Çingen Ali aslen Biga’nın Aktaş Mahallesindendi olup, Gönen Çingenelerindendi. 1.Dünya Savaşı yıllarında askere alındı, Çanakkale Cephesinden sonra Teşkilat-ı Mahsusa’ya girdi. Teşkilatın fedai gruplarından kendi kurduğu, Gönen ve Biga Çingenelerinden meydana getirdiği çetesiyle adı eşkıyaya çıktı. Ama bu memleket için fedakârca çalıştılar.
Karanlık “Mütareke” zamanlarında arkadaşlarıyla kurduğu çete ile soygun, hırsızlık, yaralama gibi suçlardan yakalanarak Lapseki Cezaevinde yatarken, Biga ve çevresinde artık hükümetin kalmadığı günlerde cezaevinden çıktı ve kardeşi Osman’la hemen Dimetokalı Tahsin’in kurduğu bir çeteye katıldı.
İşgal yıllarında Gönen Çingenelerinden ve komşu köylerden güvendiği arkadaşlarından teşkil ettiği on kişilik bir müfreze ile İngilizlere Yunanlılara, yerli Rum çetelerine ve işbirlikçilere karşı koymuş, onların soygun, gasp, zulüm ve kötülüklerini engellemeye çalıştı. Gene bu zamanlarda Yeniçiftlik Köylü Mehmet o zamanlarda yirmi beş yaşlarında olan, beş altı kişilik bir çete kurarak dolaşıyor, köylerini ve komşu köylerini hem Yunanlıların zulümlerinden hem diğer çetelerin soygunlarından korumaya çalışıyorlardı. Çingen Ali’nin diğer eşkıyalar gibi soygun maksadı taşımaması, onu Yeniçiftlik Köylü Mehmet ile çok yakın dostluklarının yolunu açmıştı.
Çingen Ali Efe, Anzavur Ahmet’in adamlarından “Gâvur İmam” denilen eşkıya Fevzi tarafından şehit edilen eski Edremit Kaymakamı Köprülülü Hamdi Bey'in fedailerindendi.
Hamdi Bey, Biga’ya gelince Ali de onunla birlikte gelen Dramalı Rıza Bey ile Çanakkale tarafında, Anadolu yakasında bulunan Osmanlı Cephaneliklerine de gidip incelemelerde bulundular.
Çetesi ile birlikte Dramalı Rıza Bey’in Akbaş Cephaneliğini kaçırıp Anadolu Sahiline getirmesi üzerine, onları daha içerideki Yenice de camiye depolamak için taşıma hizmetinde de bulundu.
Daha sonra Hamdi Bey’in emriyle çetesiyle birlikte Sarıçalı, Yenişehir ve Üvecik cephaneliklerinden de depolanmış bulunan işe yarayacak cephaneleri kaçırdılar. Bunlar Kızılelma, Kara ve Kızıl köylerinde güvenilir adamlara teslim edildiler.
Bu cephaneliklerin kaçırılışı ve taşınmaları sırasında Aznavur ve “Gâvur İmam” Fevzi’nin adamları birkaç kere engellemek ve cephaneleri ele geçirmeğe teşebbüs ettilerse de cephanelikleri boşaltanların Çingen Ali Çetesi olduğunu görünce uzaklardan izlemekle yetindiler. “Gâvur İmam” olarak anılan Fevzi medrese bitirmiş, kısa bir süre bir köyde imamlık yapmış, ancak eşkıyalık yaparak ve soygunlarla çok daha fazla para alabileceğini anlayınca hemen çevredeki Pomak köylerinden topladığı bir takım kendi gibi serserilerle çete kurarak soygunlara başlamıştı. Köylüler arasında “imam” olarak bilindiği için yaptığı, gasp, soygun, işkence, cinayet gibi işlerin “imamlık” sıfatıyla uyuşmadığı için “Gâvur İmam” olarak tanınmış, kendisi de bu sıfatı benimsemişti. Bu yıllarda belki bir faydası olur diye “Anzavur Ahmet”e yanaşmış, onun her türlü pislik işlerini yapmaya başlamıştı.
