Burak köprüde bir şeyler oluyor. Senin evin yakın. Bir gidip bakar mısın?

Haberci kardeşimiz için o uzun gece bu telefonla başladı.

Eve henüz yeni gelmişti. Hızlı hareket ediyor, bir taraftan da taksi durağını arıyordu.

Neler olup bittiğinden habersiz merakla kendisini izleyen annesine döndü; “Anne, galiba darbe oluyor” diyerek vedalaşmayı bile aklına getiremeden, çantasını sırtlandı, habere koştu.

Yoldayken Başbakan Binali Yıldırım’ın “Bu bir askeri kalkışmadır” açıklamasını işitti radyodan.

Kısa süre sonra her şeyin başlayacağı ve biteceği köprünün üzerindeydi Burak Özcan.

Bir tarafta asker, bir tarafta polis, diğer tarafta bir avuç gazeteci.

..ve uzun süren sessizliği bitiren havaya açılan ateş...

Akabinde Erdoğan'ın ‘sokağa çıkın’ çağrısı ve köprüye akın akın gelen onbinler..

Sonra...

Meslektaşımız Burak, o gece köprüde yaşadıklarını “KalkışMA” kitabına aktarırken tarihe şu önemli notu bırakıyordu:

★★★

“İlk mermiler havaya sıkılmıştı. Halkı korkup kaçırmak niyetinde olduklarını düşündük. Halk korkmadı, kaçmadı. Neticede karşımızdaki 'Türk Askeri'ydi.

Kimse geri adım atmayınca, göğe dönük G3 namluluları halka doğruldu. Ve saatlerce susmayacak ateş başladı.

Öldürdüler.

Sandılar ki öldürürlerse, halk korkup kaçacak.

Halk korkmadı, kaçmadı.

Silahlar her sustuğunda, bulabildiği bariyerin kenarına siper almış halk ayağa kalktı.

★★★

ÖLMEDİK,
TUTTUK GÜNDÜZE ÇIKARDIK

Ülke gözlerimizin önünde uçurumun kenarına itilmiş araba gibiydi.

Jetler, tanklar, tüfekler yardan aşağı itmek için yüklendikçe, derinden kopmuş bir fırtına gibi gelen halk, ülkeyi düzlüğe çıkarmak için el veriyordu.

Biz bir yandan kanalla iletişim halinde kalabilmenin, yaşananları anlatabilmenin derdinde, bir taraftan da yarın ne olacak endişesinin içerisindeydik. Eğer bir yarınımız varsa, o yarın nasıl olacak?

Köprüde karşılaştığım iki gazeteci arkadaşımla gece boyunca birbirimize destek olmuştuk.

Bir yanda gazetecilik reflekslerimiz, bir yandan insan olarak kafamızdan geçen sorular. Önümüzde şehadete koşan insanlar.

Eve dönebilecek miydik?

Bu gece, bu gecenin sabahı, bir toplama merkezinde, bir kışlada mı?

Yoksa evde mi sonuçlanacaktı?

Yoksa başka bir alemde mi açacaktık gözlerimizi.

Ateş altındaydık.

O gece, 251 insanımızı şehit edenler, öldürenler, bu ülkeyi öldürmek istediler.

Ölmedik o gece...

Bitmeyecek gibi gelen o geceden bir ülkeyi tuttuk, gündüze çıkardık...

★★★

UNUTURSAN YİNE GELECEKLER!

Kardeşlerim;

NTV’de görev yapan Burak Özcan’ın o gece yaşadıkları tam kâbus.

Biz ilk anlarda, buralardan iyi hissetmedik o gecenin nasıl bir gece olduğunu.

Ne vakit ki, habercilerin görüntüleri ortaya çıktı, işte o an anladık atlattığımız tehlikenin büyüklüğünü.

15 Temmuz’un nasıl başladığını, nerelerden nerelere nasıl geldiklerini, ne yapmaya çalıştıklarını asla unutmayın.

Unutursak;

Bir gün, bir kez daha gelecekler ve bizi bir kez daha öldürmek isteyecekler!

★★★

BİZLER GAZETECİYİZ,
ONLAR PESPAYE TETİKÇİ

Biz gazetecilerin görevi hayatın her alanında olup biteni gözlerinizin önüne getirerek tarihe not düşmek.

Sizlere bu mesleğin öyle kolay, sıradan ve herkesin yapabileceği bir meslek olmadığını anlatmaya çalışıyorum...

Gazetecileri, kimi siyasiler size "öcü" gibi gösteriyorlar ya.. inanmayım onlara.

Öcü, suçu, bucu falan değil haberciler.

Gazeteciler olmasa istedikleri gibi at koştaracak olanların bilinçaltınıza yerleştirilmeye çalıştıkları aslında "gazeteci" falan değil.

Onlar tehdit ve şantaj peşinde koşan tetikçiler.

Demokrasinin olmazsa olmazı basın özgürlüğünü "gazeteci" maskesi altında kişisel çıkarları için kullananlar.

O pespayelerle hakiki gazetecileri asla bir tutmayın, aynı kefede görmeyin.

İşini yapan gazetecilere sahip çıkın,

ki hiçbir şey karanlıkta kalmasın.

Tıpkı 15 Temmuz gecesinin aydınlatıldığı gibi tüm hainlerin maskeleri düşürülsün ve gerçek yüzleri ortaya çıksın.

Bu vatan için kan, can veren şehitlerimizi, gazilerimizi ve kutsal gördüğümüz gazeteciliği ülkesinin ve milletinin çıkarları doğrultusunda yapan gazetecileri unutmayın, unutturmayın...