Balıkesir'deki bir çok yatırımda imzası olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan "Aziz milletim" diyerek başlayıp, muhaliflere "Hadi Oradan" diyerek seslendiği konuşmalarının satır aralarında siyaset tarihine kazınan önemli cümlelere de yer verdi. İşte o sözleri...
Balıkesirli Hatice Nermin Saatçioğlu ile 10 Ocak 1967 senesinde evlenen Erbakan, Balıkesir'e çok sıklıkla gelip giden biriydi.
Yazlık konutunun bulunduğu Altınoluk'un adını dünyaya duyurup Balıkesir'in tanıtımına katkı yapan Erbakan hoca, bugün de geçerliliğini koruyan sözleriyle siyaset tarihimizin "hep haklı çıkan" isimleri arasına adını yazdırdı. İşte Erkaban hocanın hafızalara kazınan sözlerinden bazıları:
Erbakan hoca, Susurluk'ta yaşanan siyaset-bürokrat-mafya bağlantılarını ortaya çıkan ve ülke gündemine "Susurluk Skandalı" olarak giren tarfik kazasının aydınlatılması için başlatılan "Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık" eylemlerine yönelik tanımı olmuştu. Erbakan bu eylemi "Glu Glu dansı yapıyorlar" sözleriyle tanımlamıştı. Erbakan ayrıca "Susurluk Fasa Fiso" sözleriyle de bir dönem tartışmalara yol açmıştı.
KANLI MI OLACAK KANSIZ MI?
Erbakan'ın 27 Mart seçimlerinin ardından sarf ettiği "kanlı mı olacak kansız mı" sözleri de döneme damgasını vuran tartışmalar arasındaydı.
"Türkiye Refah Partisi’yle Adil Düzen’e geçecek, bu kesin. Geçiş dönemi yumuşak mı olacak, sert mi olacak; tatlı mı olacak, kanlı mı olacak; 60 milyon buna karar verecek. Biz diyoruz ki bu geçişi tatlı yapalım. Bu geçişi barış içinde yapalım. Biz barışçıyız. Biz huzurcuyuz. Bizim yolumuz kardeşliktir" diyen Erbakan'ın bu sözleri "Erbakan 'kan'lı konuştu" manşetleriyle gündeme gelmişti.
BAŞÖRTÜSÜ ÇIKIŞLARI
Erbakan'ın konuşmalarında en büyük çıkışları ise şüphesiz imam hatipler ve türban konusunda yaşandı. "İmam hatipler bizim arka bahçemiz" sözlerini sarf eden Erbakan 1996 yılında da "Gün gelecek, rektörler başörtülü kızlarımızın önünde selam duracak" demişti. Erbakan'ın bu sözlerinin ardından üniversitelerde başörtüsü yasağı kesinlik kazandı.
Baş örtüsü bugün Türkiye'nin gündeminde sorun olmaktan çıktı ve "Erbakan yine haklı çıktı.."
BALIKESİR KONUŞMASI ÇOK KONUŞULDU
Erbakan Balıkesir'de partililerle yaptığı bir konuşmasında ise "Saadet Partisi bir fabrikadır" sözleriyle gündeme gelmişti.
Erbakan bu sözlerini "Müslüman’ı alır şuurlu Müslüman yapar. Nasıl şuurlu Müslüman yapıyor? Alıyor Müslüman’ı, başına üç tane çivi çakıyor. Bir tanesi cihat çivisi, ikincisi haftalık toplantı çivisi, üçüncüsü de Milli Gazete çivisi. Bir insanın başına cihat çivisi, haftalık toplantı çivisi, Milli Gazete çivisi çakılmışsa bu insan artık şuurlu Müslüman olmuştur" sözleriyle tamamlamıştı.
BUGÜNÜN SİYASİLERİNİ YETİŞTİRDİ
Milli Görüş hareketinin öncülüğünü yapan Necmettin Erbakan, kendi siyasi tarihinin yanında birçok önemli siyasetçiyi de yetiştirdi. Türk siyaset tarihinde adının yanında "Hoca" lakabını da taşıyan Erbakan, Cumhurbaşkanı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM eski başkanları başkanları Bülent Arınç, İsmail Kahraman, Mehmet Ali Şahin gibi çok sayıda ismin Türk siyasetine katılımını sağladı. Milli Görüş kadroları ülke yönetiminde söz sahibi oldu.
ERBAKAN HOCANIN
HAFIZALARA KAZINAN O SÖZLERİ:
- Fırtınalara yön veren kelebeklerin kanat çırpışıdır.
