Siyaset yazmıyorum ancak 24 Haziran seçimleri sonrasında herkesin söyleyeceği, paylaşacağı birtakım görüşleri, tespitleri vardı ve herkes kendi zaviyesinden yazdı, söyledi. Bu yazı da benim zaviyemden bir tespit ve görüştür, dolayısıyla bazı müşahedelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum…
Sizlere önce tanık olduğum bir olayı anlatmak istiyorum.
Seçimden birkaç gün evvel, bir dost meclisinde yemekte idik… Bu yemekte dördü profesör, biri doçent ve dördü de eğitim camiasından olan arkadaşlarımızla 24 Haziran seçimlerini kritik ediyorduk. Bir ara, söz gelip anketlere dayandı ve MHP oyları hakkındaki şayialardan duyulan endişeler paylaşıldı. Bu mecliste bulunan arkadaşlardan iki kişi, millî görüş geleneğinden, diğer arkadaşların tümü ülkücü gelenekten geliyordu. "MHP baraj altında kalmamalı" dediğimde, hemen herkesin benimle hemfikir olduğunu gördüm ve anladım ki bu arkadaşlarımız, Cumhurbaşkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı, parti olarak MHP’yi destekleyecekti...
Bu örnekten nereye varmak istiyorum? Bazı yazar arkadaşların ısrarla söyledikleri ve asla katılmadığım bir husus var. Efendim güya bu oyların büyük bir yekûnu küskün AK Parti seçmenlerinin tepki oylarıymış! Devamlı göz ardı ettikleri bir husus var ki o da MHP’nin bir ideoloji partisi olduğu ve elli senedir varlığını devam ettirdiği gerçeğidir.
AK Parti içinde milliyetçi oylar azımsanamayacak bir orandadır. Yahu niye şaşırıyorsunuz? Yozgat, Elazığ, Erzurum, Kayseri, Osmaniye, Adana, Mersin, Antalya, Nevşehir, Balıkesir, Kırıkkale, Tokat, Bayburt, Ankara vb. Gözlerimizi açtığımızdan beri bu şehirler MHP’nin kalesi olan illerdi. AK Parti kurulduktan sonra bu seçmenler yön değiştirse de o milliyetçi-muhafazakâr duruş değişmedi! Seneler geçer ancak insanın ideolojisi kolay değişmez! Eşyanın kanunudur: Her şey zamanla aslına döner, dönebilir!
Lider, doktrin teşkilat eleştirilmez diyen de var, eleştirilir diyen de… Ancak şu bir gerçektir ki Türkmen Beyi Dr. Devlet Bahçeli’nin işaret ettiği yöne yürüyen ülkücüler, bu seçimde baraj altı olacak denilen partilerine oy verip, sahip çıkarak bütün söylentileri ve beklentileri boşa çıkarmışlardır. Bu seçmenler, aynı zamanda yarım asırlık bu ideoloji partisinin hiçbir zaman silinmeyeceği, “Üç hilalli sancağın yere düşmeyeceği” ifadesinin altına da imzalarını atmışlardır.
Hiçbir beklentisi olmadan ve hiçbir şarta bağlı kalmadan özellikle Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı ve AK Partiyi canıgönülden destekleyen Ülkücü Hareket, hiç kuşkusuz bu ülkenin sigortasıdır, emniyetidir, güven veren dinamik gücüdür.
Ülkücü Hareket her anlamda çok iyi yetişmiş güçlü kadrolara sahiptir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, güvenlik, eğitim, savunma ve kültür bürokrasisinde ülkücü kadrolara özellikle yer açacağını umut ediyorum zira bu ülkenin iyi yetişmiş ülkücü kadrolara gerçekten ihtiyacı var…
Merhum Alparslan Türkeş’in şu sözleri meramımızı özetler gibidir:
“Türk töresinin bir şartı da yüksek vazife duygusudur. Vazifeyi her ne pahasına olursa olsun yapmaktır. Diğer bir şart, toplum uğrunda her çeşit fedakârlığı yapmaktır. Millete hizmet yolunda şahsi menfaatlerden, şahsi zevklerden feragattir. Vazgeçmektir. Kişiler kendilerini millet için feda ederler. Türk milletinin büyüklüğü böyle yükselecektir. Onu sizler yaşatacak, sizler yükselteceksiniz. Türk töresinin en önemli bir gereği de sır saklamaktır. Sır saklamak... Davalarımızın çözümü kendimize dönmek, sarsılmaz bir birlik hâlinde el ele vermek ve geceli gündüzlü çalışmaya girişmekle mümkündür...”
MHP ve AK Parti’nin bu uyumlu yol arkadaşlığı büyük Türk milleti tarafından onaylanmıştır. Umarız ki Cumhur İttifakı Türkiye’nin bekası için daha nice uzun yıllar kararlılıkla sürdürülür.
İnşallah diyelim...