İnsan gerçek değerini ancak kendisi biçer

Her bireyin yaşamında varlığının kabul edilmesi, anlaşılması temel ihtiyaçtır.

İletişimin gücü ve etkisi de bu temele dayanır.

Onlarca tanımı yapılabilen iletişimin, “insanın varlık sürdürme biçiminin ürünü*” diye ifade edilmesini pek severim. (*Prof. Ünsal Oskay)

Açıktır, nettir ve sonuca bağlar.

İnsanın toplum içinde değer görmesi, varlığının kabul edilmesi ihtiyacını karşılar bu tanımın içeriği...

Geleceğin belirsizliğine umutsuzluğun, geçmişin pişmanlıklarına matemin yüklenmesi de anlaşılmamak yüzündendir.

Değer görmek, anlaşılmak…

Bu basit ama ikna edici iki sözcüğün insan yaşamına aktarılması, kullanılması anlamını yerine oturtur.

Ancak değer görme başkalarının beğenisine bırakılırsa karanlık bir yaşamın bataklığına saplanmak kaçınılmazdır.

Sosyal medyaya konulan bir fotoğrafın beğenilme sayısına bakarak kendine değer biçenler için mutsuzluk ve umutsuzluk girdabından kurtulamaz.

Anlaşılma umudunu kaybeden bireyin dünyayla kurduğu bağ, sadece onay alma, beğenilme üzerinden yürümeye başlar.

Sadece başkalarının beğenisine sunulan bir yaşamın sonu çıkmaz yoldur.

Sosyal bir varlık olan insan, bu yolda yalnızlaşır.

HAYALLERİ RAHAT BIRAKIN

Kendi değerimizi artıracak yola girmek için yaşadığımız sürece sayısız fırsat vardır.

Kendimiz ve başkaları için iyi şeyler yaparsak değerimizi kazanabiliriz.

Her gün gelişip daha iyisini gerçekleştirebilirsek anlamlı bir hayatın kıvancını duyabiliriz.

Hayal ve hakikat dünyasının ayrımını da teklif eder iletişimin, “insanın varlık sürdürme biçiminin ürünü” tanımı…

Çünkü insan iletişim kurma becerisi gösterirken araya kültürünü koyar. Yaşanmışlıklarını, yaşadıklarından öğrendiklerini…

İnsana özgü hatırlama üstünlüğünü kullanır. İnsanın yaptıkları kadar, yapmadıklarını, yapması gerekenleri de hatırlatır ki, kendisi ve başkası için daha iyiye yönelmesini sağlar.

İnsan zihninden geçen binlerce düşünceden hayata aktarılabilen yok gibidir. Hatta zihnimizden geçenlerden sadece takıldıklarımız aklımızda kalır.

Başarılı iletişim de gerçeğe bağlanmayla başlar.

Gerçeği, duygu ve hayallerden ayırarak tepki verdiğimiz zaman anlamlı, doğru, iyi ve başarılı bir iletişim inşa edebiliriz.

Hayal alemi belki zihnimizin oyunu belki de insanın emniyet sübabıdır.

Hayal kurma becerimiz olmasaydı kim bilir belki de çıldırırdık.

Rahatlatıcı, ilham verici kudreti de yabana atılmaz.

Asıl olan düşünceye özgürlük verip gerçeklikle yaşamaktır.

Hayalle gerçeği ayırabilmek; ilkini, ikincisine tercih etmemek…

Zihnimizden geçenlere göre başkasına tepki vermek yerine başkalarının gerçeğine göre davranabilme becerisini kullanmaktır başarılı iletişim.

ÇAĞLAR ÖTESİ SÖZLER

Bazen bir yazı okurum, etkisi uzun zaman kalır. Hatta hayatımın her alanında bir sözcüğü karşıma çıkar. Belki yaşam felsefeme uygun diye belki de insanı bütünüyle kavrayıp ötekine anlatan yazı olmasından alıyordur gücünü…

Asırlar bu kudretinden bir şey eksiltememiş hatta değerini artırmıştır.

Retorik, konuşma eğitimi derslerimde öğrencilerime örnek metin olarak hep okurum, okuturum.

Öyleyse buyurun; Xsentius adlı Türk filozofun (M.Ö. 9. yy) tapınak yazısı:

“Gürültü patırtının ortasında sükûnetle dolaş, sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut.

Ama kimseye teslim olma. İçten ol, telâşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır.

Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşin ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir işi seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın.

İşini öyle seveceksin ki başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.

Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve unutma ki, insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir.

Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile bir zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür. Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe.

Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme. Rüzgârın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgâra göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir.

Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkânsızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol.

Hatırlar mısın doğduğun zamanları; sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse. Sabırlı, sevecen, erdemli ol. Eninde sonunda bütün servetin sensin.”