- Bizim Davamızda kimse kendi için yaşamaz, herkes kardeşi için yaşar. Menfaati öldürmenin en kolay yolu budur.
- Namaz dinin direği cihad ise zirvesidir. Biz siyaset değil cihad yapıyoruz.
- Müslüman Hakkın hakimiyeti için ''motor'', Şerrin yok olması için ''fren'' olma görevlisidir.
- Hakk'ı üstün tutmak her zaman saadet getirir.
- Milli Görüş; Bu milletin inancıdır, tarihidir, kimliğidir, ruh köküdür.
- İman varsa imkanda vardır, Milli Görüşçü asla vazgeçmez.
- Bir çiçekle bahar olmaz. Ama! Her bahar bir çiçekle başlar...
-Irak'ta ölen bir tek çocuğun vebalini, yedi sülaleniz alnını secdeden kaldırmasa da ödeyemeyecektir.
- Kelime-i şehadet getirip iman etmekle her işimiz bitmiyor, tam aksine, kulluk imtihanımız yeni başlıyor. Yani kelime-i şehadet, bir nev’i, Kur’an programıyla yapılan kulluk imtihanına, giriş belgesidir.
-İslâmi tebligatta muhatabımız istisnasız bütün insanlardır. Öyle ise görüşü ve görüntüsü ne olursa olsun, davamız herkese anlatılmalı, davet her kesime yapılmalıdır. Tebliğ ve davet bizden, hidayet Allah (C.C)’tandır.
-Aşk, azim ve Millî Görüş tekeden bile süt çıkarır.
-CİHAD: Kur’an nizamını kurmak ve yürütmek için var gücümüzle çalışmaktır.
-Biz seçimler için değil, gelecek nesiller için çalışıyoruz. Biz mantar zihniyetli değiliz, biz çınar ağacıyız..
-Allah’ına kul olmayan davasına er olamaz.
-Hakk'ın tesisi için çalışmamakla Batıl’ın hakimiyeti için çalışmak arasında fark yoktur. “Dönmelikten hayır gelir mi be AHMAK.”
-Akıl, bir işin sonunu düşünmektir. Yani kârını, zararını çok iyi hesap ederek bir işe girişmektir. Çünkü son pişmanlık para etmeyecektir. Ve “ah keşke” sözleri, akılsızlığın neticesidir.
-Akıl, bir temyiz (iyiyi kötüden seçip ayırma) yeteneğidir
-Akıl; imanın ve İslam’ın emrinde en büyük nimet, nefsin ve şeytanın elinde ise, sebebi felâkettir.
-İslam beş temel üzerine bina edilmiş bir hakikat sarayıdır ve hayat programıdır. Yoksa, sadece bu beş şeyden ibaret zannedilmesi hatadır. Zira, sadece bir kısmına inanmak ve yaşamak İslam değildir.
-Dünyadan Ay’a gönderilen bir füze nasıl ki hedef açısından bir milimlik bir sapma bile gösterirse, bu açı giderek büyüyecek ve neticede o füze Ay’a değil başka bir gezegene çarpıp parçalanacaktır. Aynen bunun gibi, imani ve itikadi konularda başlayacak çok az bir şüphe ve sapma bile, insanı giderek İslam’dan uzaklaştıracak ve bu sapıklık, sonunda sahibini cennete değil, cehenneme taşıyacaktır.”
-İslam’ı, “ırkçılık” gibi batıl ve bozuk şeylerle karıştırmak esasına dayanan sentezcilik düşüncesi de, itikadi bir sapıklıktır.
-Mezheplerin birleştirilmesi fikri de, ırkçılık gibi, bir siyonist şeytan şırıngasıdır ve insanlarımızı ibadet disiplininden ve takva dairesinden koparmayı amaçlamaktadır.
-Yanlışın en tehlikelisi, doğruya en yakın olan yanlıştır. Çünkü, doğruyla karıştırılması ve insanların daha kolay aldatılması ihtimali taşımaktadır.
-Bütün Batı hukuku, toplam on bin meseleden ibarettir. Ama sadece İmamı Azam Hz.’lerinin çözümlediği ve hüküm verdiği mesele yüz binin üzerindedir.
-İslâm bize ve zamana uymaya mecbur değildir. Ama herkes ve her zaman, İslâm’a uymak mecburiyetindedir.
