GEÇEN görüştüğüm avukatın "bu işler vicdanla olmuyor" demesi üzerine "Vicdan ile Cüzdan" başlığıyla üç-beş satırlık kelam etmiştim.
"Adaletin olmadığı yerde vicdan, vicdanın olmadığı yerde adalet aranmaz.." diyerek nokta koymuştum yazıma.
Adalet gibi çok hassas olunca yazının mevzusu, bir arkadaşım da konuya girip, Nesrin Erol'un yüreğinden kağıda döktüğü satırları göndermiş bana.
"Adaletin formülüdür vicdan ve merhamet" başlığını taşıyor yazı.
Hadi gel, bir kez de seninle okuyalım:
★★★
Küçük yaşlarda gelişmeye başlayan vicdanımız, ahlaki değerler, örfler, adetler, ananeler, haklar, toplumsal yargılar gibi değerleri eksiksiz olarak uygulamamızı bekler. Küçük yaşlarda anlarız hayatın bazı kuralları ve yasakları olduğunu…
Önce ailemizde, çevremizde ve daha sonra da toplumda öğrenir, içsel hale getiririz bu kuralları, yasakları…
Kişilerin, kendi niyetleri ya da davranışları hakkında, kendi ahlaki değerlerini temel alarak, yaptıklarını veya yapacaklarını ölçüp biçtikleri bir kişilik özelliği olmasının yanında, en yüce duygularımızdan biri olma özelliğini de taşır Vicdan.
Vicdan bir adalet duygusudur, insanlar bu adalet duygusundan yoksun oldukları zaman kötülük yaparlar. Ve bu kötülük yapan, çıkarcı, ahlaksız, paranın esiri olmuş insanlar artarken, diğer yandan bu durumla doğru orantılı olarak vicdanını, merhametini susturan, hileci insanlar da hızla artar.
Adalet ve zulüm nasıl ki bir arada olamıyorsa, vicdanın olmadığı yerde merhametini susturan insanlar olacaktır elbet.
Adaletin, doğruluğun olduğu yerde zalimlerin zulüm yapamadığı gibi, vicdanımızın olduğu yerde de merhametimiz haksızlığa, sömürüye karşı gelir. Bu durumda vicdan, merhametsiz tek başına çok da bir şey ifade etmiyor gibi, ne dersiniz…
Nasıl ki, bir insanın başına üzücü bir şey geldiğinde üzülürüz, içimiz cız eder, ki bu vicdanımızın sızlamasıdır aslında ve bu eylemsizlikle sonuçlanırsa faydasız oluruz. Fakat üzülmek yerine, elimizden geleni yaparak harekete geçersek, durağan olmayan merhametimizi devreye sokmuş oluruz.
Vicdan duygumuz, merhamet duygumuzla birlikte harekete geçiyorsa işte orada ahlaktan, dürüstlükten söz edebiliriz.
Vicdanımız iç sesimizdir, merhametle birlikte olduğu zaman bizi bencillikten, şiddetten uzak, olgun ve sorumlu yapar.
Vicdanının sesini dinleyen merhametli insanlar dürüsttür.
Mantığımızla duygumuz orta yolu bulmak için büyük mücadeleler verirken bazen, bize rehberlik eden güçtür vicdan, insanda bulunması gereken en önemli erdemdir.
Merhametli olmak da bir erdemdir. Merhametli olan kişi haksızlık yapmaz, vicdanlıdır da…
Yüreğinde merhameti ve vicdanı barındıran insanların olduğu her yerde de huzur vardır.
Peki günümüzde insanlar neden bu kadar vicdansız ve merhametsiz duruma geldi hiç düşündünüz mü?
Sanırım kapitalist yaşam, bizi bencil, hırslı, çıkarcı, yalancı yapıyor gittikçe ve tüm ortak değerlerimizi yok ediyor yavaş yavaş...!
Bunu yaparken de, bizi insan yapan en önemli duygularımızdan olan vicdanımızı ve merhametimizi zayıflıkmış gibi lanse ediyor kanımca.
Çünkü kapitalist dünya düzeni biliyor ki, vicdanın ve merhametin bir arada olduğu yerde yalan dolan olmaz, insanlar kolay kandırılmaz, sömürülemez!
Çoğunluğa rağmen, sorgulayıcı yanınızı hala kullanıyorsanız, vicdanınızı, merhametinizi her daim bir arada tutarak yaşamaya çalışıyorsanız insan olduğunuzu unutmadan, kendi değerlerinizi ve ülkemizin değerlerini koruyorsanız her şeyin üzerinde tutarak, emin olun doğru yoldasınız tüm bu kapitalist dünya düzeninin yapmak istediklerine rağmen…
Brenteno’nun dediği gibi “en rahat yastık” mı, yoksa Hugo’nun dediği gibi “en mükemmel adalet” mi vicdan? “Kötü bir işin en gizli şahidi” diyen Balzac’ın haklı olduğu kadar, en az Mevlana da haklı değil midir, “Vicdanlarınız sizi itham etmezse, başkalarının ithamının hiçbir değeri yoktur” derken?
Evet vicdandır bizim aynamız, içimizdeki gözümüz, sesimiz…
Hani derler ya ahlak hocası, işte o da yine vicdanımız…
Bize doğru yolu gösteren, rehberlik eden aklımız ve vicdanımızı, orta yerde buluşturarak alırız doğru kararlarımızı...
Fedakarlıktır vicdan, özveridir ki egomuzu bile daha büyük bir amaç için ikinci sıraya atabilecek güçte…
İyiye, doğruya giderken, her gün kendimizle hesaplaştığımız yol arkadaşımız, sırdaşımız vicdan, içimizdeki huzurun sesi, kendimizi iyi hissettiren…
Vicdansız ve merhametsiz bir gününüzün dahi geçmeyeceği, nefsinize hakim olduğunuz, huzurlu, aydınlık günler dilerim sevdiklerinizle…
★★★
Nesrin Erol kardeşimize yüreğimize dokunan ve nefsimizi gözden geçirmemizi sağlayan satırları için teşekkür ederken yine tekrar edip noktayı şu satırlarla koyayım:
Vicdan ile merhamet, en çok da hukuku savunanlarda ve cübbeleriyle Türk Milleti adına karar verip adalet dağıtanlarla birlikte mevki makam sahiplerinde olmalı ki,
biz sıradan insanların vicdanı kanamasın!
Sözün özü;
Avukat, savcı, hakim, vali, kaymakam, belediye başkanı, doktor, mühendis, gazeteci, amir, memur vb. olabilirsiniz, lakin vicdan ile merhametiniz yoksa, bir HİÇ bile değilsiniz.
Son dönemde yaşadıklarımız istikbal adına umutsuz kılıyor bizi.
Belki de istikbal, vicdan ve merhametin derin dondurucuya konulduğu bugünden daha iyi olacaktır. Ümitvar olmalı insan.
Lakin şu sözleri de bugünden kayda geçmek gerek:
"Gücünü adaletten almayan, bilgiyi güç olarak algılayan bir medeniyetle karşı karşıyayız. Bu insanlık tarihi için her zaman tehlikelidir ve sürdürülebilir değildir."
Bugünün son sözünü , sevgililer sevgilisi Hz. Muhammed (s.a.v) efendimize bırakalım:
"Merhameti olmayanın imanı olmaz.."
Selametle..