Gâvur İmam ve adamları Köprülü Hamdi Beyi öldürmüşler, cesedini sürükleyerek Biga’ya getirmişler, bir yola atmışlardı. Hamdi Beyin cesedi üç gün kadar sokakta kalmış, korkudan halk yanaşamamış, ancak üç gün sonra Milli Müfrezelerin gelmesi üzerine Gâvur İmam ve adamları kaçınca Hamdi Beyin cesedi gömülebilmişti.
Çingen Ali ve çetesi, Yeniçiftlikli Mehmet, Arnavut Rahman çeteleri ile birlikte her türlü Aznavurcuların teşebbüse engel olmuştu.
Yunanlılar işgal mıntıkalarını daha da büyütüp genişletmek amacıyla Bandırma ve Gönen taraflarından hareketle Biga’ya doğru ilerlerlerken Dimetokalı(Gümüşçay) Tahsin ve Ali’nin çeteleri Biga’yı işgale gelen büyük bir Yunan birliğini Tahirova yakınlarında pusuya düşürerek on kadar Yunan askerini öldürdüler. Çeteler bu vur-kaç hareketinden sonra tam bir çete taktiği ile hemen dağılarak izlerini kaybettirdiler.
Biga’ya gelen Yunanlılar burada “Manol Çavuş” adında zalim bir Yunan çavuşun komutanlığında bir müfreze Yunan askerini bırakarak geri döndüler.
Manol eve ev silah arama bahanesiyle baskınlar düzenleyerek, döverek, işkence ederek halkı sindirmeye çalışıyordu. Ona Hacı Köy’den Hacı Bey isminde meşhur hırsızlardan bir şahıs ve pek çok Anzavurcu da katılıyordu. Yunanlılar bunların soygunlarına, zalimliklerine göz yumuyordu.
Yunan işgali üzerine Ali ve adamları Gönen havalisindeki Kuvayı Millîyeciler Çakmak Bayırına çekilip düşmanla savaşmaya başlayınca onlara katıldı. İşgal yıllarındaki o çevrede yapılan en önemli olaylardan birisi olan ve Yunan askerleri ve yanlarındaki pek çok Rum ve Ermeninin öldürüldüğü Çaldere Baskınında bulundu. Çaldere Baskını o bölgede Yunan işgali sırasında gerçekleştirilen ve hem halk, hem işgal güçleri hem de işbirlikçiler üzerinde büyük etkiler bırakmış olan en önemli olaylardan birisidir.
Başbakanlık Osmanlı Arşivlerindeki(BOA) belgelere göre Çingen Ali ve çetesi ve diğer Kuvayı Millîci çeteler ile ilgili mevcut bazı kayıtlarda bulunanlar şunlardır:
Bigalı Bekirzade Mehmed Rüşdü'nün halkı Kuva-yı Millîye aleyhine teşvik ettiği iddiasıyla tehdit edilip korkudan ailesiyle İstanbul'a kaçtığı zaman orada tutuklanması üzerine kendisinin yararlı hizmetlerinden dolayı cezaevinden salıverilmesini talep etmişti.
Bigalı Bekirzade Mehmed Rüşdü'nün Kuva-yı Millîye taraftarlarının Biga'ya yaptığı taarruz sırasında kaymakam vekilliği yaptığı ve Kuvacılara Biga jandarma kuvvetleriyle karşı koyarak Kuvacıların taarruzunun püskürtülmesi hakkında Karesi Mutasarrıflığı'ndan tahrirat almış, bunun gereği olarak da jandarma kuvvetiyle bir karşı direniş yapmaya çalışmışsa da becerememişti.
Çanakkale Jandarma Taburu Kumandanlığınca hazırlanan rapora göre Sadık Çetesi'nin Koç Ali karyesinde soygun ve gasp vakalarına girişmişlerdi. Bazı yerli Rumlar ve işbirlikçiler Yunanlılarla bu çete arasında çıkan çatışmada iki grup arasında kalan bazı Müslüman şahsı suçlu gösterdiklerinden, bunlar Yunanlılar tarafından hapsedilip işkence görmüşlerdi. Bu karışıklık sırasında Yunan jandarmalarından şımaran ve onlardan güç alan bir Rum papazı kiliseye Yunan bayrağı çekmişti. Yunan jandarması geldiklerinde ilk yaptıkları şeylerden birisi de Türk jandarmalarının silahlarını ellerinden almak olmuştu.