-Şu dünyaya gönderiliş gayemiz olan kulluk imtihanını başarabilmek için, üç tane temel ve birbirini tamamlayan esas vardır:
1-) Her şeyden önce İslâmı öğrenmek, İslâmın her konudaki emrini bilmek,
2-) Öğrendiğimiz İslâmi esaslara göre yaşamak, Kur-an'ın hükmünü hayatımıza tatbik etmek,
3-) Her yerde, her halde ve her meselede, mutlaka İslâm’a göre, yani İslâmca düşünmek.
-Yani, itikat ve ilmihal konularını öğrendiği ve bildiği bir kısım ibadetleri yerine getirdiği halde, ticaret, siyaset ve devlet hayatında müşrikler gibi düşünen, olayları batılı ve cahili ölçülerle değerlendiren bir kimse, hakikat nazarında Mümin sayılamaz.
- Örneğin, beş vakit namazı imamın arkasında ve tadili erkanıyla kılan bir insan, içinden “Camiden çıktıktan sonra, sattığım tarlanın parasını acaba hangi bankaya yatırsam?” diye geçiriyor ve rahatlıkla faiz yiyorsa, bu kişi islamca düşünmüyor demektir.
- Müslümanca düşünmenin üç temel esası vardır:
1-) Dünya hayatı, çok önemli bir imtihandır. Ahiret ise, dünya hayatının hesabı ve imtihandaki artı ve eksi puanların karşılığıdır. Nefeslerimiz sayılıdır, bunlar Allah yolunda harcanmalıdır. Çünkü ölüm bize, çok yakındır.
2-) İslâm Dini, Allah yapısıdır. Bunun için mükemmeldir ve tastamamdır. Haşa, zerre kadar noksanı, fazlası ve hatası bulunmamaktadır.
3-) İslâm Dini, bir bütündür. Ona bir şey katılamaz ve ondan bir şey çıkarılamaz. Baştan sona Hak’tır, hayırdır ve hepsi, herkes için ve her yerde lazımdır. Çünkü İslâm, dünya ve ahiret saadetinin tek ilacıdır.
-Ameller, niyetlerle tartılır. Yani yapılan işler ve ibadetler niyetlere göre değerlendirilir. Neyi elde etmek istediğimiz ve neleri gaye edindiğimiz önemlidir.
-İslâmi tebligatta muhatabımız istisnasız bütün insanlardır. Öyle ise görüşü ve görüntüsü ne olursa olsun, davamız herkese anlatılmalı, davet her kesime yapılmalıdır. Tebliğ ve davet bizden, hidayet Allah’tandır.
-Cennete girmek için, mutlaka Müslüman olmak gereklidir. Ancak bu dünyada, Adil bir düzen’in himayesinde, huzur ve emniyet içinde yaşamak için, sadece “insan” olmak yeterlidir.
-Kabir suali bir nevi kimlik tespitidir. İnsanın gerçek kimliği ve kişiliği ise, tarafgirliği ile belirlenir. Bir insan Hakkın mı, yoksa Batılın mı safındadır? Sorusunun cevabı oldukça önemlidir. Cenab-ı Hakkın en sevdiği insan, sorumluluğunu bilen ve kendi görevini en iyi şekilde yerine getiren insandır.” Görevini ciddiyet ve titizlikle yapmak “İhsan” makamıdır.
-Biz, başkalarının değil, kendi muhasebemizi yapmak ve hesabımızı sağlam tutmakla mükellefiz.
-Namaz dinin direği, cihat ise zirvesidir.
-Cihat, huzur ve hürriyet içinde yaşanacak, temel insan haklarına saygı duyulacak bir ortamı hazırlama gayretidir. Ülke içerisinde yapılan ilmi-ahlaki ve siyasi hizmetlerdir. Askeri ve silahlı cihad ise, ancak dışarıdan saldıracak düşmanlar için geçerlidir.
-Cihad izzet ve aydınlık, gevşeklik ise zillet ve karanlıktır.
-Şeytan, Allahın mevcudiyetini ve kudretini bildiği gibi, siyonist Yahudi de İslam’ın canının cihat olduğunu bildiği için, bütün gücüyle Müslümanların cihat ruhunu söndürmeye çalışmaktadır.
-İslâm, ancak kendi orijinal kavramlarıyla anlaşılır ve anlatılır.
-İslâmi cihat ise, yine İslâm’a göre olmak ve bir teşkilat düzeniyle yapılmak zorundadır. Bu da bir karargâha bağlılık ve itaati gerekli kılmaktadır.
