TÜRKİYE’nin seçimleri için geri sayım başladı. 12 Haziran’da gerçekleştirile-cek milletvekilliği genel seçimlerine 41 gün kala parti liderlerin çıktığı alanlarda yavaştan yavaştan ısınmaya başladı.
Kimi parti liderleri öylesine lâflar ediyor ki, sanırsınız bu bir seçim yarışı değil, karalama, iftira, çamur atma yarışması.
Bu kadarıyla kalsa iyi.
Akla hâyâle gelmeyen küfürler, hareketler işitmeye başladık.
İnsan olan insan o sözleri kavgada bile kullanmaz.
Normal yaşamda birine söylese ‘cinayet sebebi’ bile olur kullanılırken kulakların işitmediğini düşündüğümüz ifadeler.
İşte bunlardan birine de Balıkesir’de tanık olduk.
İldeki ilk seçim mitingini düzenleyen CHP, geçtiğimiz günlerde Kuva-yi Milliye alanında genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu sahneye çıkarıp, Balıkesirliler’den oy istedi.
İçeriği pek de hoş olmayan bir kaset skandalının ortaya çıkarılmasıyla genel başkanlıktan istifa etmek zorunda bıraktırılan Deniz Baykal’ın koltuğuna oturan Kılıçdaroğlu, Balıkesir’deki konuşmasıyla 70’li, 80’li, 90’lı yılların politikacılarını anımsattı.
Günümüz Türkiye’sine uygun düşmediğine inandığım üslubu, yanyana geldiklerinde tokalaşmak bir yana yüzlerini başka yöne çevirip kanlı-bıçaklı bir görüntü çizen Demirel, Ecevit, Türkeş dönemlerine götürdü beni.
O günleri yaşayanlar çok iyi bilecektir.Ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olan siyasi parti liderleri örnek alınıyor, kardeş kardeşe düşman oluyordu.
Türk halkı, o günleri yaşatanları bir daha çıkmamak üzere sandığa kapattı.
Bir anlamda “anlaşıldı, siz değişmeyecek-siniz, biz sizi değiştirmesini iyi biliriz” diyerek tarihi bir ders verdi.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun kullandığı üsluptan anlaşılıyor ki, Türkiye’yi itibarsız bir ülke konumuna getiren, kuyruklarda sabahlatan, kardeşi kardeşe vurdurtan ve ülkemizin en karanlık dönemlerini yaşatan siyasi anlayış yeniden hortladı!
Böyle bir siyasi anlayışın Türkiye’ye yeniden hakim kılınamasına aklı selim sahibi halkımızın müsaade etmeyeceğine, insanları kutuplaştırmaya ve siyasi rakiplerini hedef göstermeye çalışan partilerle liderlerine asla prim vermeyeceğine inanıyorum.
Elbetteki siyasi partilerimiz demokrasinin vazgeçilmezleridir. Çok seslilik ise, demokrasimizi geliştirir.
Eleştiri de mutlaka olmalı. Olmalı ki, daha iyiye, daha güzele ulaşılabilmeli.
Bunu yaparken de kullanılacak kelimeler özenle seçilmeli. Aksi haldeki davranış ve seslenişler demokrasimizin gelişiminin önünde de set oluşturur.
Türkiye’de son yıllarda toplumsal bir değişim yaşandığının farkındalığından uzak üslupla etkili olacağını sanıyorsa sayın Kılıçdaroğlu, 12 Haziran’da büyük bir hâyâl kırıklığı yaşayabilir.
Siyasetçilerin, dünyadaki ve ülkemizdeki değişimi iyi okuyup buna göre halka seslendiklerinde daha çok ilgi toplayabilecek-leri inancındayım.
Seçim meydanları kızışınca parti liderlerinin verdiği vaadlerde havada uçuşmaya başladı.
Özellikle muhalefet parti liderleri, tıpkı o eski yıllardaki politikacılar gibi “O ne veriyorsa ben iki katını vereceğim” demeye başladı.
Vaad deyince aklıma AP ve DYP’nin revaçta olduğu günlerde önemli isimleri arasında yer alan ve bir dönem de Balıkesir’i hükümet kabinesinde Bakan olarak temsil eden Baki Ataç’ın anlattığı bir anektod aklıma geldi.
Ataç’ın affına sığınarak sizinle paylaşıyorum.
Sayın Ataç, bakanlığı döneminde ziyarete gittiği Süleyman Demirel’in “nasıl gidiyor, neler yapıyorsun?” sözüne “devletin iki yakasını biraraya getirmeyi çalışıyorum Cumhurbaşkanım “ karşılığını vermiş Baki bey.
Bunun üzerine Demirel, “Ne o Baki! Biz çok mu açmışız devletin iki yakasını ki” demiş.
“Şimdi söyleyeceklerime kızmayacaksınız ama?” diyerek söze başlayan Ataç, şöyle devam etmiş:
“Seçim meydanlarında öyle vaadler verdiniz ki, ‘İş-aş isteyen peşime takılsın’ dediniz. Kapımıza gelen gidenin hesabı yok. Her gelen ‘söz vermiştiniz’ diye bizden hesabını soruyor. Ne yapacağımızı şaşırdık.”
Sayın Demirel, “Bitti mi Baki söyleyeceklerin” dedikten sonra Baki beye dönerek;o kendine has üslubuyla;
“Ben o günlerde kuyunun dibindeydim. Miting alanlarındaki halk bana ‘ay’ı da, güneşi de verecekmisin’ diye sorsaydı, ‘Evet vereceğim’ derdim. Şimdi anladın mı beni...”
CHP ve MHP liderlerinin verdiği vaadleri dinledikçe bu yaşanmış olay aklıma geliyor!