Fakat otorite boşluğundan faydalanmak isteyen, halk tarafından “çalıkakıcı” tabir edilen eşkıyalar Türk jandarmaların silahsız kalmasından istifade ederek soygunlara başlayınca silahları daha önce Yunanlılar tarafından silahları ellerinden alınan Türk jandarmalar çaresiz kalmışlardı. Silahsız jandarmalar baskınlar, soygunlar karşısında silahları olmadığı için adeta elleri kolları bağlı kalmıştı.
Bu eşkıyalardan Şaki Sadık Çetesi'nin takibi için Yunanlılarca çevreyi çok iyi tanıdıklarından jandarmalara jandarmalardan geri alınan silahların bir kısmını daha sonra geri vermişlerdi.
Tahsin ve Çingen Ali iki ateş arasında kalmamak, hem İngilizler, hem Yunanlılar ve yerli işbirlikçilerin takibatında kurtulmak için özellikle Karabiga’daki İngiliz mıntıkasında, hiçbir asayişsizlik yapmamaya özen gösteriyorlardı. Ama Gümüşçay (Dimetoka)daki Yunan kuvvetlerine zaman zaman baskınlar düzenleyerek durmadan rahatsız ediyorlardı. Yerli işbirlikçilere de korku salıyorlar, Halka karşı bunların zulüm, cinayet, soygun gibi kötü eylemlerini engelliyorlardı.
Bir karakol baskınında Çete reisi Tahsin dizinden yaralanıp arkadaşları tarafından bir köye saklanınca, bunu haber alan Yunanlılar Tahsin’i yakalamak için köy baskınlarına başladılar. Uzun süre yarası basit ilaçlarla tedavi edilmeye çalışıldıysa da bir süre sonra yarası kangren oldu, mevcut imkânlarla tedavi edilemediği için öldü ve gizlice gömüldü..
Tahsin’in ölümüyle birlikte Ali hemen çetenin başına geçti. Ali Efenin yardımcısı da; kardeşi Osman’dı. Osman da gözü pek, atılgan, yılmak bilmeyen, en az ağabeyi kadar çok cesur bir kişi idi.
Çingen Ali ve çetesi ile bir türlü başa çıkamayan Yunanlılar, İngiliz kuvvetlerinden Ali ve çetesine karşı yardım istedi. İngilizler bu işe karışmayı uygun bulmadıkları için Damat Ferit Paşanın adamlarından olan daha önce de Kuvayı Millî’yi ortadan kaldırmak, işgali kolaylaştırmak için iki kere ayaklandırdıkları Anzavur Ahmet’ten Çingen Ali ve çetesinin imhası için de yardım istediler.
Zaten böyle bir şey bekleyen Ahmet Anzavur hemen harekete geçerek Ali ve çetesini ortadan kaldırmak için çalışmalara başladı. İki düşman arasında kalan Çingen Ali ve çetesi gene de yılmadan her fırsatta Yunan karakollarına baskınlar düzenleyerek rahatsız ediyordu.
Yeniçiftlik köyünden Mehmet çetesi de Çingen Ali ve çetesinin en yakın yardımcılarındandı. Pek çok baskında birlikte bulunuyorlar, çalışıyorlardı.
Yeniçiftlik köyünden Mehmet çetesi ve Çingen Ali çetesinin faaliyetlerinden yılan Yunan kumandan bizzat Anzavur Ahmet’e giderek yardım isteyince, Anzavur Ahmet hemen tellal çıkararak Yeniçiftlikli Mehmet ve Çingen Ali’nin kellesini getirenlere 500 lira mükâfat vereceğini söyletti. Bu haber çevrede bulunan bütün çetelerde düşmana yaranmak isteyen Anzavur ve yardakçılarına karşı onlar aleyhine derin bir kin yarattı.
Bunun üzerine Anzavur Ahmet’i çevrede kendilerine yardım edebilecek en güçlü adam olarak gören İngilizler Bandırma’ya bir İngiliz kruvazörüyle bir İngiliz subayı göndererek Anzavur Ahmet ile görüştüler.
Her zaman yaptığı gibi İngilizlere de palavralarla yüksekten atmaya başlayan Anzavur Ahmet; Anadolu’yu işgal eden Yunan kuvvetlerini kast ederek; “Eğer bana 250.000 kişilik bir Yunan ordusu verilirse, bir o kadar da kendi gönüllü toplayarak Ankara’daki hükümeti dağıtırım.” diye böbürlenerek bağırmasını orada bulunan İngilizlerle Ahmet Anzavur arasındaki tercüman olan kişi bir şekilde orada onlara hizmet görenler vasıtasıyla bazı vatanseverlere iletilmişti.
