Gazetecilik tam da budur,
ama tasarruf tedbirleri nedeniyle
ilgililer
gazete almayı/okumayı bırakıp
kör/sağır moduna girince,
nerede arıza var
görülmüyor/bilinmiyor.
akabinde
köprüler yıkılıyor,
dereler taşıyor,
ovalar/yeşil alanlar imara açılıyor,
binalar en küçük sarsıntıda çöküyor,
ölümler göz göre geliyor..
utanma duygusu
yitirildiği için her felakete
"kader" denilip geçiliyor..
sorumluluktan kaçılıyor,
böylece vebalden kurtulunabileceği sanılıyor.
★
asıl üzerinde durulması
düşünülmesi gereken ise şu;
yüzde 99'u müslüman olan bizim ülkemizde
yaratılmışlar arasında
en şereflisi insan
değil midir de,
insanımızın hayatı
niçin bu kadar
ucuz ve değersizdir?
elektrik akımına kapılıp ölmeden önce;
"Bir ülkeyi tanımak için o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın"
paylaşımını yapan İnanç Öktemay da
tesadüfen yaşadığını bilenlerden biriydi muhakkak!
Elbet kadere inananlardanız,
fakat tevekkül ile tefekkürün de farklı şeyler olduğunu bilenlerdeniz.
★
Alsancak'ta
ilgililerin görevini ihmali sonucu
iki kardeşimizin can verdiği
sokaktaki yer ile ilgili kamu adına
uyarı vazifesini yerine getiren
İzmir yerel basınının
tüm muhabir arkadaşlarımızca
örnek alınması gereken bu haberi
iletişim fakültelerinde
ders diye gösterilmeli,
sonucuyla beraber
kamu kurumlarının duvarına asılmalı ki,
kaybolan şuur belki yerine gelir!
Gördüğünüz haberde imzası olan genç meslektaşımı tebrik ediyorum. İzmir Gazeteciler Cemiyeti yönetimince, Hasan Tahsin Gazetecilik Ödülleri'nden birinin bu kardeşimize verilmesinin yerinde olacağına inanıyorum.