Malatya meydanında konuşan başka biriydi sanki. Ses tonu yüksek, üslubu sert... Birkaç saat önce hançeresini yırtarcasına 'Recep Bey çık karşıma tartışalım' diye bağırıyordu.
Belli ki kalabalığın 'Vur vur inlesin, Başbakan dinlesin' çağrısından etkilendi. Siyasete Gandi olarak girdi, 'sakin güç' dendi, sonunda o da meydanlara teslim oldu. Miting sonrası 7-8 kişinin ancak sığabildiği küçük uçakla Ankara'ya dönüyoruz. Karşımızda bambaşka biri var. Bağıran, sert ve gergin adamın yerini sakin, mütevazı biri almış. İki farklı insan sanki... Kemal Kılıçdaroğlu'ndan söz ediyorum. İddialı söz söylemekten kaçınır bir üslupla konuşuyor.
Sohbete başlarken 'Miting kürsüsünde çok sert ve gergindiniz, neden?' diye sordum, 'Seçim meydanlarında konferans salonlarındaki gibi konuşulmuyor. Kalabalığın heyecanını canlı tutmanız lazım.' diye cevap verdi. Halk da sertlikten yana, Malatya'da gördüm, Kılıçdaroğlu en çok alkışı Başbakan'a karşı sesini yükselttiği bölümlerde aldı. CHP liderinin Siirt'te söylediği 'Statükonun Allah'ı Ankara'da oturuyor' cümlesi çok tepki çekti. Doğrusu sıkıntılı bir cümle... 'Yöresel deyimleri kullanmak siyasetin doğasından var. Benim kesinlikle başka kastım yoktu.' dedi. 'Dine karşı argüman' olarak yorumlanmasından şikâyetçi. Sokakta kullanılan her söz kürsüye taşınmaz.
Tepkiler üzerine 'Milletvekili adayı yaptığınız emekli müftü veya ilahiyatçılarla bir temasınız oldu mu?' diye sordum, 'Yok, hayır onlar İstanbul'da çalışıyorlar.' dedi. Kastı farklı olsa da sakıncalı bir cümle. Siyaset adamlarından din gibi hassas konularda daha dikkatli davranması beklenir. CHP lideri keşke bu gibi durumlar karşısında Prof. Muhammed Çakmak'a danışsa. Hiç değilse düzeltme yoluna gidebilir. 'Başbakan da Allah'ın kuruşu dedi' gibi izahlar kurtarmıyor çünkü. CHP meslek liselilerin polis olmasına imkân sağlayan yasal düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi'ne götürdü. Kılıçdaroğlu'na 'Ayrımcılık anlamına gelen bu tutum yeni CHP'nin politikalarına uygun mu?' diye sordum. 'Arkadaşlar hukukî açıdan değerlendirmişler, Anayasa'ya aykırılık görmüşler.' dedi.
Peki, aralarında imam hatip liselerinin de bulunduğu meslek okullarının polis olmasına karşı mısınız? CHP lideri 'Hayır karşı değiliz, imam hatip lisesi mezunları da polis olabilir.' diye cevap verdi. Bu çelişki değil mi? Bu, bir dağınıklık mı yoksa parti liderliği ile yönetim arasındaki fark mı? Galiba her ikisi de. Kemal Kılıçdaroğlu miting sayısında rekor kıracak. Sadece illeri değil, ilçeleri de dolaşıyor. CHP'nin en az oy aldığı yerlere özellikle gidiyor. Bütün illere gitmekte kararlı... 'Muş'ta yıllar sonra miting yaptık. Bazı yerlere iki-üç kez gideceğim.' dedi. Genel başkan olarak ilk seçimi, ancak referandumda miting yaptı.
Kıyas yapmasını söyleyince 'Referanduma göre ilgi daha iyi' dedi. Sadece meydanlara göre değil, cadde ve pencerelerdeki ilgiye de baktığını söyledi. Malatya'da şehir merkezinden havaalanına parti otobüsüyle intikal ettik. Yolda bir kez durdu ve 'Çayınız var mı?' diyerek kahvelere daldı. Orada bulunanlarla sohbet etti, konuştu. Bu da Kılıçdaroğlu'nun özelliklerinden biri. CHP lideri miting konuşmalarını yazılı metinden yapmıyor. 'Konuların satır başlarını not ediyorum, mesela işsizlik diyorum, o bana yetiyor. Doğaçlama konuşuyorum.' dedi. Karton üzerine eğri büğrü yazılmış sloganlardan ve afişlerden esinleniyor. Sık sık meydanla diyaloga giriyor. Sorduğu sorular halkı canlı tutuyor.
Miting konuşmalarının iki teması var; CHP'nin ekonomi ağırlıklı projeleri ve hükümet eleştirisi. İdeolojik vurgular yok denecek kadar az, rejim, cumhuriyet, laiklik gibi kavramları kullanmaktan özenle kaçınıyor. Bu konuda önceki dönemle bir fark ortaya koyduğu açık... CHP lideri CHP'nin reklamlarından son derece memnun. 'Kendi sesimi ben de beğendim.' dedi. 'İleride şiir kaseti çıkarır mısınız?' diye sordum, 'Hayır, o işe girmem.' dedi. Malatya mitingi dolayısıyla Kemal Kılıçdaroğlu ile bir gün geçirdim. Bana 'yalnız adam' izlenimi verdi.
Yanlış mesajların, çelişkili politikaların, olumsuz algıların önüne ancak güçlü danışman ekibiyle geçebilir. Yoksa daha çok yol kazası yaşar.