Şarkılara, türkülere konu olmuş geceler’in günlerini, o günlerin haftalarını pek konuşanımız yoktur, bilirsiniz. Ama, medya bilgileriyle de, yılın şu kadar gününde, nice isim altında özel günleri, haftaları ise kim bilir kaçıncı kez öğrenmiş oluruz.
Kalkıp sorsak bir hemşehrimize, sağdıç, dünya gümrük birliği günü ne zaman kutlanır, diye, herhalde pat diye cevap verenimiz çıkmayacaktır. Ya da, birader bizim kıza okuldan ödev vermişler, girişimcilik günü diye bir şey varmış, birkaç satır bir şeyler söylesen de, çocuk ödevini yapsa, dese, hangimizin hazır cevabı olacaktır?
Üç beş gün önce de bir özel hafta sözde kutlanıyordu, ya da yaşanıyordu. Yaşlılar Haftası adıyla… Herhalde, toplumu yönlendirmek; yaşlılara saygıyı hatırlatmak için belirlenmiş günlerdi. Öyleydi amma, toplum dediğimiz toplulukların / kitlelerin yaşlılara bakışı, saygısı nasıldı, kaçımız bunları konuşuyor, izliyor, ya da düşünüyorduk?
Mesleğimizin ilk yıllarında, patronumuz merhum Münir Yenal’
O kişilerdin biri saydığımız Naci Billurcu’ya (Merhum) vardık bir gün. Çok uzun yıllar kamuda çalışmıştı. 39 Mutasarrıf ve Valiyle hizmet vermişti. Görevi Mektupçu / Yazı işleri müdürüydü, söylediğine göre. Yaşını sorduğumuzda, kırka gireli daha otuz yıl oldu, demiş ve kendini bedenen değil de, fikren genç saydığını söylemek istemişti. Çünkü söyledikleri, böyle bir yorumu getiriyordu.
Naci Billurcu
Herhalde, ülkemizde yaşlılara olması gereken saygının / ilginin yeterli düzeyde olmadığı anlaşılmış olacaktır ki, bir Yaşlılar haftası icad (!) etmiştir ilgililer, toplumu yönlendirenler, bilemediniz kamu kesimi.
Acaba, ülkemizde yalnızca Yaşlılar için mi özen gösterilmiştir, gün/ hafta belirlenmiştir? Acaba biliyor muyuz, bir yılın 365 gününün tam 119’unda özel konulmuş isimleri taşıyan günler vardır, bu 119 günün kimi hafta olduğu için bir yılın 365 gününün tam 225 günü özel günler dönemidir…Hemşireler Haftası, İtfaiyeciler Haftası, Vakıf Haftası, Veremle Savaş Haftası, İlköğretim Haftası…Türk Dünyası Haftası, Şehitler Haftası, Trafik Haftası, Turizm Haftası, vs…
Ve yaşlılar haftası…Yani, bizim gibi, kırka gireli otuzsekiz yıl olmuşların, olmamışların haftası…Bir Belediye yetkilisinin, bir il yöneticisinin, bir sosyal hizmet görev lisinin ziyaretleri, bilemediniz el öpmesi, birkaç sanatçının konseri, birkaç hüzünlü portre ötesinde neler yapılmıştır, bunu da konuşanımız var mıdır?
Bacak kadar boyu
Her sabah okulunun bahçesinde / sınıfında ilkem büyüklerimi saymak, küçüklerimi korumaktır…Varlığım Türk varlığına armağan olsun , diye and içmiş olan o bacak kadar boyluların evlerinde / okullarında o yeminin karşılığı üzerine iki satır kimler konuşmuştur, kimler saygıyı, korumanın ne demek olduğunu anlatmıştır?
Boyu bacak kadar olmayı aşmışlar, her sabah okulunda ettiği yemini unutmuşlar için iki satırlık söz yok mudur, söylenecek ?.. Arabasını, yaşlılığı her yanından, her adımından belli kişinin üzerine sürmenin ayıp olmaktan öte, önce insanlık suçu olacağını kimseler söylememiş midir? Otobüste / minibüste yer vermenin bir terbiye meyvesi davranış olacağını okullarda kimse anlatmamış mıdır? Türk varlığının temelinde sevgi, saygı, kollama, koruma, gibi kavramların varlığı ne kadar konuşulmuştur, ne kadar aranılmıştır, hiç sorulmayacak mıdır?
Kentin şurasındaki burasındaki pazardan, kese zenginliği kadar yiyeceğini almak isteyen, herhalde terbiyesi gereği aldatılmayı içine sindiremeyen yaşlıya, hoop, dur bakalım dedem, ben onları sokakta yetiştirmedim, öyle seçmek meçmek yok bizim tezgahta, yoksa, yallah… diyen, demeyi içine sindirebilen satıcıya iki satır saygı dersi verecek meslek örgütü nerede aranacaktır?
Yaşlılar haftası…Ve kentin insanları…
Yaşlılar haftası…365 gün içindeki 225 günün beş/ altı günün ötesi olduğunu kimin ağzıyla, ne zaman ve nasıl anlatılacaktır topluma, kitlelere?
olan, amma kaşındaki yüzündeki allı yeşilli boyalar, tırnaklarındaki siyah renklerle kırıta kırıta yürüyen 13, bilemedik 15 yaşındaki gencin sizi toslar gibi vurup geçmesi, yaşlılar haftasının kutlanacak yanları arasında mıdır? ’nun yaşını açıklama tekniği, şimdi bizim dilimizde. Şunun şurasında, kırka gireli daha otuzekiz yıl oldu, deyip çıkıyoruz. Amma, toplum sizi / bizi bir anlamda yaşlılığa mahkûm etmiş gibi… Sizler, siz ak saçlılar, eli değnekliler, beli bükülmüşler sizler artık çekilin bir köşeye, öyle etliye sütlüye karışmayın, yolları kaldırımları paylaşmağa kalkmayın arabaların önüne kendinizi atar gibi davranmayın , gibi sözlerle.