenip başarılı olması batılı bir çok uzmana göre olası bir durumdu. 

Senaryonun uygulamasının aşılması zor yanları vardı. Senaryo öncelikle ülkelerin egemenlik haklarını birçok temel alanda devralmayı hedeflemektedir. Tabiki karşılarında ikna edilmesi gereken köklü organizasyonlar olan devlet yapıları vardır.

Çok sayıda Ülkenin ABD liderliğinin ve onun hakim olduğu uluslararası para sistemine itirazlarını giderek artan oranda ifade ettikleri gerçektir. Parasal sisteme itirazlar gerçekte küresel tek bir inisiyatif itirazdır. 

Çin, Rusya ve Hindistan başta olmak üzere diğer BRIKS ülkeleri ve birçok  gelişmekte olan ülke bugüne kadar küresel gücün sembolü doların hakimiyetine karşı inisiyatif koymaya hazırlanmaktadır. Dış ticaretlerinde kendilerini dolardan kurtaracak sistemler kurma eğilimindedirler. 
Halen ülkelerin rezerv paralarında ABD Doları %70'lerden %50 ye gerilemiştir.

Ayrıca piyasadaki türev piyasalarındaki Dolar hacminin aşırı şişirilmesi, büyük bir ekonomik krizle yada sürekli bir enflasyon ortamı ile sonuçlanma beklentisiyle küresel sistemi içeriden tehdit etmektedir. 

Daha önceki yazılarımızda ele aldığımız gibi; Mevcut sistemle zengin olanlar daha zengin olmuş ama bu durum Dolar'ın geleceğini de zora sokulmuştur. 

Doların muhtemel çöküşü veya dijital başka para birimlerine geçiş ABD'yi iç sorunlara taşıyacağından küreselci senaryonun başarısını temelden etkileyecek çelişkili bir durumdur.

Diğer taraftan, batının silah gücünün karşısında tek kutuplu dönemden farklı olarak meydan okuyan iki küresel güç vardır.

Bu iki güçle veya her biriyle başlatılabilecek topyekun bir meydan okuma yani bir dünya savaşı bütün taraflar için şartları cehenneme çevirmekten başka işe yaramaz.

GELİŞMİŞ ÜLKELERİN EKONOMİDE NİSBİ PAYLARININ AZALIŞI KARŞISINDA KÜRESEL SERMAYENİN YÜKSELİŞİ

Gelişmiş batılı ülkeler nispi olarak gerilerken küresel bir yönetimin kurulması mümkün müdür?

Çok önemli olan bu konuyu; ters yönde gelişen iki çok önemli gerçekliği ele almıştık. Bu ters yönlü gelişimin ilki; ABD ve AB'nin ekonomilerinde ağır problemlerin varlığı ve diğer ülkelere göre küresel milli gelir toplamındaki paylarının sürekli olarak düşmesiydi. 

Bu süreç devam edecektir. ABD ve AB'nin Dünya toplam milli gelirlerindeki payının düşüşünün tersine döneceğine dair hiç bir işaret yoktur.

Bu düşüşün ters yönündeki gelişmeden kastedilen ise uluslararası sermayenin yükselişidir. Uluslararası semaye öyle bir büyüme yaşamıştır ki bu durum ABD'nin 1950-1960  arası Dünyadaki milli gelir toplamındaki oranı hatırlatmaktadır. (ABD milli geliri 1950li yıllarda Dünya milli gelirinin yarısından fazlaydı)

Bu çelişkili durumun varlığında ve yeni ülkesel güçlerin çıktığı ortamda, bütün yapıları birleştirecek bir küresel yönetim ortamı hangi güç ve motivasyonla gerçekleştirebilecektir?

Bununla beraber çok kutuplu Dünya'yı oluşturmakta olan yeni ülkeler olağanüstü büyümüş uluslararası sermayeye kapılarını açmışlardır. 

Çin'deki ve bir çok ülkedeki gelişmenin ve yatırımların arkasındaki büyük gücün uluslararası sermaye olduğunu belirtmek gerekir.

ÜLKE EGEMENLİKLERİNİ PAYLAŞABİLECEK KÜRESEL YÖNETİM KURUMLARI MÜMKÜN MÜ?

Tüm ülkelerin egemenlik haklarını küresel idare merkezleri kurarak paylaşmak isteyenler, halen birbirine rakip olan Çin, Rusya ve ABD gibi güçleri bir araya getirilebilirler mi? 

Önceki yazılarımızda değinildi; bu tür bir yapının gerçekleşebilmesi için tek kutuplu dönemde olduğu gibi alternatifsiz kesin bir küresel iradeye ihtiyaç vardı.

Bugünkü manzarada, sayıları birden fazla olan küresel güçler birbirlerine ekonomik-ticari olarak karşılıklı bağlılıklarının yanında ekonomik ve jeopolitik açıdan kesin rakiplerdir.

