SUÇLU AYAĞA KALK!



Dertleşme de diyebiliriz bunun  adına. 

Baştan söyleyelim de, darılıp gücenmeyin bizlere..

Çünkü iğneyi kendimize batırır-ken, çuvaldızdan sizler nasipleneceksiniz!

‘Suçlu ayağa kalk!’ diye başlık attığıma da bakmasın sakın. 

Birilerini suçlama derdinde değilim.

Sadece kangrene dönüşen meseleye farklı  açıdan bakaca-ğım.  

Hem ayrıca beni bugünkü yazıyı yazmaya zorlayan nedeni sizler de çok iyi biliyorsunuz.  

‘Bizim hiçbir suçumuz yok” demeden önce şu anlatacaklarımı okuyun hele..

TRİBÜN adı altında toparlayıp sizlerle paylaştığımız konulardan biriydi aslında birazdan okuyacağınız yazımız.

Bizim camiadan bazı dostlar aradı, “hepimizin muzdarip olduğu bir konuya parmak basmışsın ama, eksiklikleri var” dediler.  

Uyarıların ardından tekrar okuduk, eksik olan noktalara parmağımızı koyduk, düzeltmeye karar verdik.

Önce iş dünyasına, tabi bunun başında Ticaret Odası, Sanayi Odası, Esnaf ve Sanatlarları Odaları Birliği ve iş adamları derneklerinin liderlerine ve üyelerine, sonra siyasetçileriyle bürokratlarının kulaklarına kar suyu kaçırmaya yönelikti görüşlerimiz. 

“KÜFÜR” başlığını attığımız o yazı şöyle başlıyordu; 

Kentin iş dünyasından tutunda siyasetçisi-ne kadar herkes bana soruyor; “Balıkesir’e bu kadar gazete, dergi çok değil mi?” diye..

Anlayacağınız kapılarını reklam-abone için çalıp, kendilerini gazeteci olarak tanıtan isimler-den rahatsızlar. 

Dün olduğu gibi bugünde; 
“Suç bizde değil, sizde” karşılığını veriyorum böyle yakınanlara. 

Nedeni şu. 

Hiçbir zaman iyiyle kökütü, güzelle çirkini ayırt etmesini bilemedi Balıkesir’in iş, esnaf, siyaset ve bürokrat dünyası. 

Dolayısıyla hiç yakınılmasın. 

A4 boyutunda yayınlanan fotokopiye gazete diye abone olup para ödeniyorsa,  3-5 dakikada copy+pasta ile şişirilip, pişirilip incik-boncuk şeylerle doldurulan ve yalama-yıkama tarzı işlere prim veriyorsa bu kesim, kusura bakılmasın ama, yakınmaya hiç mi hiç hakları yok.

Böyle demiş, serzenişte bulunduğumuz kesimin  bu hareket ve yaklaşımlarının gazete ve gazetecilere KÜFÜR etmekten başka bir anlam taşımadığına vurgu yapmıştık. 

Bu yazı üzerine bana serzenişte bulunan ünlü iş adamlarımızdan biri aradı; “Bir kelime söyledik, bin ah işittik” diye sitemde bulundu. 

Yeniden altını çizerek söylemek istiyorum.

Eğer bugün Balıkesir’de gazete, dergi vs. yayınların çokluğundan yakınılıyorsa, bu furyayı durduracak olan bizim camia değil, bunu  kendi elleriyle yaratan bizim karşımızdaki camiadır..