Fâtih Sultan Mehmed devri vezîriâzam ve kumandanlarından Zağanos Paşa tarafından 865 (1460-61) yılında inşa ettirilmiştir.  Günümüzde cami, türbe, muvakkithâne ve hamamdan oluşan külliyede vaktiyle imaret, bedesten ve çarşı da bulunmaktaydı.  Zağanos Paşa’nın oğlu Mehmed Bey’in cami avlusunda yaptırdığı mektep de 1897 depreminde yıkılmıştır.

Külliyenin evâil-i Cemâziyelevvel 866 (Şubat 1462) tarihli bir vakfiyesi mevcuttur. 8 Receb 985 (21 Eylül 1577) tarihli bir belgeden külliyenin bu tarihten önceki bir depremde büyük hasara uğradığı anlaşılmakta, özellikle caminin üst örtüsü ve kâgir desteklerinin, imaret ahırının ve türbenin kubbesinin zarar gördüğü bilinmektedir.

İstanbul’dan gönderilen Mahmud Ağa adlı mimarın çabalarıyla onarımı gerçekleştirilen külliye, 1897 yılındaki depremde tekrar ağır hasar görmüş ve cami bir dönem kapalı kalmıştır.

1904’te dönemin mutasarrıfı Ömer Ali Bey tarafından yıkık haldeki eski caminin temelleri üzerine bugünkü cami inşa ettirilmiş, yapının inşasında Rum ve Ermeni ustalar çalışmıştır.

Revaklı düzenlemeye sahip, ortasında şadırvanın yer aldığı geniş bir avlusu bulunan, iki pâyeye oturan altı kubbeli ya da dört pâyenin taşıdığı dokuz kubbeli planıyla enine gelişen bir yapı olduğu düşünülen ilk camiden günümüze kuzey kapı üzerinde mevcut kitâbe ile minber ulaşabilmiştir.

Ehliyet yenileme süresi için yeni açıklama Ehliyet yenileme süresi için yeni açıklama

Avluda yer alan ve onikigen mermer bir havuza sahip olan şadırvanın çokgen sütunlarla biçimlenen her yüzünde birer çeşme vardır.

Yuvarlak beton kolonlara oturan kubbeli dış yapısı yenidir. Avlunun batı yönünde bodur bir sütun üzerinde güneş saati bulunmaktadır.

Fevkanî olarak ele alınan, kareye yakın dikdörtgen planı ile kuzey-güney doğrultusunda uzanan cami düzgün kesme taş ve tuğla malzeme ile inşa edilmiştir.

Yapının cepheleri silmeler ve kesme taş dişli pilastırlarla hareketlendirilmiş, çok sayıda yuvarlak kemerli pencere ile iç mekân aydınlatılmıştır.

Yuvarlak kemerli, alçı dışlıklı pencereler üç sıra halinde olup altta dört, ortada beşer, üst sırada üçer adet pencere vardır.

İkinci ve üçüncü sıra pencereler içten renkli camlı, alçı revzenlidir. Kuzey cephesinde çift sıralı düzenleme söz konusudur.

Camiye doğu, batı ve kuzey yönlerinde revaklı düzenlemeye sahip basık kemerli üç kapı ile geçiş sağlanmaktadır. Mermer sütunlara oturan ahşap tavanlı giriş revaklarından doğu yönündeki, arazinin eğimi sebebiyle basamaklıdır. Bu revakın sütunları diğerlerinden farklı olarak prizmatik bir kaide üzerinde yükselen, yivli ve iyon üslûplu sütunlardır. Kapı üzerinde iki yanı ay yıldız motifli inşa kitâbesi yer alır.
 

Harim mekânı ortada dört kare pâyeye oturan iki yönlü yuvarlak kemerlerle dokuz bölüme ayrılmış olup merkezî kubbeyi taşıyan kemerler daha yüksek tutulmuştur.

Geçişin pandantiflerle sağlandığı kubbe sekizgen bir kasnağa oturmaktadır. Üst örtü merkezî kubbenin etrafında dört adet köşe kubbesi, mihrap önü kubbesi ve beşik tonozlu birimler olarak düzenlenmiştir.

Yapıda bitkisel kompozisyonlu kalem işi süslemelere yer verilmiştir.

Kuzeyde ahşap işçiliğine sahip altı sütunun taşıdığı mahfil yer almakta olup buraya ayrıca dışarıdan da ulaşılmaktadır.

Güney duvarında hafif çıkıntı teşkil eden mermer mihrap sivri kemerli, yarım daire nişlidir.

İki yanı yüksek kaideli, korint başlıklı çifte sütunlarla sınırlanan mihrabın süslemesinde barok üslûbunun etkileri görülür.

