İzmir'deki olay, kaybolan şuur

Gazetecilik tam da budur,

ama tasarruf tedbirleri nedeniyle

ilgililer

gazete almayı/okumayı bırakıp

kör/sağır moduna girince,

nerede arıza var

görülmüyor/bilinmiyor.

akabinde

köprüler yıkılıyor,

dereler taşıyor,

ovalar/yeşil alanlar imara açılıyor,

binalar en küçük sarsıntıda çöküyor,

ölümler göz göre geliyor..

utanma duygusu

yitirildiği için her felakete

"kader" denilip geçiliyor..

sorumluluktan kaçılıyor, 

böylece vebalden kurtulunabileceği sanılıyor. 

asıl üzerinde durulması

düşünülmesi gereken ise şu;

yüzde 99'u müslüman olan bizim ülkemizde

yaratılmışlar arasında

en şereflisi insan

değil midir de,

insanımızın hayatı

niçin bu kadar

ucuz ve değersizdir?

elektrik akımına kapılıp ölmeden önce; 

"Bir ülkeyi tanımak için o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın"

paylaşımını yapan İnanç Öktemay da

tesadüfen yaşadığını bilenlerden biriydi muhakkak!

Elbet kadere inananlardanız, 

fakat tevekkül ile tefekkürün de farklı şeyler olduğunu bilenlerdeniz. 

Alsancak'ta

ilgililerin görevini ihmali sonucu

iki kardeşimizin can verdiği

sokaktaki yer ile ilgili kamu adına

uyarı vazifesini yerine getiren

İzmir yerel basınının

tüm muhabir arkadaşlarımızca

örnek alınması gereken bu haberi

iletişim fakültelerinde

ders diye gösterilmeli,

sonucuyla beraber

kamu kurumlarının duvarına asılmalı ki,

kaybolan şuur belki yerine gelir!

Gördüğünüz haberde imzası olan genç meslektaşımı tebrik ediyorum. İzmir Gazeteciler Cemiyeti yönetimince, Hasan Tahsin Gazetecilik Ödülleri'nden birinin bu kardeşimize verilmesinin yerinde olacağına inanıyorum.