Bugün 30 Ağustos Zaferi’nin 97. Yılı. Öncelikle kutlu olsun. 26 Ağustos’ta Anadolu’nun tapusunu aldığımız Malazgirt Zaferi’nin 948 yılıydı. Zaten 30 Ağustos’ta zafere giden Taarruzu da 26 Ağustos’ta başlamıştı. Malazgirt Zaferi’ne yönelik bilinçli bir tarih midir, yoksa tesadüf müdür? Çok bilmiyorum. Ama bu hafta Zaferler haftasıdır.
Malazgirt Zaferi Anadolu topraklarının tapusunun kesin olarak alındığı tarihtir. Çünkü Türkler Anadolu’ya 1071’de değil çok önceleri gelmiştir. Yerleşik hayata Anadolu’da 800-900’lü yıllara kadar gittiği bilinmektedir. Zaten Tuğrul ve Çağrı Beylerin Alparslan’dan önce Anadolu’nun içlerine kadar girdiği bilinir. Hatta Batı’da İznik’e kadar, Güneyde Antalya Muğla hattına kadar Türk boyların varlığı bilinir. Halen Antalya Toroslar da 900’lü yıllara dayanan Yörük boylarının yerleşim yerleri mevcuttur.
Anlayacağınız Anadolu Alparslan ile fethedilmemiştir. Alparslan kıyamete kadar bizim olacak Anadolu’nun tapusunu tescillemiştir. Bu aynı zamanda Peygamber müjdesine mazhar olacak bir milletlin hediyesi olacak bir tapudur.
Aslında Malazgirt Zaferi batı dünyası üzerinde İstanbul’un fethi kadar etkili olmuştur. Malazgirt Zaferi Batı’nın korkularını artırmıştır. Haçlı seferlerinin temelinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun Alparslan’ın komutasında Malazgirt Zaferi olduğu çok açıktır. Bizans’ın Selçuklular karşısında tutunma imkânı olmadığını gören Papalığın her ne kadar dini argümanları ön plana çıkararak Haçlı Seferlerini organize etse de burada Kudüs konusunu sadece harekete geçirici bir unsur olarak kullanmıştır. Çünkü Malazgirt Zaferi ile birlikte Batı’nın önemli kaynakları Selçukluların eline geçmiştir. Zaten bu Malazgirt Zaferinden sonra Papalığın önderliğinde alınan kararların mutlaka bilinmesi gerekiyor. Bizler sadece Haçlı Seferlerini biliyoruz. Onun ötesinde sosyal, kültürel ve ekonomik yönden hangi kararların alındığı ve uygulamaya konulduğu bilinmezse Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklularının nasıl etkisiz hale getirildiğini anlayamayız. O takdirde batının bu taktikleri ve stratejileri karşında hep zayıf kalmaya devam ederiz.
Yazımızın başında ifade ettik; bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı. Unutmayalım ki 26 Ağustos Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun tapusunu aldık. 30 Ağustos Zaferi tapunun üzerine konmak isteyenlere karşı kazandığımız zaferin adıdır. Bu zaferle yeniden tapu-kadastro geçirilen coğrafyamızda 1071 tarihli tapumuzun geçerliliğinin tescilini onaylamış olduk.
Şunu unutmayalım, Türkün her büyük zaferinin ardından mutlaka Papalığın önderliğinde yeni hamleler ve yeni oyunlar kurulur. İşte Malazgirt Zaferi’nin ardından daha 25 yıl geçmeden Haçlı Seferleri ve Selçuklu İmparatorluğunun gücünü kırmak üzere yeni hamleler ki bir ticaret imparatorluğu olan Büyük Selçukluların ticaretini önlemek için stratejiler devreye koymak. 1453’te İstanbul’un fethi ile doğu yolları tamamen kapanan Batı’nın yine Papalığın önderliğinde 1490 kararları ve Sanayi devrimine giden etkileri. Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Doğuya giden yolları kapatmış Osmanlı’nın çöküşünü sağlamak. 30 Ağustos Zaferi aslında Türkün Batı karşında pes etmediğinin göstergesidir. Aradan 97 yıl geçti. Var olmayı başardık. Şimdi dünya tarihindeki yerimizi ve konumuzu tekrar almanın zamanıdır.
Büyük Selçukluların zaafları ve başarıları ile Osmanlının başarı ve zaaflarının çok iyi irdelenerek 97 yıldır nadasta kalan zihnimizle dünyadaki asıl konumumuzu belirlemenin zamanı gelmiştir.
Bu vesile ile 30 Ağustos Zaferi, Malazgirt Zaferi, İstanbul’un fethinde Başkomutanlık yapan Mustafa Kemal, Alparslan ve Fatih başta olmak üzere bütün şehit ve gazileri minnetle anıyoruz.
Zaferlerimiz ve hezimetlerimiz bizimdir. Hepsinden alacağımız hisseler var. Sadece övünçlere takılıp kalmak veya sadece hezimetlere asılı kalmak zaman ve güç kaybından başka bir şey değildir. Geçmişin ışığı geleceğimizi aydınlatmalıdır ki önümüzü görüp ileri gidelim.
Cuma’nın hayrı kutlu olsun