Önceki gün Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Ukrayna’da idi.
Ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile düzenlediği basın toplantısında sarf ettiği şu cümlesi, bu ziyarete damgasını vurdu diyebiliriz:
“Türkiye olarak Kırım’ın yasa dışı ilhakını tanımıyoruz!”
Bu cümle, Kırım Türklerini ve Ukrayna Cumhuriyetini ziyadesiyle memnun eden bir söylem ve beklenen önemli bir açıklama idi. Bu ziyarette Kırım Türklerinin efsanevi lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nu kabul etmesi ve cümleleri arasında sık sık Kırım Tatar Türklerinden söz etmesi büyük yankı buldu...
Mesela, Kırım Tatar Millî Meclisi Türkiye Temsilcisi, Emel Kırım Vakfı Başkanı Gazeteci, Yönetmen Zafer Karatay, Cumhurbaşkanımızın Ukrayna ziyareti hakkında bizlere şu açıklamada bulundu:
“Türkiye işgalin başından beri, işgale, uydurma referanduma, Kırım Tatar Millî Meclisinin kapatılmasına, Kırımoğlu ve Meclis Başkanı Refat Çubar’ın ve diğer arkadaşlarımızın sürgün edilmesine karşı tepki gösterdi ve her vesileyle yasa dışı ilhakı tanımayacağını her seviyede dile getirdi. Türkiye’de Kırım’ı görmeyen, görmezden gelenlerin, önceden planlanmış bu Ukrayna ziyaretinde Cumhurbaşkanımızın Kırım’ın işgalinin altını bir kere daha çizmesi, Rusya ve Putin güzellemesi yapanları şaşırttı.
Böyle bir zamana denk gelmesi bizim açımızdan elbette sevindirici, unutulmuş Kırım ve Kırım Türkleri akıllara gelmiş oldu. Gündem oldu!”
Evet… Kırım, Rus işgali altındadır…
Kırım yüz yılı aşkındır Rus tasallutu altında olan kadim bir Türk yurdudur. Asırlarca Kırım Hanlığı olarak varlığını sürdüren bu ak topraklarda yaşayan Kırım’ın asli unsurları olan Kırım Tatar Türkleri, uzun yıllardır Ruslar tarafından sistematik olarak bölgeden uzaklaştırıldılar. İlk kez 1917 yılında “Kırım Halk Cumhuriyeti” adı altında bağımsızlık bayrağını açan Numan Çelebi Cihan ve arkadaşları idam edildi ve bu tarihten itibaren Bolşevikler tarafından yurtlarından sürülmeye, ağır zulümler görmeye başladılar.
2. Dünya Savaşı ve Stalin döneminde Kırım’da tam bir kıyım yaşandı… Ünlü Kırımlı yazar merhum Cengiz Dağcı, yazdığı romanlarla “Kırım Sürgünü” öncesini ve sonrasında yaşanan bu işgalleri, sürgünleri, zulümleri, soykırıma varan infazları bütün dünyaya duyurdu! “Onlar da İnsandı” adlı romanı bir diziye veya filme dönüştürecek yürekli bir yönetmen günün birinde mutlaka çıkacaktır diye ümit ediyorum…
Rusya, Kırım Sürgünüyle Türkleri bölgeden uzaklaştırıp yerlerine zorunlu ikamete tabi tuttukları Rusları yerleştirdi.
Bu “Demografik İşgal” diyebileceğimiz bir ilhaktı da aynı zamanda.
1991 yılında SSCB dağılınca Ukrayna bağımsızlığını ilan etti ve Kırım Ukrayna’da kaldı. Ve nispeten Kırım Tatarları yurtlarına dönmeye, birtakım haklarını almaya başlamışlardı ki Rusya 18 Mart 2014 yılında ani bir hamle ile bölgeyi yeniden işgal etti!
O gün bugündür, bu işgal sürüyor!
Rusya işgalcidir, doyumsuzdur, katıdır, acımasızdır, yayılmacıdır!
Biz Türkler, Rusya’nın bu hasletlerini iyi biliriz! Asırlardır Türk Milletinin yaşadığı bütün coğrafyada karşımıza çıkan bu devlet, hemen her bölgede baş belası olup aşağımıza dolandı…
Karabağ’ı Azerbaycan’dan, Kırım’ı Ukrayna’dan koparıp alarak yolumuzu kesen, Suriye’de ve Libya’da ayak bağı olan, PKK’yı Moskova’da himaye eden bu devletin aç gözlülüğü hiç bitmeyecek gibi görünüyor. Medya’ya yansıyan şu anekdota lütfen dikkat ediniz, bu bir fıkra değildir, tamamen gerçektir:
Öğrencilerin bulunduğu bir salonda Rusya Devlet Başkanı W. Putin bir öğrenciye sorar:
-Rusya’nın sınırları nereye kadar?
Çocuk: Bering Boğazı'na kadar…
Putin: Rusya’nın sınırları herhangi bir yerde bitmez!
Rusya, bugün gelip Akdeniz’e yerleşmiştir!
Bu kez güney sınırlarımızda karşımıza çıkmıştır. Ve adım adım bölgeye yerleşmeye, işgal etmeye, kendisine uydu devletler kurmaya devam ediyor. Yani kendisine yeni sınırlar edinme arayışı sürüyor!
Türk Milleti, bu gerçeği asla aklından çıkarmamalıdır!