Unuttuğumuz birkaç kelime ve terkip: Kadir bilmek, kadr ü kıymet, kadirdân (değer bilen), kadr-âşina (değer bilir), kadirşinas (değer bilir), âlî-kadr (değeri büyük)... Kadir (kadr) kelimesi, "güç yetirmek, takdir, şeref ve azamet, itibar, derece" gibi anlamlar taşıdığı gibi "ölçü, miktar" anlamını da yüklenir (karınca kadrince).
Kadir bilmek, zor bir sınavı başarmaktır. Tarih boyunca pek çok kişi kadrinin bilinmediğinden şikâyet etmiş, insanların kadirbilmezliğini yermiştir. İşte Karacaoğlan, "Kadir kıymet bilmez olmuş her kişi / Kadir kıymet bilen yere gidelim"; işte Mazlumî, "Hayırsız komşudan yaman kardaştan / Kadir bilenlerin iti yahşıdır". İşte üstad Laedrî, "Âsaf'ın mikdarını bilmez Süleyman olmayan / Bilmez insan kadrini alemde insan olmayan". Ve Hayali Bey'in o yürekler yakan şikâyeti "Ko beni gussa vü hicr ile yanıp yakılayın / Sen var ol kadrini bilmezler ile şâd yürü (Ey sevgili, ben keder ve ayrılık içinde yanıp yakılırken var git sen değerini bilmeyenlerin arasında gününü gün et [elimden ne gelir?]). İlla bu konuda en büyük çığlığı Fatih döneminden bir kadın şair, Mihri Hatun göklere yükseltir. Ben onun beytini ilk okuduğumda, "A Mihri Hatun" dedim içimden, "başka hiçbir şiirin olmasaydı bile, şu iki dize, senin adını kıyamete kadar yaşatmaya kâfi gelirdi." Diyor ki "Kadri bilinmeyen âşıklar için haşre değin / Döğelim başımızı taşlara aksın yaşımız ([Gelin, koşun,] kadri bilinmeyen âşıklar için başımızı taşlara vurarak ta kıyamete kadar ağlayıp gözyaşı akıtalım!)"
Kadr kelimesinin bu "değerli olma" anlamı senemizin bir gecesini de diğerlerinden ayırıp kıymetlendirir. O kıymet, açık ve sakin bir geceye şavk olur, açıktır, mutedildir. Bin aydan hayırlı, milyon geceye bedeldir. Cebrail ve melekler yer semasında, bir bayrak Hz. Peygamber'in ravzasının kubbesine, bir bayrak Kudüs'te Mescid-i Aksa'nın çatısına, bir bayrak da Tur dağının tepesine dikmişler, dalga dalga insanları melekliğe çağırıp dualara amin derler. Bu gece denizlerin suyunun bir an tatlılaşıverdiği gecedir. Sabahında kızıl güneşin tepsi gibi doğduğu gece. Bu gece, Kur'ân'ın nazil olduğu ve belki de sabahında Bedir zaferinin vuku bulduğu gecedir. Bir defa olmuş, geçmiştir de biz her sene onun şeref ve hatırasına yeni bir geceyi kıymetlendiririz. Gülzar-ı Aşk şârihi Hüseyin Vassaf, bu gece için "Ey Kadr-i pür-şerâfet ey leyletü'l-mualla / Müstağrak-ı füyûzun oldukça böyle dünya // Ettikçe gark-ı envâr alemleri hulûlun / Kadr-i celîlin olsun daim senin mualla (Ey şereflerle dolu Kadir, ey yüksekten yüksek gece! Dünya her yıl yeniden senin feyiz ve bereketlerine boğuldukça ve senin gelişin âlemleri nura gark ettikçe, yüce şerefin daima çoğalsın, şanın artsın!)" temennisinde bulunur. Gecesi kadir olanın gündüzünü bayram sayan bizim Yunus ise, "Bize kadir gecesidir bu gece / Ko irte olmasın, seher gerekmez" diyerek Kadir Gecesi'ne eren âşığın, güneşin doğuşunu daima öteleyeceğini dillendirir. Öyle ya, ruh terbiyesi altında yol yordam yürüyerek nefisle mücadele sürdüren Hak âşığı, her türlü afetlerden selamettedir ve hakikat güneşi doğuncaya kadar kazanç üstüne kazançtır. Böyle bir gece insanı zati tecelli ve İlahî vuslata götürdüğü için sabahın gelmesini istemez. Hakikat güneşi kalbine doğan için dünyayı aydınlatan güneşe ne hacet! Bin ay kılıcını üzerinden çıkarmadan gaza eyleyen, gündüzleri oruç tutup geceleri de sabaha kadar ibadetle geçiren erler adına... Bir yıldan bir yıla akşam ve yatsı namazlarını cemaatle kılan, nasip sahibi serverler adına... Her geleni Hızır bilen ve durmadan "Ey Allah! Gerçekten Sen çok affedicisin, affı seversin, öyleyse beni affet" diyenler adına... Bu gece kıymet ve değer gecesidir, kıymetli ve değerlilerin gecesidir. Her geceden bir gece değildir. Her gece kadr olsa kadrin kadri olmaz, her taş mücevher olsa mücevher para etmezdi. Kadirdanlık meziyettir ve kadir bilenler şükür de bilirler. Gelin o halde kadir kıymet bilelim, Kadir Gecesi'nde doğalım...
*
"Ah kadrini bilmediğim günler / Koklamadan attığım gül demeti" (CST)