Özgün mermer minber ise klasik unsurları barındıran bitkisel kompozisyonlu yoğun süsleme programı ile dikkati çekmektedir.

İki yanı birer sütunçe ile sınırlanan sivri kemerli, açıklıklı kapının üzerinde palmet formlu bir tepelik vardır. Yan aynalar ortada kabara şeklinde bir rozetle üçgen ayna etrafında zarif bitkisel motiflerle süslenmiştir.

Köşk kısmı dört sütun üzerinde dilimli kemerli olup sivri bir külâhla sonlanmaktadır. Yapının kuzeybatı köşesine bitişik kesme taş minarenin yüksek kare kaidesi üzerinde sekizgen petek kısmına oturan silindirik yivli gövdesi yukarıya doğru hafifçe daralmaktadır. İki kaval silmeden sonra oval geçişli şerefe yer alır. Uzun tutulan petek kısmı üstte oval formlu külâhla nihayete erer.

Minare kaidesine bitişik durumda yer alan muvakkithâne beşgen planlıdır. Minare kaidesi ve beden duvarına bitişen penceresiz iki cepheden başka dışa taşkın üç cepheli olarak algılanan yapıda ortada dikdörtgen açıklıklı bir kapı ile iki yanda birer pencere bulunmaktadır.

Kapının iki yanında burmalı sütunçeler, kapı üzerindeki lentoda ise kitâbe vardır. Pencereler kemerli barok tarzında olup duvarlar da barok silmelerle sonlanmıştır. Caminin güneyindeki Zağanos Paşa’nın türbesi sekizgen planlıdır ve üzeri kubbeyle örtülüdür.

Kapısı üzerinde görülen rik‘a yazılı kitâbede Zağanos Paşa’nın adı geçmektedir. Barok unsurları ile dikkati çeken türbede köşelerde yivli sütunlar üzerindeki başlıklara oturan yuvarlak kemerlerin oluşturduğu cephelerde yuvarlak kemerli pencereler açılmıştır. Türbenin kubbesi ahşap olup içten bağdâdî sıvalı, dıştan kurşun kaplıdır.

Yapıda Zağanos Paşa’dan başka eşi Sitti Nefise Hatun’un da kabri vardır. Türbenin etrafında aile fertlerinden bazı kişilerin kabirlerinin yer aldığı hazîre mevcuttur.

Hazîrede on adet mezar taşı tesbit edilmiştir. Sadrazam Galib Paşa da burada gömülüdür. Vakfiyede sözü edilen hamamın cami ile birlikte yapıldığı anlaşılmaktadır.

Moloz taş ve tuğla ile inşa edilen yapı çifte hamam olup daha büyük tutulan erkekler kısmı dışa taşkın taçkapısı ile dikkat çeker. Her iki soyunmalık mekânı pandantifli kubbe ile örtülüdür.

Erkekler bölümünde sol köşede bulunan küçük bir ılıklıktan geçilerek ulaşılan sıcaklık bölümünün ortası kubbeli, üç eyvanlı ve üç köşe hücrelidir. Kadınlar bölümünde soyunmalıktan sol köşede yer alan pahlı bir kapı ile doğrudan sıcaklığa geçilmektedir. Sıcaklık kubbeli birime açılan tek eyvanlı ve iki hücreli olarak düzenlenmiştir.

Erkekler ve kadınlar bölümünde sıcaklık kubbelerine tromplarla geçiş sağlanmıştır.

Külliye yapılarından imaretin ahırları 985 (1577) depreminde hasar görmüş ve onarılmış, 1897 depreminde ise yapı yıkıldıktan sonra tekrar inşa edilmemiş, yerine bugünkü Vakıf Hanı yapılmıştır. Hamamla cami arasında bulunduğu tahmin edilen doksan iki dükkânlı bedesten ve çarşının 1053 (1643) yılında Paşa Hamamı’ndan çıkan bir yangında harap olduğu ve tamir edildiği bilinmektedir. Daha sonra tekrar harap olan yapı zamanla yok olmuştur.


BİBLİYOGRAFYA
Ayverdi, Osmanlı Mi‘mârîsi III-IV, s. 56-60.

Sabih Erken, Türkiye’de Vakıf Abideler ve Eski Eserler, Ankara 1977, II, 15-26.

Balıkesir: Bir Kentin Kimliği, Ankara 1997, s. 43-47.

Aynur Durukan, “Balıkesir ve Çevresindeki Türk Dönemi Yapıları”, Bitek Kent: Balıkesir, İstanbul 2003, s. 144-147.

Abdülmecit Mutaf, Tarihi Eserleriyle Balıkesir, [baskı yeri ve tarihi yok], s. 15-22.

Müellif:TUĞBA ERZİNCAN, AHMET VEFA ÇOBANOĞLU