17 yılı geride bırakıp 18.yıla adımını atan Ak Parti iktidarı ve dolayısıyla Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’la tam bağımsızlığımız yanı sıra güçlü devlet olmanın onurunu ve şerefini kazandığımız saklanamaz bir gerçektir. Çağdaşlarının fersah fersah ilerisinde atılımların yapıldığı Türkiye’mizi tüm dünya devletleri gıpta ile izliyor, için için de kıskançlık girdabında kıvranıyor ve kahroluyorlar. Gerçek dostlarımız sevinip yeni yeni bağlantılar yaparken.
Müttefikiz diye adım başı yalan söyleyen sahte dost devletler, yıllardır besleyip üzerimize saldıkları PKK ve benzeri eşkıya sürülerinin kahraman askerimiz önünde perişan olmasını hazmedemiyorlar. Haçlı Batı dünyasının sözde dost, özde ise kalleş bir düşman olduklarını bilmeyen ne millet kaldı, ne de devlet.
Tayyip Bey Başkanlığındaki Türkiye Cumhuriyeti Devletinin her alanda olduğu gibi askeri alanda da çağdaşlarının ilerisinde olması, batılı devletlerin elbette uykularını kaçırıyor. Yüzde yüz yerli ve güçlü askeri araç ve gereçlerin mükemmel bir modernizasyonla yapılıp, emperyalist batı dünyasının kiralık uşaklarının üzerinde test edilmesi ve sonucun mükemmeliyeti, emperyalistleri ve onların Şahı pozisyonundaki ABD eşkiyasını çıldırtmıştır.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlılığı Çağdaş yamyamları o kadar korkuttu ki, son Suriye harekâtında utanmadan ’’bizde yanınızda olalım ve harekâtı beraberce yapalım’’ deme düşüklüğünü ve yalancılığını dahi sergilediler. Çünkü baktılar ki, Tayyip bey Başkumandanlığında ve Hulusi Akar paşa yönetimindeki kahraman Türk ordusunun daha fazla beklemeye niyeti ve tahammülü yok. Hulusi Paşa çizmesini, Türk askeri de postalını giymiş, silahını kuşanmış ve aylardır sınır boylarında nöbette.
Devlet olarak Türkiye, ABD nin en aşağılık oyunları sergilemekten geri durmayacağını biliyor ve bu yapılanları ve yapılabilecekleri kurmaylarımız ihtiyatla izliyor. PKK eşkiyasını koruma amaçlı oyunlara geçit verilmeyeceği de tarafımızdan peşinen ilan edildi..
Zaten ABD nin bizimle beraber olduğu falan yok. Onların derdi: yıllardır besledikleri, giyindirip kuşandırdıkları ve en modern silahlarla donattıkları eşkiya sürülerini en az zayiatla bu harekâttan kurtarabilmek. Önce gözdağı vermek için kılıktan kılığa girdiler. Her gün her saat onlarca yalan söylediler. Tıpkı ittihatçı sergerde Paşalara yalan söyleyip kandırdıkları gibi.
Fakat şimdi karşılarında Batı hayranlığını batı köleliğine kadar götüren Talat, Enver, Cemal, Mithat, Hüseyin Avni Paşalar gibi beyinsizler yok. Bu defa sert kayaya çarptılar. Karşılarında, yalanlarını ve hilelerini yüzlerine vuran, güç ve kuvveti Allah’ından alan, vatan ve millet için can feda etmeye hazır, mazlumların ve ezilmişlerin duasıyla zırhını giymiş bir Recep Tayyip Erdoğan var.
Tayyip Erdoğan ellerini Rabbına açmış dua ediyor: Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi / Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi… Ta ki, yükselsin ezanlarla müeyyed olan namın / Galip et çünkü bu son ordusudur İslâmın…
Dış düşmanlarımız binlerce yıl evvelinde olduğu gibi belli. Haçlı Hıristiyan dünyası..! Onlar bizi, biz de onları yeterince tanıyoruz. Asıl dikkat edilecek olan iç düşmanlardır. Çünkü en muhkem kaleler hep iç ihanetler sonucu yıkılmıştır. Osmanlı cihan imparatorluğunun yıkılışında rol alan göğsü, İngiliz ve Alman madalyalarıyla dolu paşaları ve subayları bu millet henüz unutmadı.
Dış düşmanlarımız yanı sıra, iç düşman diyebileceğimiz ihanet şebekeleri her yerde ve dış düşmanlara ihtiyaç bırakmayacak kadar da hamaratlar(!) İşin en can alıcı tarafı ise bu ihanet şebekelerine alnı secdeli minik particiklerin ve bazı tasavvuf ehli diye bilinen tarikat görüntülü guruplarında katılmış olmasıdır. Hiç tahmin etmediğimiz şahsiyetler, iç ve dış şer odaklara payandalık yapıyorlar. Bitmez tükenmez bir kinle emperyalistlere maalesef hizmet ediyorlar. Hâlbuki atasözlerimizden birisi de ‘’Kini olanın dini olmaz’’ şeklindedir. Çoğu zaman ‘’eski dost’’ diye tanımladığımız bazı garip insanların, ‘’yeni oluşum’’ adı altında böl, parçala, yut felsefesine hizmet ettiklerinin farkında olmamalarıdır. Bu ‘’yeni oluşum’’ adı altında organize olmaya çalışanların hayra mı, yoksa şerre mi hizmet ettiklerini anlamak için bunlara destek veren iç ve dış şer odaklara dikkatlice bakmak yeterlidir.
Unutulmasınki, Dönemin İslam Halifesi ve Osmanlı Padişahı Sultan ll. Abdülhamit Han’ın Tahttan indirilme fetvasını da günün modasına uyarak Müfessir Elmalılı Hamdi Yazır kaleme almıştı. Fetva müsveddesini daha sonra Meclis kürsüsünde okuyarak ‘’ Hâl, Hâl, Hâl ‘’ çığlıkları arasında kabul edilmesini sağlayan da Elmalılı Hamdi Yazır’dı. Fetva gereği Ulu Sultan hal edilmiş, İmparatorluk paramparça olmuş Milyonlarca Müslüman katledilmiş ve nihayet Elmalılı Hamdi Yazır hatasını anlamış ve pişmanlığını itiraf ederek ‘’hayatımda yaptığım en büyük hata Sultan Abdülhamit Han’ın hâl edilmesine yardımcı olmamdır.’’ demiştir. Bade Harab-ül Basra..! Bu günde aynı oyun sahnelenmek isteniyor.
Biz inanıyoruz ki milletimiz feraset sahibidir. Tayyip Beyi de, ona karşı cephe oluşturmaya çalışanları da tanıyor, biliyor. Ülkemizi ilkel çağlardan(!) bu günkü modern çağa getiren ve 18 yıllık Milli Mücadenin kahramanlarına milletimiz güveniyor. İçlerinde zaman zaman çatlak sesler çıkmasına ve yanlışlar yapmaya meyilliler olmasına rağmen.