Basın camiasının içerisine adımımı attığım andan itibaren işitirim 'Temiz toplum, temiz basın' sloganını..
Kulaklara ne kadar da hoş geliyor değil mi?
Adında temizlik var ya ondan sanırım.
Hem temizlik imandan gelir derler..
Belli ki ondan hoş geliyor hepimize içinde temizlik barındıran her cümle..
Operasyonlar yapılır, çetelere karşı, üçkağıtçılara karşı, insan tacirlerine karşı, ihalelere fesat karıştıranlara karşı, rüşvet alanlara verenlere karşı, darbecilere karşı..
Genelde 'temiz eller' veya 'temiz toplum' verilir bu operasyonların adlarına..
70-80'li yılların kuşakları iyi hatırlayacaktır İtalya'daki bir savcının başlattığı 'temiz eller' operasyonunu..
Ardından bizim medya bunu Türkiye gündemine taşıyıp günlerce işlemişti.
Bizde de benzeri operasyonların yapılması gerekliliği özlemi içeriyordu hiç kuşkusuz mafyanın başkenti olarak bilinen İtalya'daki 'temiz eller' gündeme taşınarak, üzerine yorumlar yapılarak..
Allah'a şükürler olsun ki, son 3-4 yıldır çok görüyoruz, duyuyoruz ülkemizde de 'temiz eller' oprasyonlarını..
Geçmişte iktidar olupta muktedir olamayan siyasiler sayesinde oluşan çürümüş, kokuşmuş sistemin yarattığı 'dokunulmaz' sınıflara, isimlere dokunulduğunu, hukuk karşısında sıradan bir yurttaşımızla eşdeğer muameleye tabi tutulduğunu görmek, yaşamak ülkemizin geleceği adına umutlandırıyor bizi..
Bu hiç kuşkusuz, Ak Parti hükümetinin kararlılığı sayesinde..
O hantal, o kokuşmuş, o çürümüş sistemin pislettiği kurum, kuruluş ve kişiler o kadar çok olsa gerek ardı arkası kesilmiyor temiz eller operasyonlarının..
Nerelere el atılmadı ki bugüne kadar.
Görüyor ve yaşıyorsunuz ortaya çıkan tabloyu ve yaşanan, yaşatılan pislikleri.
Toplum olarak içimizdeki pisliklerden arınmaya her dönemden daha çok ihtiyacımız var.
Bunu ülkemizin yarınları adına iyiniyetle ve kararlılıkla atılan adımların sahiplerinin 'tertemiz bir Türkiye' adına yürüdükleri yolda yalnız olmadıklarını hissetmeleri açısından yapmamız gerekiyor.. Çocuklarımızın geleceğini düşünerek yapmamız gerek..
Konuyu farklı noktalara taşımadan ''Temiz Toplum, Temiz Basın''a dönmek istiyorum.
Balıkesir'de yaklaşık 15-20 yıl öncesi Gazeteciler Cemiyeti, ''Temiz Basın, Temiz Toplum'' kampanyası başlatılmıştı. Cemiyet yönetimi , kentteki gazete sahipleri, yöneticileri o dönemde Sanayi, Ticaret, Esnaf Odaları, meslek örgütlerinin başkanlarını, önde gelen işadamlarını ziyaret etmişti. Basının duayen isimleri rahmetli Ekrem Balıbek ile M. Reşit Kıpçak (Allah uzun ömürler eylesin) buna öncülük etmişti.
O günlerde kimi isimler ''gazeteci'' kimliği adı altında ''köpeksiz köyde değneksiz dolaşmak'' veya ''alikıran başkesen'' misali önüne gelene korku salıyor, devletin kurumlarına bile adeta meydan okuyordu.
Adeta korku salıyordu yedi düvele Balıkesir ve ilçelerinde..
Toplumda gazete ve gazetecilere karşı farklı bir bakış açısı oluşmuş, herkes korkar hale gelmişti..
''Bana dokunmayan yılan bin yaşasın'' düşüncesindeki kimi çevrelerde düşmüştü gazetecilik mesleğini tehdit ve çıkar amaçlı kullananlarının kucağına!..
Kimlere meydan okumamıştı ki, kimleri haraca bağlamamıştı ki..
Kimleri belden aşağı vurmamıştı ki, kimleri insan içine çıkılmaz hale getirmemişti ki..
..ve tüm bunları ''toplumun haber alma hakkı bulunduğuna'' dair yapıyorlar, bunun gazetecilik olduğunu savunuyorlardı..
O dönemde bir canavar, bir kan emici yarattıklarının farkında olmayanlar, günler, aylar geçtikten sonra biçare kalınca başlatılmıştı ''temiz toplum, temiz basın'' kampanyası..
Onun için ziyaretler yapılıyor, iyiyle kötünün, güzelle çirkinin ayırt edilmesi'' isteniyordu, ode başkanlarından, Balıkesir'in işdünyasından..
O ziyaretlerden birinde, Balıkesir'in lideri konumundaki ünlü işadamı bakın nasıl bir yaklaşımda bulunmuş ''temiz toplum, temiz basın'' kampanyasına destek vermesini talep ettikleri duayen gazetecilere :
''Ben bir işadamıyım. Kime destek vereceğimi veya vermeyeceğimi size mi soracağım..''
Aynen böyle diyerek kapıyı göstermiş ''Temiz Basın, Temiz Toplum'' isteyenleri..
Rahmetli Ekrem Balıbek anlattığında bunu bana şaka gibi gelmişti ama, günler geçtikçe çevrelerinin de temiz olmadığını gördüm bu anlayış sahiplerinin.. O adlarının büyüklüğüne rağmen, neden korktuklarını, çekindiklerini anlıyordum; ''Aman bize bulaşmasın'' dediklerini işittiğimde..
Diyeceğim şu;
Yerel bir gazeteye yönelik bir operasyon yapıldı hafta sonu Balıkesir'de..
Gazetenin kurucusu, sahipliğini yürüten oğlu ile yazı işleri müdürlüğünü üstlenen isim gözaltına alındı.
Kendilerine geçmiş olsun dileklerimi yolluyorum.
İnşallah aklanıp aramıza dönerler..
Emniyet kaynaklarından sızan ilk bilgilere göre, bu isimlerin üzerlerine isnat edilen suç çok ağır.
İnşallah, şeytana uyarak böyle bir suça bulaşmamış, karışmamışlardır..
Çünkü bir gazetecinin mesleğinde karşılaşabileceği en zor durum ve en büyük suç budur. TCK'daki karşılığı belki 3-5 yılla sınırlı olabilir ama, manevi yönüyle bakıldığında ömür boyudur.
Meslek yaşamımda böylesine bir suçlamayla karşılaşmak yerine ölmeyi tercih ederim doğrusu..
Ve yine şunu demek istiyorum..
O gazetenin yöneticilerine böyle bir suçlamayı yöneltenler, bugüne kadar sağda solda ahkâm kesenler ya çıkıp konuşsunlar, ya da bir ömür boyu sussunlar..
Ve kimin 'temiz toplum, temiz basın' isteyip, istemediğini yedi cihan bilsin..
...