Sözlüklere bakarsanız, aldatma sözcüğünün eşanlamlısı’dır kandırma sözcüğü. İkna etmek anlamı da vardır bir yanında, inandırmak da… Türkçe öğretenlere / öğretmenlere sorarsanız, kandırma sözcüğü, bir aldatma eylemi’dir.
Pekiii.. Aldatma eylemi pek masum bir eylem midir acaba?
Soy adınızı, nüfus kütüğündeki biçimiyle yazmazsanız, yazmaktan kaçarsanız, bir harf farkla da olsa yanlış bir isim kullanırsanız, yaptığınıza nasıl bir fiil yakıştırılacaktır? Hele hele, ilk adı Emîn olan , yani güvenilen , itimad edilen kişi anlamına bir ismi taşıyan kişi, soyadını doğru söylemiyorsa / yazmıyorsa, daha da ötesi gazete sayfalarında böyle davranıyorsa, o kişinin hareketine nasıl bir fiil uygun sayılacaktır?
Balıkesir kentinde, yıllardır bir takım olaylar , suçlamalar, karalamalar izletiliyor bir yerel gazetenin sayfalarında. Kimi iş adamı için en ağır suçlamalar yapılmakta, kimi için en ağır sözcükler kullanılmakta, hatta bunlar yetmezmiş gibi, bir Devletin Valisi dahi töhmet altına sokulmaktadır. Örneği de henüz unutulmayacak kadar yakın günlerdedir. Yeni Balıkesir gazetesi, bir iş adamını suçlarken şöyle bir başlık kullanmıştır mesela. Vali sayesinde para kaçırıyor…
Para kaçıran kişiye, bir ilin sayın Valisi kol kanat mı germiştir de, Valinin sayesinde diyebilmiştir o gazete?
Balıkesir kenti Ticaret Odası Başkanı, sayın Mahmut Yavuz’un fotoğrafları üzerinden, sözde yorum yaptırmıştır Yeni Balıkesir Gazetesi. İzmir’de, İsmer adlı bir danışmanlık firmasının en öndeki ismi bir bayan psikloga. Sözde, psikolog hanım kendine sunulan Mahmut Yavuz fotoğraflarına bakmış, özgüveni yok, çıkar düşünüyor.. gibi yorumlar / analizler getirmiştir. Gazete de bu analizi, birinci sayfasının en üstünden başlayıp okurlarına sunmuştur. Tabii, Yavuz’un fotoğrafıyla…
Gazete, psikolog hanımın fotoğrafını kullanmış, onun adıyla, Mahmut Yavuzu aşağılayan sözleri satırlarına geçirmiştir. Ama, bu aldatmaca / bu oyun çok kısa sürmüş, söylenilmemiş sözleri söylenmiş gibi okuruna sunan gazete tekzip edilmiş, daha da ötesi , İzmir’deki psikolog, Mahmut Yavuz fotoğrafını görmediğini, kendisine öyle bir analiz istemi gelmediğini, gazete adını duymadığını, kimse için öyle fotoğraf üzerinden analiz yapmadığını ve zaten kimsenin de böyle zavallı, böyle hafif bir iş yapmayacağını yazı ile belirtmiş ve bunu gazeteye de göndermiştir.
Ancak, Yeni Balıkesir gazetesi, psikolog hanımın cevabını, sözlerini okuruna duyurmamıştır, bu yazının hazırlandığı saate kadar. Yeni Balıkesir gazetesini de bağlayan Basın Yasası’nı, o gazete hiçe saymış, yasanın tanıdığı cevap hakkının kullanılmasını engellemiştir. Böyle bir davranışa nasıl bir ad koymalıdır şimdi? Gazete, okurlarından da bir özür falan dilememiştir ayrıca. Bir yanlışlık yaptık, sizlerden özür dileriz, diyerek.
Böyle bir tutum, çamur at, izi kalsın anlamından çok mu uzakta sayılmalıdır?
Biri çıkacak, üstelik gazetecilik mesleğinden sayılacak, uydurma sözlerle yapılmış haberle, namuslu insanları, iş adamlarını, meslek sahiplerini suçlayacak, karalayacak, bunlar yetmiyormuşcasına bir aldırmazlıkla, Cumhuriyet Devletinin bir Valisini de, para kaçırana kol kanat gerdiği anlamındaki sözcüklerle suçlayacak, ya da tanıtacaktır.
Belki kimi okurumuzun, hemşehrimizin zihninde bir soru oluşacak, böylesi zavallı davranışlarla uğraşmak, bunlar üzerinde konuşmak sana mı kaldı, bırak o gazete ne yaparsa yapsın, nice iş adamı, nice kuruluş o gazete için kaç kez açıklamalar da yaptı üstelik, yargılandı, sen mi değiştireceksin o isimlerin anlayışını, terbiyesini, diyecektir.
Oysa, gazetecilik mesleğine yarım yüzyıldan öte yaşamını adamış, mesleğinin onuruna inanmış, mesleğin güven verici olmasına adeta iman etmiş biri, mesela bu satırların sahibi , mesleğine düşürülmüş saydığı saygısızlığı, kuşkuları kabul edememekte ve konuşması gerektiğini bir meslek görevi saymakta, o nedenle de sıkça biçimde aynı isimlerin davranışına dikkatleri çekerken, bir uyarı görevini de yerine getirmeğe çabalamaktadır.
Bu gibi yayınlardan, çıkarması gerekli dersi çıkarma yerine, söylenilmemiş sözleri, yaşanmamış olayları, kaydı olmayan anlatımları doğruymuş gibi bir sözde teknikle yapan kişinin / kişilerin, kendini dostça uyaranlara da hakarete kalkışması, konunun hem ciddiyetini, hem büyüklüğünü göstermektedir.
Bir çürük meyvenin, bir sepet temiz meyveyi de çürüttüğünü söylemiştir bilgeler. Çeşitli mesleklerde olduğu gibi, Gazetecilik mesleğinde de üzücü davranışların sahipleri görülmüştür, yaşanmıştır.. O nedenle de mesleğine inanmış kişilerin, aldatan kişilerin eylemleri üzerine konuşması yanlış değildir.
Biz de o yanlış olmayanı yapıyoruz, daha da sürdüreceğiz.