Etrafımız ateş çemberi. Kuzeyimizde bizi her açıdan etkileyen bir savaş yaşanıyor. Bu savaşa benzinle gitmeyen ve söndürmeye çalışan sadece ve sadece Türkiye var. ABD ve NATO Ukrayna’nın yanında gözükmesine rağmen göz ve kaş işaretleri ile adeta Rusya’yaı davet etti. Rusya ise hangi belanın içine düştüğünü halen çok anlamış değil. Türkiye’nin bu hafta içinde başlattığı uluslar arası diplomatik girişimlerle savaşı durdurmaya çalışıyor. Ukrayna-Rusya Dışişleri Bakanlarını biraya getirme başarısını sağladı.
Tüm bu gelişmeleri bir başka yazıya bırakarak Altı Genel Başkanın altına imza attığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme dönüş mutabakatının değerlendirilmesine devam etmek istiyorum. Çünkü Altı liderin altına imza attığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakatı konusu beklenen etkiyi ve desteği bulmadı.
Bunun temelinde imzalanan mutabakatın içeriğinin toplumun beklentilerini karşılamadığı şeklinde yorumlamak gerekir. Çünkü vatandaş için Cumhurbaşkanlığı makamının ayrı bir yeri vardır. Parlamenter Sistem döneminde Cumhurbaşkanı seçiminde toplumun hem etkinliği hem de haberi dahi olmuyordu. 27 Nisan E-muhtıra sonrası Cumhurbaşkanlığı seçiminin ne kadar önemli olduğu toplum tarafından fark edildi aslında. Bu durum Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanı’nın halkoyu ile seçilmesine yönelik referandumda %67 gibi yüksek bir oyla kabul edilmesi ile ortaya çıktı. Halk iradesinin direk Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile temsil edilmesi konusu aslında vatandaşın kırmızıçizgisi olduğu açık.
Bu gerçeğe rağmen Altı genel başkanın imza attığı mutabakat metninde Cumhurbaşkanlığı makamı sembolik hale getirilirken geri getirilecek Başbakanlığın gücünün artırılmasına yönelik bir hüküm bulunmaması büyük bir boşluk oluşturuyor. Çünkü bugün en büyük eksiklik yürütmenin güçsüzlüğü değil. Toplumun sembolik bir Cumhurbaşkanlığı ve eskisinden farkı olmayan Başbakanlığı isteyip istemediğinin tespit edilmediği görülüyor.
Toplum güçsüz bir yürütme istemediği net. Bu gerçeğe uygun millet iradesinin direk yansıdığı yürütmenin alternatifi maalesef mutabakat metninde yok. Oysa sembolik Cumhurbaşkanı formülüne karşılık en azından Başbakan’ın doğrudan seçilmesi formülü mutabakat metninde yer alsaydı toplumsal destek daha farklı olabilirdi.
Diğer taraftan mutabakatın adına Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem denilmesine rağmen Meclis’in daha aktif çalıştırılmasını sağlayacak hiçbir ifadenin bulunmaması bir başka büyük eksikliktir.
Altı genel başkanının altına imza attığı mutabakat metni Meclis’i güçlendirmediği gibi Cumhurbaşkanını %50+1 ile halkın doğrudan seçme yetkisini de elinden alacak bir sistem öngörüyor.
Bu nedenle millet iradesini kısıtlayan her ne kadar adına Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme vatandaşın geçit vermesi imkânsızdır. Bu nedenle mutabakata atılan imzalar havada kalmıştır.
Tekrar etmekte fayda var. Türkiye Parlamenter Sistemi Başkanlık Sisteminden daha yüksek oranda istemiyor. Başkanlık Sisteminden vazgeçebilmek için Parlamenter Sistemden daha farklı bir sistem önerilmesi şarttır.