NEFES ALIYORSAK…

Ne kadar şükretsek az.. Bir nefes dahi ne kadar büyük bir nimettir ki, bunu nefes almakta güçlük çeken binlerce insana sormak lazım.

Kendi irademizle gelmedik bu aleme.. Kimse ne kimliğimizi, ne cinsiyetimizi, ne ırkımızı seçmek isteyip istemediğimizi sormadı.

Ancak, düşünen insan için, bunların hiç birinin önemi yoktur. Zira yeryüzündeki sekiz milyar insandan biriyiz ve aynı özelliklere sahibiz.

Yani gözümüz kulağımız, elimiz ayağımız, duygularımız düşüncelerimiz var.

Hepimiz Ademden geliyoruz, dolayısıyla kardeşiz. Tenlerimizin, renklerimizin farklı olmasının bir ehemmiyeti yoktur. Sonuçta O’ndan geldik, O’na döndürüleceğiz..

Yaratılışımız bir fıtrat üzeredir. Yoktan Var eden illaki bir hikmete mebni yaratmıştır ki bunu kitabında:”Ben cinleri ve insanları sadece Bana kulluk etsinler diye yarattım.” Buyuruyor. Durum böyle olunca, yaratılış gayemiz de anlaşılmış oluyor.

Bu durum bazılarınca gece gündüz ibadet etmek olarak anlaşılabilir. Halbuki, fıtrat üzere yaşanan hayatın tümü ibadet hükmündedir. Sabah evinizden çıkıp işinize gideceksiniz, veya tarlaya bahçeye gideceksiniz.

Bismillah deyip evinizden çıkmanızla birlikte, Yaratanın koyduğu sınırları çiğnemedikçe, yaptığınız işiniz bir ibadettir.

Kulluk vecibenizi yerine getirdiniz ve yine bismillah deyip yatağa yattınız, uykunuz bir ibadettir.

Bismillah deyip yemeğe başladınız, yemeğiniz ibadettir.

Yolda yürüyorsunuz, birine tebessüm ettiniz, selam verdiniz, bu bir ibadettir.

Susuz kalmış sokak hayvanlarına su verdiniz, solmak üzere olan bir çiçeği suladınız,  yaralı bir hayvanın yarasını sardınız, yine ibadettir.

Zira insanın yaratılış gayelerinden biri de iyilik yapmaktır.

Bu iyilik illa birine para pul vermek, maddi destek olmak değildir.

Bu dinin peygamberi buyurmuştur ki: "İnsanların en hayırlısı başkalarına faydalı olandır."

Yaşıyorsak, nefes alıyorsak kendimiz için yaşadığımız kadar, başkaları için de yaşamak zorundayız.

Hayat baştan sona bir sınavdan ibarettir. Özü: İman, meyvesi cihattır. Yani inanmak ve de çalışmaktır.

Her insan, insan olması hasebiyle hata yapmaya, günah işlemeye elverişlidir. İnsan kelimesi, nisyan ile aynı kökten türetilmiş, hata yapan, unutan varlık demektir.

Hal böyle olunca her insan, hayatında yanlışlar, hatalar yapabilir; büyük küçük günahlar işlemiş olabilir. Bütün bunlar, insanı ümitsizliğe düşürmemeli ve mücadeleyi sürdürmesine mani olmamalıdır.

İçerisinde bin aydan hayırlı Kadir gecesinin bulunduğu, insanlığın hidayet kaynağı Kuran'ın indirildiği Ramazanı şerif ayındayız ve ayrıca tüm dünyayı kasıp kavuran virüs belasıyla da mücadelemiz var. Tövbe kapılarının sonuna kadar açık olduğu, rahmet, mağfiret ve azad ayı olan bu mübarek Ramazanda, bol bol tefekkür, tezekkür ve tövbe etmeğe vaktimiz var.

Alemlerin Rabbi olan Allah cellecelalühü, yine biz günahkar kulları için şu müjdeyi veriyor:

Ey kendi nefislerine zulmederek aşırya giden kullarım. Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Muhakkak ki Allah TÜM günahları bağışlar.” Yeter ki şirke düşmeyelim. Allahın affetmeyeceği en büyük ve tek günah şirktir. Çünkü Allah kendisine eş ve ortak kabul etmez.

Nefes alıyorsak, yapabilecek çok şeyimiz var demektir. Hayırlı ramazanlar.