Bugünkü yazıma attığım başlığın ezberinizde olduğunu sanıyorum.
Toplumuzdaki her bireyin aklının bir köşesinde tutması ve unutmamasını istediğim için sık sık kullanıyorum bu cümleyi.
Bizler bu cümleyi bir şarkıdaki nakarat gibi tekrar tekrar söylediğimizde, yazdığımızda belki bazıları "yeter artık, gına geldi" diye düşünüyor olabilir.
Varsın düşünsünler.
Biz akıllara yerleştirme uğraşımızı, çabamızı, mücadelemizi sürdüreceğiz bıkmadan usanmadan.
Bakın Balıkesir'de bir medya kuruluşuna yönelik operasyon gerçekleştirildi.
Bizler bu olaya "Temiz Toplum, Temiz Basın" gözüyle baktık.
Böyle bakıp değerlendirerek rahatsız etmiş olabiliriz bazılarını.
Varsın rahatsız olsunlar.
Üzülmedik mi? Çok üzüldük bizimde içerisinde bulunduğumuz medya camiasındaki bazı isimlere yönelik operasyona.
İnşallah, o arkadaşlara isnat edilen suçlar kara çalmadır, iftiradır. Düzmecedir.
İnşallah, bize iletilenlerin gerçekle uzaktan yakından ilgisi yoktur.
İnşallah, yanlış bir anlaşılmanın sonucudur tüm bu yaşananlar.
Şimdilik bilmiyoruz neyin ne olduğunu, neler getirip götüreceğini ama bizim üzerinde asıl durmak istediğimiz medya adının bu olayla anılması, gazetecilik mesleğine değişik gözle bakılmasıdır.
Bazı isimler tutuklanmış olabilir, yargılama sonucunda suçsuz bulunarak tekrar aramıza dönebilirler ama bunun lekesi hiç kuşkusuz gazetecilik camiasına bulaşmıştır.
Üzüldüğümüz yanı budur olayın.
Kamuoyu dediğimiz toplum, herhangi bir mesleğin içerisinde bulunanları Ayşe, Fatma, Gülistan, Gözde, Hasan, Hüseyin, Rafet, Refik, Emin, Engin, Aziz, İsmail, Zikri, Fikri, Şaban, Bayram, Ramazan diye ferdi olarak değerlendirmemekte, aynı mesleğin mensupları olarak bakmaktadır.
Örneğin, herhangi bir suç isnat edilen kişi polis ise, ona adıyla yaklaşılmamaktadır. "Bakın duydunuz mu? Polis rüşvet almış" tarzı bakış vardır, yaklaşım vardır.
Ettiği hipokrat yeminine sadık kalmayan bir doktor, hata yaptığında da aynı gözle bakılır, "Bu doktorlarda kasap gibi maşallah!" denilmez mi?
Olaya karışan ister polis olsun, ister asker.. İster doktor olsun ister avukat... İster gazeteci olsun ister mimar mühendis..
Ucu eninde sonunda o camiaya dokunur ve hiç alakası olmasada da o camiaya maledilir ve öyle yada böyle büyük rahatsızlık hissedilir.
Dolayısıyla Balıkesir Polisi'nin yaptığı son operasyon her ne kadar belli isimleri kapsam altına alsa da, bu isimler basının birer parçası oldukları için, "Bakın gazeteciler tehdit, şantaj yapmış" denilmektedir halk arasında..
Olayın detaylarıyla pek ilgilenme alışkanlığı olmadığı için birkaç kişi arasındaki konuşmalar belli bir sürenin ardından "zaten bunların hepsi böyle"ye dönüşür.
Ondan sonra gelin siz ayırın pirincin taşlarını!
Elbette her meslek camiasında "çürük elmalar" vardır.
Dünya döndükçe var olacaktır da..
Ancak bu çürük elmaların ayıklanması yine toplumu oluşturan bireylerin sorumluluklarını yerine getirmesiyle mümkündür.
Bu ödevi yerine getirmek çok zor birşey değildir.
Paraya pula ihtiyaçta yoktur.
Okumuş veya okumamış olmakta gerekmez.
Zengin veya fakir olmakta gerekmez.
Bunu yapabilmek yani, toplum içerisindeki çürük elmaları ayıklamak ve bir camiayı oluşturan gövdeye zarar veren safralarını atabilmesi çok basittir.
Yeter ki; çiğ süt emilmemiş olunsun,
Yeter ki; yetim hakkı, kul hakkı yenilmemiş olunsun.
Yeter ki; komşuluk hakları ihlal edilmemiş olunsun.
Yeter ki; bana dokunmayan yılan bin yaşasın demek yerine, o yılanın birgün kendilerini de sokabileceği akıllardan çıkarılmamış olunsun..
Yeter ki; yapılan işten, alınan abdestten şüphe duyunulmasın..
İşte bu kadar basit olduğu içindir, İYİYLE KÖTÜYÜ, GÜZELLE ÇİRKİNİ AYIRT EDİN cümlesini nakarat gibi seslendirmemiz..
Sizleri bilmem ama, ben konuşma yeteneğimi yitirmedikçe bu cümleyi çok sevdiğim bir şarkı gibi seslendirmeye, ellerim klavyenin tuşlarına bastıkça yazmayı sürdüreceğim.