-Ordu demek, yapılacak işlerin belirlendiği, her işe göre münasip görevlilerin tayin edildiği ve eğitildiği, emir-komuta disiplini ve sorumluluk düşüncesi içerisinde, herkesin görevini en iyi şekilde yerine getirdiği cemaat ve teşkilât demektir.
-Allahın rızası, ordu içindeki zahiri rütbe ve rağbete göre değil, üstlendiği görevi üstün bir gayret ve samimiyetle, canla-başla yapmaya bağlıdır.
-Batıl tarafına ve düşmanlarımıza, bizden daha çok imkân ve fırsat verilmesi ve çok çeşitli cephelerden bize hücuma geçilmesi Müslümanlar için bir rahmet ve fazilet sebebidir.
-Cüneydi Bağdadi Hazretleri ibadet ve hizmet yolunda, çeşitli zahmet ve zorluklarla karşılaştığında seviniyor ve Allah’a şükrediyordu.
-Rabbim’in, işlerimi zorlaştırmasını, daha çok gayret ve metanet göstererek, mükâfâtımın kat kat artmasını murad ettiğine işaret sayıyor ve teselli bulu-yorum diyordu.
-Asıl marifet, yük altında ve hizmet esnasında sadık ve sağlam kalabilmektir. Yoksa, çay sohbetlerinde ve edebiyat kürsülerinde kahramanlık satmak kolaydır.
-İslâmi cihatta aslolan şekil değil, mana ve maksattır. Zira Bedir Harbi de, müşriklerin usül ve metodlarıyla yapılmıştır.
-İmanla küfür bir kalpte birleşmez ve barışmaz. Her gece en son kıldığımız vitir namazındaki kunut duasını okurken, Allah’a şu sözü vermeden başımızı yastığa koymuyoruz:
-Ya Rabbi, facir ve fasık kimselerle bütün bağlarımızı kestik ve Senin dinini yıkmak isteyenleri terk ettik. diyoruz.
-Facir; itikâdı bozuk, görüşü batıl olan kişilerdir. Fasık; ameli bozuk, ahlâkı berbat kimseler demektir.
-Türkiye’de farmasonluk, siyonistlik, komünistlik ve şahsiyetsizlik saltanatı mutlaka yıkılacaktır.
-Siyasi ve iktisadi sömürüye, rüşvete ve adam kayırmaya, milli kültür düşmanlığına, zümre saltanatına, anarşiye son vereceğiz.
-Avrupa kültürü ile er yada geç hesaplaşacağız. Bundan kurtuluş yok. Biz kararımızı bu hesaplaşmaya göre vermek durumundayız. Biz batılı değiliz. Biz avrupalı değiliz. O zaman hesabımızı ve çalışmalarımızı bu farklılık üzerine yoğunlaştırmak durumundayız.
-Yeryüzünün en ideal insanlar, en aydın en ilerici insanlar şüphesiz müslümanlardır. Müslüman olmak zaten bu dünyadaki en büyük ayrıcalıktır.
-İster batı, ister doğu, yani ister kapitalizm ister komünizm; hangi sistem olursa olsun artık ahir ömürlerini yaşamaktadırlar.
-Bizim meşhur misalimizle heryerde söylediğimiz gibi ne yaparsa yapsınlar; hangi oyunları oynarlarsa oynasınlar hepsi yok olup gideceklerdir. Ve Allah nurunu onlar istesede istemesede tamamlayacaklardır.
-Ben kesinlikle inanıyorum ki önümüzdeki yıllarda bütün dünyada en gür sada hakkın ve hakka inananların olacaktır.
- Bugün İslam’ın evrenselliğini ve herkes için saadet nizamı olduğu hemen hemen bilmeyen kalmamış gibidir.
-Bizlerin yapması gereken yalanla ve çirkinlikle uğraşmak değil, doğru ve güzel olanla uğraşmaktır.
-İslam en yücedir ve ondan yüce hiçbir şey yoktur. Bu geçek peygamber hadisiyle ve Allahın kitabıyla hükümleşmiştir.
-Biri, kendilerine İslami tebliğin ulaşmadığı insanlar, diğeri ise İslam’ın yüceliğini bildikleri halde ona dil uzatan ve onu bilerek gericilikle eş gören kalpleri mühürlü insanlar.
-İçeride irtica, dışarıda fundamantalist gelişmeler denilerek işte bu insanlığı kurtarıcı SAADET NİZAMINDAN insanımız uzaklaştırılmak istenmiştir.
Saygı ve Rahmetle andığımız Erbakan hocanın sözleri bugün de geçerliliğini aynen koruyor.