Her şeye rağmen ihtiyaçlara göre ülkelerin egemenlik haklarını temelden etkilemeyecek konularda uluslararası kurumların oluşumu ve geliştirilmesi elbette mümkündür.
 
Bugün için ise beklenmedik bir şey olmuş; sosyal medyanın gücünün de etkisiyle ABD seçimleriyle yeni bir yönetime yol verilmiştir ve özetle seçimleri küreselci projelere muhalif bir görüş kazanmıştır. 

O halde ne olacaktır? 

ABD'nin iktidar değişimi ile bambaşka bir sürece girilmekte olduğunu görüyoruz. Ayrıca son ABD seçimiyle idarenin devri aralığındaki süreçte mevcut davranış tarzlarının dışında ihtimaller dizisini gündeme getirebilecek gelişmeler yaşıyoruz.

YENİ KÜRESEL DENGE NASIL SAĞLANACAK?

Yeni küresel sistem oluşmadan önce ABD'de seçim kazanan Trump partisinin sinyallerine göz atalım. Trump bu sefer de kendi döneminde de gösterdiği gibi savaş karşıtlığını öne çıkarıyor ve ABD ordusunu aşırı maliyet yaratan çeşitli coğrafyalardan çekeceğini vaad ediyordu. Trump önderliğindeki görüş, küreselci politikaların ABD'nin sorunlarını büyüttüğünü ve küreselci anlayışın toplumu yozlaştırdığını öne sürüyor ve bu politika uygulamalarının devam etmesi durumunda bölünmüş bir ABD ile karşılaşılacağını savunuyordu. Küresel politikaların küçük azınlık dışında ABD'nin geneline bir hayrı olmadığını ve ülkeyi uçuruma sürüklediğini iddia ediyordu.

Bu görüşün uygulamaya geçtiğinde tüm Dünya çapında büyük değişim ve sonuçları olacağı açıktır.

ABD'nin politikaları değişmez diye yorumlara sıkça rastlanacaktır.

Bu bakış açısı düne kadar doğruydu. 
Fakat bugün için ABD en büyük ekonomik ve askeri güç olmasına rağmen mevcut konumunu uzun vadede sürdürebilecek şartlara sahip değildir.
ABD'nin yeni anlaşmalar ve hazırlıklar için başka bir sürece doğru yelken açması gerektiğini düşünen güçlü bir grup iş başına gelmek üzeredir.

Bundan böyle, eğer yönetimi devir alınana kadar çok önemli bazı gelişmeler olup ABD'yi bağlayıcı nedenler ortaya çıkmazsa yeni idarenin yeni doktrininin uygulanabilir eylem ve etkilerini net olarak gözlemliyor olacağız. 

ABD'nin yeni idaresinin çok pahalı bulduğu Ukrayna'yı Rusya'ya karşı desteklemesinin, Avrupa ülkelerini, Rusya'nın tekrar SSCB alanına ulaşma arzusundan koruma pozisyonunu değiştireceği doğrultusunda açıklamalarını sık sık işittik. Trump Avrupa'nın güvenliğini Avrupalılara bırakmak istemektedir ve ona göre Avrupa'nın güvenliğini ve Ukrayna'yı mevcut savaşta destekleme ABD ekonomisinin zora sokan nedenlerden biridir.

Diğer taraftan ABD çeşitli coğrafyalardan çekilip kendi içinde yeniden yapılanma sürecine girerken Dünya'nın yeni koşullarda yeni güç dengelenmelerine girmesi doğal ve zorunlu süreç olarak yaşanacaktır.

Beklenen gelişmeler olarak;
Rusya barış görüşmelerinden önce Avrupa'ya doğru hegomonik genişleme hevesine girebilme ihtimalinin ve
Çin'in de büyüyen güç olarak kendi bölgesinde, Afrika'da hatta Ortadoğu da aynı eğilimde olacağının altını çizmek gerekir.

ULUSLARARASI SERMAYE OLACAKLARI YILLAR ÖNCE GÖRMÜŞTÜ. 
ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE KÜRESEL SERMAYE TÜM TARAFLARIN BÜNYESİNDE OLMAYI TERCİH EDECEKTİR

Küresel sermaye doğası gereği her ülke ve her senaryonun içinde etkileyen veya belirleyici güç olarak olmak ister; Elbette Dolara dayalı büyüme yaparken ve Davos toplantılarda da çoklu ihtimalleri hesap ediyordu. Her ne kadar ABD seçimlerinde küresel sermayeyi büyük oranda Demokratlar'ın yanında görsek de bundan böyle küresel sermayeyi ABD içinde birçok alanda, gelecek olan yönetimin yanında ve aynı zamanda karşısında görünce şaşırmamak lazımdır. Doğal olarak küresel sermaye diye nitelediğimiz çok unsurlu sermaye grubunun da da fikir ayrılıkları, farklı bakış ve eylemlerde olacaktır. 
Ancak tümünün bulaşabileceği ortak nokta güç ve etkinliklerinin sürdürülebilir gelişmeler içinde olmasıdır.

Devam edecek..