MIŞ GİBİ-CİLERİN SONU

Değiştiremeyeceğin şeyleri kabullendiğin an başlar mış’lar muş’lar. Ya da artık insanlarla uğraşamayacağını anladığında başvurduğun bir yöntemdir mış. Tek başına baktığında bir anlamı olmayan mış’ lar hayatımızda önemli boşlukları dolduruyor.
Bulunacak çözüm kalmaz bazen. Değişim için geçtir belki. Ya da o gücü kendinizde bulamıyorsunuzdur. Bunu kimse bilsin istemezsin. Kim güçsüz, çaresiz görünmek ister ki? Kimse elbette. İşte tam o durumda güçlüymüş gibi yaparsın.
Arkadaşın senden bir şey rica etmiştir. Belki filme gideceksiniz beraber: sırf onu kırmamak için gittiğiniz filmden memnun kalmış gibi yaparsınız.
Bir topluluk içindesin, sen hariç herkes aynı görüşte, belli bir konuyu konuşurlarken sen: onlardanmışsın gibi yaparsın.
Yeni işe girmişsindir belki. Bugün ilk iş günün… Kim daha ilk günden kendini beğenmiş yakıştırmasını duymak ister ki. Fark etmezmiş gibi yaparsın.
Sağ görüşlü ya da sol görüşlülerin çoğunlukta olduğu bir okuldasındır belki. Kimsenin gözüne batmak istemezsin: neden isteyesin ki? Ayrı ayrı ikisindenmiş gibi yaparsın.
Sevdiğin şarkılar, yazarlar, gazete- dergilerin bir süre sonra değiştiğini görürsün. Bir bakmışsın çoğunluğun zevklerine uymuşsun. VE İNSANMIŞSIN GİBİ yaparsın artık.
Bu işin varacağı nokta budur. Kendi öz benliğini kaybetmek... Sen fark etmez dersen, ben dersem, fark edenler kazanır. Kaybedense biz oluruz.  
-------------------------------
FARKINDA MISIN?
-------------------------------
FARKIN, FARKINA VARANLAR HER ZAMAN FARK EDİLİRLER. BUGÜN KİMSEYE FARK ETMEZ DEME! SADECE UYUMLU GÖRÜNMEK İÇİN BUNU YAPMA. EMİN OL FARK ETTİĞİNİ BELLİ EDERSEN DAHA ÇOK SAYGI GÖRÜRSÜN. 
-------------------------------
DÜŞÜNME MOLASI:
-------------------------------
Lokman Hekim'e:
-Hastalarımıza ne yedirelim? Diye sorduklarında, şu cevabı vermiş:
-Acı söz yedirmeyin de, ne yedirirseniz olur.
***
Vaktiyle siyasilerden biri, etrafında toplanmış olan kimselerle beraber, gece yarısı bir kabristanlığın yanından geçiyorlarmış, Sayıları yirmi beş-otuz civarında imiş. Bu siyasi zat geriye dönerek arkasındakilere şöyle seslenmiş:
-İçinizde Yasin bilen var mı?
-Yok, demişler.
Tekrar sormuş:
-İçinizde Elham bilen var mı?
Yok,  demişler.
Bir daha sormuş:
-Pekâlâ, içinizde Kulhüvellahü Ehad'ı bilen var mı?
Yine yok, cevabını vermişler.
Bunun üzerine adamın canı sıkılarak:
-Herkes iki eline birer taş alsın diye emretmiş.
Onlar da büyükçe birer taş almışlar.
Tekrar emir vermiş:
- Haydi, hepiniz dört ayaklı olun. Ayaklarınızı ve elinizdeki taşları yürürken yere pekçe vurun da hiç olmazsa burada yatan ölüler merkep sürüsü geliyor, sansınlar demiş.
***
Hastalıktan ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, halk şairi Seyraniye: 
-Bende dünyayı görecek göz mü kaldı? diye şikayette bulununca, söz eri Seyrani: 
-Hiç üzülme dostum demiş. Zaten dünyaya da bakılacak surat kalmadı. 
-------------------------------
GÜNÜN SÖZÜ:
-------------------------------
HİÇBİRŞEYİN YÜZDE BİRİNİN MİLYONDA BİRİNİ BİLE BİLMİYORUZ. EDİSON