Günlerden bir gün, orta kademeden bir bürokrat görevli olarak şehirden kasabaya doğru gidiyormuş. Yolda bir köyde, sulak ama bataklık bir yerde mola vermiş, nasıl olmuşsa ayağı kayıp bataklığa düşmüş.
"İmdat" diye bağırmış. "Boğuluyorum. Kurtarın beni!"
O civardan geçen bir köylü, sesini duyup yaklaşmış.
Bürokrat, "Bataklığa düştüm. Kurtar beni!"
Köylü, "Geçmiş olsun" demiş. Ama kurtarmak için hiç gayret göstermemiş. Hani nerdeyse dönüp gidecek.
Bürokrat paniklemiş ister istemez, "Lütfen" diye yalvarmış. "Bir dal uzat. Kurtar beni!"
Köylü, "Olmaz" demiş. "Sen şu anda Hazine toprakları üzerindesin. Hazine malından bir şey almak suçtur!"
"Sen, dalga mı geçiyorsun" diye bağırmış ağzına dolan çamurlarla bürokrat
"Ölüyorum. Kurtar beni!"
Köylü hiç istifini bozmadan cevap vermiş;
“Ben Hazine'den mal alıp suçlu duruma düşemem. Fakat, seni böyle bırakacak değilim. Gidip muhtara haber vereceğim. O kaymakama, kaymakam da valiyi arar mutlaka. Malmüdürüne talimat verilir. Şayet, Hazine arazisi değilse, İtfaiyeye talimat verir ve seni kurtarırlar...”
"Yahu" demiş bürokrat, "Bunlar oluncaya kadar ben ölürüm."
Köylü gülmüş.
“Ben ölmezsin demiyorum ki" demiş; “Ölsen de, mevzuata uygun ölürsün!..”
***
AYŞEBACILI FATMA TEYZE.. EDİNCİKLİ HASAN AMCA..
Bu hikayeyi boşuna anlatmadım.
Var elbet birilerinin alması gereken ders.
Eskisi gibi olmasa da bürokrasiden dert yananlar az sayılmaz günümüzde.
Gözünüzün önünüze getirsenize 13-15 yıl öncesini.
Neydi o günler..
Kamu kurum ve kuruluşlarına işiniz mi düştü.
Yandınız, bittiniz!
İşiniz yoksa günlerce uğraş dur.
Beş dakikada çözülecek iş için, ben diyeyim beş saat, siz deyin beş gün git-gel!
Kamunun hemen hemen her alanında, her kademesinde böyle yürürdü işler eskiden.
Amiri, memuru bir yana.. Kapıcısı bile kendini çok çok mühim bir kişi yerine koyardı. Yine kendisi gibi insan olan vatandaşı hor görür, adam yerine koymazdı.
Çok şikayetler gelirdi, çook!
Yönetici profilleri değiştikçe
Burnu kaf dağında olanların yerini
Ayşebacılı Fatma teyzenin kızı,
Edincikli Hasan amcanın oğlu gibi sıradan insanlar aldıkça
Şikayetler azaldı azalmasına ama, yine de çürük elmalar yok değil.
***
CUMHURBAŞKANIMIZ HAKSIZ MI?
Burnu kaf dağında olanlar, vatandaşa tepeden bakanlar,
Kendini yasaları yapan ve yönetmelikleri çıkaran kişi gibi görenler,
Masasına imza atması için kağıdığı koyduğunuzda, sizi şöyle alttan üste doğru süzenler,
Resmi bir prosedrü yerine getirmek için bin bir dereden değil ama, anandan emdiğin sütü burnundan getirtenler,
Olmasaydı kamu kurum ve kuruluşlarında eğer
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan;
"Devlet yöneticileri olarak bizler bürokratik zorluk ve engelleri kaldırmakla görevliyiz. Benim en büyük rakibim, bürokratik oligarşidir. Eğer bürokratik oligarşiyi aşamazsanız, bugün git yarın gel ile karşı karşıya kalırsınız..""
Dermiydi hiç?
Onun için bu hafta sonu hikayesi cuk diye oturuyor, bürokratik oligarşiye!
Ne diyelim;
Mübarek ayda gökten elmalar düşsün; bugün git yarın gel diyenlerin başına!!
***
HER AN HER YERDE KARŞINIZA ÇIKABİLİR!
Hep kötü örnekler verecek değiliz ya.
Gülen yüzleri de var bürokrasi dünyasının..
Örneğin Bandırma Kaymakamı Tuncay Sonel.
Adına daha bu ilçeye atandığında, görevine başlamadan önce duymuştum.
Ankara'daki üst düzey bir bürokrat kardeşim;
"Bandırma'ya öyle bir Kaymakam geliyor ki, çok seveceksiniz" demişti.
Sonel göreve başlayalı çok değil 10 ay oldu.
Kısa sayılacak bu süreçte İlçede yaşayan her insanın gönlüne girip 10 numara iş çıkardı!
Top sahasında.. Hastane koridorunda.. Okul bahçesinde.. Kırsaldaki bir mahallede..
Kahvede, sokakta, pazar yerinde vatandaşla kol kola sohbet ederken..
Her an her yerde görmeniz, karşılaşmanız mümkün Tuncay Sonel'le.
Bizlerde çok sevdik bu çalışkan, üretken, sorun çözen derde derman olan, içten, samimi Kaymakamı.
***
KEPSUT KEPSUT OLALI..
Bir diğer örnek vefalı yurt Kepsut'tan..
O da Bandırma Kaymakamı gibi 10 ay önce geldi Balıkesir'imize.
Adı Ömer Bilgin. 37 yaşında genç bir mülki amir.
Hakkında bugüne değin bir çok olumlu tepkiler işittim.
Hele hele bizim acar muhabirlerden Muzaffer Karakoyun anlata anlata bitiremiyor, Ömer beyi.
"Kepsut tarihinde böyle Kaymakam yok Ramo" diyor her konu açıldığında.
Sokakta karşılaşsam tanımam ben. İnşallah karşılaşır, tanışırız.
Severim içinden çıktığı halkın bütün, özelliklerini yakından bilen, ona göre adımını atan, vatandaş tarafından sevilen bürokratları.
Makamda oturup mevzuatla boğuşmak ve halkı boğmak yerine, mevzuatı alanda uygulayıp aşmak bu olsa gerek.
Kutluyoruz Yeni Türkiye'nin gülen yüzü Bandırma ve Kepsut Kaymakamlarını..
...
Günün sözü;
Milleti yaşat ki Devlet yaşaşın!