MUHALEFETSİZ YILLAR!

AK Parti 10. kuruluş yıldönümünü sessiz sedasız kutladı. Oysa yıldönümlerinde 5 ve 0'lı yıllar daha fazla önemsenir.


Görkemli programlar düzenlememesinin nedeni belli; Ramazan... Açlık tehdidi altındaki Afrika'nın, özellikle de Somali'nin oruç ayının teması olması. Haklı olarak herkesin gösterişli iftarlardan kaçındığı bir dönem...

AK Parti, yıldönümünün hatırasına 81 ilde abartısız iftar programları düzenledi. Başbakan Erdoğan, Ankara teşkilatının iftarına katıldı. Ve terörle mücadele konusunda önemli mesajlar verdi. AK Parti'nin kısa tarihine geçmeden bu mesaja değinmek isterim. Başbakan artan terör konusunda, "Bıçak kemiğe dayandı. Bedeli çok ağır olacak." dedi. Bu cümle sadece teröre duygusal tepki değil. Siyaset adamlarında sıkça rastladığımız sıradan meydan okuma hiç değil.

Erdoğan, bu sözlerle terörle mücadelede oluşmakta olan yeni konseptin ipuçlarını verdi. Dönüm noktası; Silvan saldırısı... O gün Erdoğan "Artık her şey çok farklı olacak." sözünü boşuna söylemedi. Zaten bu sözün içini doldurmakla meşguldü. Askerin yanında polisin aktif olarak devreye gireceği sürecin kapılarını açmıştı.

Başbakan takvim de verdi: "Ramazan dolayısıyla sabrediyoruz. Bu ayın bitiminden sonra her şey çok daha farklı olacak." Ne olabilir? Somut sonuçlara dönük işaretler içerdiğini düşünüyorum ben. Terör örgütüne ağır bedelin ödetileceği, neticelerini herkesin fark edeceği gelişmelere hazır olun. Bayramdan sonra, sınır ötesine hatta Kandil'e kadar uzanan operasyonlar beklenebilir.

10 yılı geride bırakan AK Parti'nin kısa tarihine bakacak olursak... 9 yılı iktidarda geçti. Değil Türkiye'de, dünyada AK Parti gibi 10 yıla büyük seçim zaferleri sığdırmış başka parti bulmak zor. Üç genel seçim, iki yerel seçim, iki referandum... Üstelik oylarını da sürekli artırdı. 12 Haziran'da yüzde 50 sınırına dayandı.

Bu noktaya düz yoldan yürüyerek gelmedi. Kapatılmanın eşiğinden döndü. Anayasa Mahkemesi'ndeki 1 oy sadece AK Parti'nin değil Türkiye'nin kaderini tayin etti. Yoksa bugün siyasi buhranlara sürüklenmiş, krizlerle örselenmiş çıkış arayan bir ülkeydik. O 1 oy, her şeyi farklı kıldı. 27 Nisan bildirisine verdiği cevap, Türk siyaseti için dönüm noktasıydı. Dik duruşu sayesinde muhtıralar hükmünü kaybetti. Artık istifa eden hükümetler değil, başkaları...

10 yaşın gençliği aldatmasın, köksüz bir parti değil AK Parti. Başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere partiye vücut veren isimlerin siyasi geçmişi var. Erdoğan'ın yıldızı İstanbul Belediye başkanlığında parladı. AK Parti'yi kuran kadrolar rüştünü ilkin yerel yönetimlerde ispat etti. AK Parti beslendiği Milli Görüş damarının dar kalıpları arasında sıkışıp kalmadı. Değişmekten, gelişmekten korkmadı. Reel politiği dikkate aldı ancak sisteme teslim olmadı, siyaseti zamanın ruhuna uyarladı. İktidar partisi olmasına rağmen sisteme muhalif karakterini hiç yitirmedi.

Hükümet koltuğuna oturduğu gün birilerinin AK Parti'yi iktidardan uzaklaştırmak için darbe planları yaptığını davaların iddianamelerinden okuyoruz. Çetelerle, cuntalarla sürdürdüğü iktidar mücadelesini kazandı. Ve 9 yılın son iki üç yılında ancak muktedir oldu.

AK Parti, sisteme muhalif karakterini muhafaza ettiği, gayri meşru iktidar odaklarına karşı mücadelesini sürdürdüğü müddetçe kazanmaya devam edecek. Onu tehdit eden rakip bir parti yok. CHP'nin hali malum... AK Parti'nin yarısını bile başarı sayıyor.

Seçim sonrası bir AK Parti yöneticisi şunları söyledi: "Muhalefetten çok memnunuz. Biz planlarımızı Cumhuriyet'in 100. yılına göre yapıyorduk. Muhalefetin haline bakınca sadece 1923'te değil, Malazgirt'in 1000. yıldönümünde de iktidardayız. Biz değil tabii çocuklarımız." AK Parti'nin rakibi yine kendisi. Salt milletvekillerini değil, parti liderliğini de sınırlayan üç dönem kriteri önemli eşik... Eğer ikinci kuşak siyasetçi açılımını başarıyla gerçekleştirebilirse AK Parti'nin önü açık...

Yarınını ise bugün yapacakları şekillendirecek. Süreç zorlu. Terörle mücadele ve yeni anayasa konusunda sınav zamanı...