YENİ ÇAĞIN KAPISINI ARALARKEN

Bir çağın sonlanmakta olduğu yeni bir dönemin kapı eşiğinde olduğumuz artık dillerde bir konudur; Değişim öncesi savaşlar, yeni tür küresel saldırılar, her yerde başgösteren azıtmış terör olayları, sosyal hayatta yaşanan ve beklenen alışılmadık karmaşalar, küresel hakimiyet senaryoları, şimdilik yeni savaşların arkasına saklanmış yeni ve radikal değişimi haber veren teknolojiler artık hepsi gündemimizde.

Önceden söyledik, haber verdik, uyardık. Kendimizce yorumladık.  Ezberlenmiş bakış açılarının dışına çıkarak bakmayı önerdik.

Şimdi de bugün gelinen durumun temel nedenselliklerini çok da detayda kaybolmadan özetlemeye çalışıp kendi açımızdan muhtemel gelecek senaryolarına işaret edip açıklamaya çalışacağız. Bu nedenle yazılarımız birbirini takip eden makaleler halinde olacaktır.

-KÜRESEL LİDERLİK KAYBEDİLİYOR.
-KÜRESEL GÜÇLERDEKİ TEMEL MESELELER.

Günümüzde Dünya ülkelerinin toplam GSMH larının (Gayri safi milli hasıla) %22 sini ABD oluşturur.
Dünyanın en kıdemli teknokratlarından Christine  Lagard'ın (Avrupa Merkez Başkanı, eski IMF Başkanı) 2004 yılında yaptığı açıklamaya göre, "ABD ve Çin ekonomileri satınalma paritesi hesabına göre eşitlendi. 2014 yılı itibarıyla Çin'in yüksek büyüme hızı nedeniyle Çin ekonomisi ABD'yi geçti"

Bugün aradaki gerçek farkı görmek, Çin ekonomisinin arayı ne kadar açtığını anlamak için iki ülkenin bugune kadarki büyüme hızlarına bakmak yeterli olacaktır.  Yayınlanan resmi rakamları işaret etmiyorum çünkü satınalma paritesi hesap yöntemleri 2006 dan bu yana politik etkilerle değişime uğramıştır.
Batıda çok sayıda üniversite bu konuyu işlemiş, farklı hesaplamalar yayınlamıştır.

Sözü çok uzatmadan şöyle bir örnek verelim: 1950-1960 arası Dünya toplam GSMH'ları toplamının yarısında fazlasını yapan ABD'nin ekonomik büyümesine rağmen, Dünya ölçeğinde payı küçüldü ve tahtını Çin'e kaptırdı. 

Sadece Çin değil bir çok gelişmekte olan ülke büyüme oranları konusunda batının gelişmiş ülkelerini geride bıraktı. 
Halen bu durum devam etmekte ve çarpıcı farklılıklar yaşanmaktadır.

DOLARIN HAKİMİYETİ

İkinci Dünya Savaşı sonrasında BM ɓünyesinde Doğu Bloku ülkeleri dışında 44 ülkenin katılımıyla yapılan Bretton Woods toplantısında sabit kur esası kabul edilmiş katılan ülkelerin paraları değerinin, dolar esas alınarak saptanması kararlaştırıldı. 

Bundan sonra Dolar altın karşılığı  sistemini koruyarak Dünya 'daki hakimiyetini kurdu. Diğer ülkelerin merkez bankaları altın ve ABD Dolarını rezerv olarak tutar hale geldiler. Bu ülkeler zamanla paralarının dolar karşılığı sistemini terk ettiler. 
1971 yılında da ABD terketti.

ABD Doları bugün tüm döviz işlemleri piyasalarının %90' ını Dünya ticaretinin yarısından fazlasını, ülkelerin döviz rezervlerinin %60'ını oluşturmaktadır.

Dolar bugünkü durumuna ulaşmadan 1971 de altın karşılığı sistemini terk ettikten sonra petro-Dolar sistemini.oluşturdu. ABD'nin güçlü ekonomisi yanında, bankacılık sistemi, silah ve siyasi gücü ile Dolar'ın itibarını geliştirdi. Uzun bir dönem sürdürdü ve Sovyetler Birliğinin dağılması ile tek kutuplu Dünya'ya geçildi. Bundan sonra da Dolar tek süper küresel gücün vazgeçilemez tek parası olarak gücüne güç kattı.

BÜYÜK ÇELİŞKİ:
DOLAR TEK KUTUPLU DÜNYA'DA SÜPER GÜCÜN PARASI OLURKEN;
SÜPER GÜCÜN GÖRELİ İRTİFA KAYBETMESİ

Yazımızın başlarında belirttiğimiz gibi ABD tek süper güç haline gelirken başka bir ekonomik motor çalışıyordu; Bu motorun itici gücü ise çok sayıda gelişmekte olan ülkedeki büyüme hızlarının ABD ve diğer batılı gelişmekte olan ülkelerdekinden yüksek olmasıydı. 

Ancak buna cevap  "dev bir ekonomi karşısında küçük ekonomilerin büyümelerinin önemsiz olduğuydu." 
Bu yanıt, "gelişmekte olan ekonomiler üretsin biz teknoloji, bilim ve finans merkezi olalım" pek tutmadı. Ölçek ekonomisi ile Çin ve diğer gelişmekte olan ülkelerde bu öngörü sonuç vermedi.

Bu ülkeler batılı hegemonların küresel ekonomideki hem toplamda hem dış ticaretteki paylarını düşürmeye devam ettiler.

Bu çelişkili gelişmeler yani batılı gelişmişlerin ekonomik büyüklüğünün küresel ortamdaki payı düşerken bunlardan biri olan ABD'nin tek süper güç haline gelmesi, ilerleyen zamanlarda Dünya'nın mevcut sistemini kökten etkileyip değişime zorlayacak olağanüstü önemde gelişmelere neden olacaktı.

Bugün bunlar yaşanıyor.