PAŞALARIN İSTİFASI ESKİDEN OLSAYDI..

Eskiden olsa depremdi, krizdi. Hem de devlet krizi. Hasara uğramadan çıkış yolu bulmak mümkün değildi. Kriz 4 saatte aşılamazdı. Ankara'nın siyasi havası kurşun gibi ağırlaşır, darbe senaryoları, değişik müdahale biçimleri havada uçuşurdu.

Genelkurmay'ın ışıkları sabaha kadar yanar, bol yıldızlı generaller toplantı üstüne toplantı yapardı. Eskiden asker rahatsız olunca Ankara'nın bütün ayarları bozulurdu. Siyaset bu rahatsızlığı gidermenin yollarını arardı.

Necip Torumtay'ın istifa ettiği günü hatırlıyorum. Haber duyulduğunda yine bir akşamüzeriydi. Herkes 'Ankara'da ne oluyor?' diye soruyordu. 'Gece darbe olabilir' endişesiyle sabahı zor yapanlar olmuştu.

Allah'tan eski Türkiye yok. Hava da, iklim de değişti. Tam YAŞ'ın menziline girmişken, bir Genelkurmay Başkanı, üç kuvvet komutanı emekliliğini istedi. Ne siyasette panik, ne kamuoyunda kaygı...

Türkiye asker sorununu çoktan aştı çünkü. Artık ne darbe mümkün ne de müdahale. Ne sabaha kadar yanan Genelkurmay ışıklarının hükmü var, ne de sivil idareye rest çekmenin. 'Piyasa satın aldı' cümlesini ekonomi gazetecileri sık kullanır. Hükümet ve kamuoyu bugün yaşananları geçen yılın YAŞ'ında satın aldı.

Üç kuvvet komutanının emekliliğini istemesinin pek ehemmiyeti yok. Zaten gidiciydiler. Biraz öne aldılar, o kadar. Bu hareketleriyle sivil idareye bir eylem, bir tavır koydular. Bunun da yeni Türkiye'de karşılığı ve hiçbir anlamı yok.

Aslında her birinin erken emekliliğini istemesi gereken çok olay yaşandı. Deniz ve Hava Kuvvetleri'nde yargıya taşınan iddialar, zulada ele geçirilen dokümanlar, suçüstü halleri, ortaya saçılan belgeler, terör saldırıları karşısında yaşanan zaaflar istifa için gerekçe olabilirdi. Ancak o kahramanlığı(!) ne Deniz, ne de Hava'nın komutanında göremedik. Sivil yönetimle bilek güreşi söz konusu olunca aslan kesildiler.

Işık Koşaner'in 'gördüğü lüzum üzerine' emekliliği istemesini kuvvet komutanlarından farklı değerlendirmek gerekir. Koşaner'in daha iki yılı vardı. Göreve tatsız başladı. Sanki geçen yıl yaşananların etkisi altındaydı.

İlker Başbuğ, Hasan Iğsız ve tutuklu generaller konusunda diretti. İsteğinin karşılanmaması durumunda sadece kuvvet komutanlarının değil, bütün orgenerallerin istifa edeceği restini çekti. Hamleleri başarılı olamayınca Atilla Işık'ın emekliliğini işleme koymakla yetindi.

Işık Koşaner, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün devreye girmesiyle yeni görevine biraz gönülsüz, biraz tatsız başladı. Ancak o koltuğu taşıyamadığı çok geçmeden görüldü. 29 Ekim'de Başkomutan'ın Çankaya Köşkü'ndeki Cumhuriyet davetine icabet etmedi. General arkadaşlarıyla alternatif balo düzenledi.

20 gün içinde yapılan YAŞ istişarelerinde sivil idarenin yaklaşımını bilmesine rağmen tutuklu generallerin terfisini gündeme getirdi. Cumhurbaşkanı Gül'ün sıcak bakmadığı isimler konusunda ısrarcı oldu.

Yanında kuvvet komutanları da olsa restine restle karşılık verileceğini öngörmemesi düşünülemez. Geçen yıl yaşananları unutmuş olamayacağına göre neden 'bile bile lades' dedi? Başbakan Erdoğan, Başbuğ'un 'Gidiyoruz' restine "Gidenin yeri doldurulur, hiçbir koltuk boş kalmaz, isteyen gidebilir." diye karşılık vermişti.

Ben Koşaner'in o koltuğu taşıyamadığı için bu yolu seçtiğini düşünüyorum, daha fazla götüremeyeceğini gördü, görev ve sorumluluğunun altında ezildi. Çekilerek kendisi açısından doğrusunu yaptı. Nasıl o koltuğu taşıyamadıysa Türkiye de onu taşıyamazdı. Başkomutan'a tavır koyan bir Genelkurmay Başkanı orada oturmaya nasıl devam edebilirdi ki...

Veda mesajında söylediklerini eleştirmemek mümkün değil. Daha çok iç kamuoyuna seslendiği mesajında 250 subayın tutuklu olduğunu hatırlattıktan sonra "Bu durumun önlenmesi için yetkili makamlar nezdinde girişimler dikkate alınmadı." dedi.

Koşaner, Genelkurmay başkanı sıfatıyla hükümetin yargıya müdahale etmesini istemiş. Bu aynı zamanda bir itiraf... Yargının kararları eleştirilebilir ama sürece kurumsal olarak müdahale etmek asla kabul edilemez. Koşaner'in şikâyetçi olduğu davalar basit değil, ciddi iddialar, ağır ithamlar ve çuvallar dolusu belgeler var.

Neticede Genelkurmay Başkanı Koşaner üç kuvvet komutanıyla birlikte çekildi. Başbakan Erdoğan ustalığını konuşturdu, krizi dört saatte çözdü. Ve demokrasi kazandı. Sistem normalleşme yolunda bir adım daha attı. Hiç şüpheniz olmasın tarih böyle yazacak