HAL-İ PÜR MELALİMİZ

Dini; namaza, oruca, yarım yamalak verilen zekata, gösteriş dolu hacca hapsetmişiz. 

Zekat dışındakiler hepsi kişinin kendini ilgilendiren hususlardır. 

Namaz kılarsan kendin için, oruç kendin için, hac kendin içindir.

Zekat toplumsal bir ibadettir, onu da ne yazıkki yüzde kaçı dosdoğru veriyor müslümanların bilmiyorum.

Ancak; asıl toplumu islam yapan hasletleri sadece tabelalara yazmışız, kalplerimize nakşetmemişiz, hayat tarzı haline getirememişiz.. İslam bireysel değil, içtimaidir.

Allah adaleti, ihsanı, akrabaya yardım etmeyi emreder, her türlü kötülüğü, fahiş işleri men eder.. Düşünüp tutasınız diye size öğüt verir... 

Adaleti emreden Allah’ın emrini nereye koyuyoruz..

 İyilik yapmayı hangi kefeye koyuyoruz!

İnsanın gaye-i aslısı iyilik değil midir? 

Fayda sağlamak değil midir?

Hepimiz egoist bir hayat tarzına mübtela olmuşuz, yaşlılarımız sefalet içinde yaşarken, bizler Sıla-i Rahimi terk ederek, bayramları tatile çevirmişiz. 

Misafiri sevmiyoruz, halbuki misafir rızkıyla gelirmiş.. 

Yalan hayatımızın normal bir ritueli olmuş.. yüzümüz kızarmadan çok basit bir konuda yalan söyleyebiliyoruz.

Hürmet, saygı sevgi bizden uzak düşmüş..

Hak, hukuk gözetmiyoruz..

Ne bulursak haram helal demeden şükür deyip atlıyoruz.

Devletten aşırdığımızı kar sayıyoruz..

Kamu hakkından kaçınmıyoruz.

Kendi kusurumuzu hiç görmüyoruz, sürekli başkalarının kusurunu ifşa etmekle kendimizi yücelttiğimizi sanıyoruz. 

Halbuki, müslümanın güzeli, kardeşinin ayıbını örtendir.

Alt komşumuz aç ölse haberimiz yok, camide yanyana saf tuttuğumuz komşumuzun hangi ahvalde olduğundan bihaberiz.

Hacımızda, hocamızda ihlas kalmamış!

Herbiri ayrı sevdada.

Hacı baba ballandıra ballandıra faize para yatırdığı bankasının faziletlerini anlatmaktan kendinden geçiyor..

Hoca efendi, maaşının azlığından, cenaze yıkamanın görevi olmadığından, mevlütlerde aldığı paranın azlığından dem vuruyor, kendini tv deki sanatçılarla kıyaslar, sanatçı bir saatte bilmem kaç milyon alırmış da, hocaya yüz lira reva mıymış!!! 

Şükretmeyi bilmiyoruz.. 

Çalışmadan tüketmek istiyoruz.

Kuran’daki İslam bu değil galiba!!

Sevgiyi, saygıyı, hürmet ve muhabbeti, komşu hukukunu, kamu hakkını adil olmayı, yalandan uzak durmayı hayat tarzı haline getirmek için tefekkür etme zamanı gelmedi mi? 

Dünya ve ahiret işini birbirinden ayırmadan, adam gibi yaşamak vakti gelmedi mi? 

Ne dünyayı terkedebilirsin, ne ahireti öteleyebilirsin.. 

Etle tırnak gibi..

Allah’a emanet olunuz.

(Not: Kusurumuz, yanlış ifademiz varsa, lütfen uyarınız.. eleştirilerinizi yapınız)