Gündelik telaşların kaygısıyla pek çok şeyi unuttuk!
Edebiyatı, sanatı, kültürü, düşünce hayatını, kitabı ve değerlerimizi… Fikir teatisinde bulunma, sanat ve edebiyatta, düşüncede ses getiren, geniş yankı uyandıran tartışmalar içine girme noktasında ise ne yazık ki gerideyiz ve ciddi bir durağanlık içine girmiş bulunuyoruz…
Son yıllarda üzerinde ittifak ettiğimiz düşünce adamları yetişti mi sorusuna ne yazık ki doğru dürüst cevabımız dahi yok! Sağ kendini hâlâ Necip Fazıl ile, sol Nazım Hikmet ile anlatmaya devam ediyor!
Siyasal kutuplaşmanın en kesif yaşandığı şu günlerde buna paralel olarak bir ideolojik duruş ve düşünce hayatı aynı boyutta toplumda yer bulmuyor ve hatta geçmiş yılların gölgesinde kalmış gibi görünüyor. Seçmenin partiler arasında böylesine kitlesel geçişler yapmasında ideolojilerin seçmen muhayyilesinde gittikçe zayıflamasının büyük payı vardır.
İdeoloji partileri, uzun ömürlüdür. Geniş kitlelerin değişik etmenlerle bir araya geldikleri, üzerinde ittifak ettikleri partiler o günün şartlarına ve gereklerine hitap ettikleri sürece destek bulurlar. Ve bu seçmen tipi son tahlilde üzerinde ittifak ettiği hususların ortadan kalkmasıyla yönünü başka partilere çevirmekte bir beis görmez.
İdeoloji partilerinin seçmeni ise daha tutucu, aynı zamanda daha sadık ve daha zor ikna edilen bir seçmen profilidir. Bu seçmenlerin belirli dünya görüşleri etrafında şekillenen bir tercihleri ve duruşları vardır dolayısıyla ekonomik ve sosyal göstergeler bu seçmen profilinin parti tercihlerini kolay kolay etkilemez.
Buna göre bugün bir ideoloji etrafında parti tercihi yapan insan sayısı da geçmişe nazaran düşüşe geçmiştir! Düşünce ve fikir dünyasında aksiyoner düşünce adamlarının yokluğu bu durumu olumsuz etkileme potansiyeline sahiptir.
Bugün var olan bütün düşünce ve ideolojilerin yakın geçmişte çok önemli temsilcileri, savunucuları vardı ve özellikle genç kuşaklar bu isimlerden feyiz alıyor ve fikrî anlamda besleniyorlardı. Sağda da solda da bu böyleydi!
Rahmetli Alparslan Türkeş, Seyyid Ahmet Arvasi, Dündar Taşer, Ahmet Kabaklı, Nurettin Topçu, Erol Güngör, Orhan Türkdoğan, Hüseyin Nihal Atsız gibi isimlerin ortaya koyduğu düşünceleri sımsıkı benimseyip takip eden geniş kitleler bugün dahi onların ortaya koymuş oldukları düşünceler etrafında tavır almaya ve görüş bildirmeye devam ediyorlar. Uğur Mumcu, Aziz Nesin, İlhan Selçuk, Attilâ İlhan, Sabahattin Ali, Bülent Ecevit… Hâlâ solcu gençlerin fikrî dünyasını besleyen yüzlerce ideologdan ve düşünce adamından birkaçı…
Sağ ve sol… Her iki ideoloji de farklı kollardan çeşitli partilerin kurulmasına zemin hazırladı ve bu ideolojilere sımsıkı sarılan partiler kemikleşmiş oylarını her ne olursa olsun korumaya devam ettiler…
Demek ki neymiş?
Uzun soluklu yürüyüşler yapmak için bir siyasi hareket, düşünce, bir ideolojik zemin üzerinde yürürse kalıcı olur ancak bu ideolojiyi beslemek kaydıyla! Bugün siyasal partileri bekleyen en büyük tehlike ve sorun oy kaygısıyla bu ideolojik temelden uzaklaşmaları ve hatta kopmaları sorunu olsa gerektir.
Fikir ve düşünce hayatının canlanması toplumsal bir gerekliliktir. Zira yarınki “Büyük Türkiye” idealini ancak düşünen idealist insanlar inşa edebilir. Hedonist zevkleri için yaşayan insan profilinin ise kendisinden başka hiç kimseye bir faydası olmadığı gibi bir kaygısı da yoktur.
Hasılı bugün ve yakın zamanlarda siyasal partileri bekleyen en büyük problem, kendi basit zevkleri ve menfaatleri için materyalizmin ve hedonizmin dar koridorlarında turlayan bu tipten sadakatsiz insanlar olacaktır.