Bir fotoğraf…

Bir yazı…

Bir anı…

Bir şarkı... (Hele Ümit Besen’den olursa…)

Bazen biri olmasa diğeri karşıma çıkıyor ve beni gençliğime, 80’li yıllara götürüyor.

Sokaklarda yankılanan çocuk sesleri, (Sahi, sokaklarda oynayan çocuklar görüyor musunuz artık)

Radyodan dinlediğimiz ajanslar,

Ve siyah-beyaz televizyonun karıncalı ekranı...

Zamanın yavaş aktığı, belki de daha içten yaşandığı bir dönem.

Şimdilerde bir kasetin cızırtısıyla hatırladığım o şarkılar zihnimde dönüp duruyor. Her şarkıda kaybolan bir dostluk, bir bakış, bir kahkaha saklı…

O zamanlar her şey daha sade, daha anlamlı gibi gelirdi bana…

Sokaklarda yürürken karşılaştığım herkes tanıdık olurdu; bir selam, bir gülüş, bazen de derin bir sohbete giden kısa bir muhabbet…

Mahallenin hatta şehrin bir ruhu vardı.

Bakkal Alaattin Abiye gidip aldığım şekerlerin tadı bile farklıydı sanki.

Çocukluğumun geçtiği, sopadan yaptığım atlarla koşturduğum sokaklarda dolaşıyorum bazen…

Rahmetli arkadaşım Cengiz Cihan'la gizlice şerefesine çıktığımız, son seferde yakayı ele verip imamdan azar işittiğimiz Yeni Mahalle Camisi'nin minaresinden baktığım o sokaklarda, şimdi sadece geride bıraktığım hatıralar dolaşıyor…

Teknoloji bugünkü gibi değildi tabii…

Cep telefonları, bilgisayarlar yoktu, internet hayaldi.

Mahallede bir araya gelmemizdi WhatsApp grubumuz...

Bir top, birkaç arkadaş, iki de taş…

Oyunlarımız basitti ama yapay değildi.

Şimdi bir anı, bir koku, belki eski bir defterin sayfalarında silinmeye yüz yutmuş birkaç satır beni o günlere geri götürmeye yetip artıyor…

O yılların sıcaklığını, dostluklarını, yitip giden zamanı yeniden hatırlatıyor.

O sokaklar, o insanlar, o anılar…Hepsi birer film karesi gibi önümden geçiyor…

Yaş aldıkça böyle mi oluyor?

Geri dönebilmek mümkün olsaydı, kim bilir yine hangi topun peşinde, hangi muhabbetin içinde olurdum…

Bazı şeyler hiç değişmiyor…

Zaman ilerlese de dünya ne kadar hızlı dönse de hatıralar hep orada…

O eski kasetlerdeki şarkılar gibi, cızırtılı ama duygu yüklü…

Ve her defasında kafamda aynı soru: “Dönüp bir kez daha yaşayabilseydin, neleri farklı yapardın?”

Belki hiçbir şeyi değiştirmezdim, belki de her anın kıymetini daha çok bilirdim. Ama bildiğim bir şey var ki;

Ne kadar ilerlersek ilerleyelim,

Ne kadar gelişirsek gelişelim,

O günlerin içtenliğini, dostluklarını, kaygısızca geçirilen zamanlarını hiçbir teknoloji geri getiremeyecek…