Ayni ay içinde Bandırma limanına gelen ikinci bir İngiliz kruvazörüne davet edilen Anzavur Ahmet burada İngiliz subaylarla görüşmesinde konuşulanlar, bunlara hizmet eden bir vatansever tarafından Karabigalı Halil Beye aktarılınca, Anzavur Ahmet’in Dereköyden Karabiga’ya geleceğinin haberini hemen daha önceden de ilişkide bulunduğu Değirmencik köyünde bulunan Arnavut Rahman çetesine de bildirildi.
Bu haberler uzun süredir hareketsiz olarak Değirmencik’te bulunan Arnavut Rahman ve çetesini de Karabigalı Halil Bey’in teşviki ile hemen harekete geçirdi.
Halil Bey çetesiyle Arnavut Rahman çetesi buluşarak Anzavur Ahmet’in izini sürüp nereye gideceğini öğrenerek, Millî harekete büyük zararı dokunan, Köprülülü Hamdi Bey gibi bir kahramanı öldürten Anzavur Ahmet ve adamlarını ortadan kaldırmak için pusu kurma hazırlıklarına başladılar.
Tam bu sırada Yeniçiftlik’ten Mehmet de son çatışmada Yunanlılara bozulup dağılan Çingen Ali ve çetesini bulmak üzere Adliye köyüne gelmişlerdi.
Gümüşçay”(Dimetoka)dan çıkan Çingen Ali çetesi ile Yeniçiftlik’ten Mehmet çetesi yolda buluştular. Tam yola çıkıp ilerlerlerken çok ileriden gelen silah seslerinden oralarda bir çatışma olduğu fark edildi.
Yol üzerinde bazı süvarilerin doludizgin gelmekte olduğunu görerek pusuya girdiler. Onları gören süvariler de karşı hendeğe girerek karşılıklı ateş açarlar. Aralarında karşılıklı şu konuşmalar geçer:
“Kimsiniz? Kimlersiniz?”
“Anzavur Ahmet Paşa’yı tanımadınız mı? Savlun ordan.!”
Çingen Ali ve Yeniçiftlik’ten Mehmet Efeler sesi hemen tanıdılar. Bu Anzavur Ahmet’in yakın adamlarından ve ondan hiç ayrılmayan Dereköylü Selim Efendidir.
Çingen Ali ve Yeniçiftlik’ten Mehmet sevinçle bağırırlar:
“Biz de sizi arıyorduk. Gökte ararken yerde bulduk. Siz bizim kellemizi getirene 500 lira vereceğinizi vadetmiştiniz. Her ikimizin de beklediği saat bu saatti. Kellenizi kurtarmaya bakın. Haydi, görelim sizi. Çıkın ortaya..!”
Karşılıklı ateş başlayınca, ürküp kaçan Anzavur Ahmet’in çok sevdiği atını Çingen Ali’nin adamları yakaladı. Kısa süre sonra Anzavur Ahmet’in korumaları da kaçtılar. Artık yolun öbür tarafında sadece Anzavur Ahmet, yaveri ve arkadaşı Dereköylü Selim bulunuyorlardı. Aralarında sadece yol vardı. Durmadan karşılıklı küfürleşiyorlardı.
Ancak Anzavur Ahmet ve adamlarının bulunduğu yer biraz daha yukarıda olduğundan, yapılan atışlarla duruma hâkim olmak üzere iken, Yeniçiftlikli Mehmet sürünerek yana geçti. Durumun kötülüğünü anlayan Anzavur Ahmet’in yaveri Şevki de Anzavur’u yalnız bırakıp kaçmaya çalışırken Mehmet Efe tarafından vuruldu.
Şevki’den sonra Selim de öldürülünce tek başına kalan Anzavur Ahmet de Yeniçiftlikli Mehmet tarafından kısa süre sonra öldürüldü. Böylece Anzavur’dan Köprülülü Hamdi Bey ve arkadaşı Kâni Bey’in ve onlarla birlikte şehit olanların intikamını almış oldular.
Bu çatışmada bizzat Anzavur Ahmet tarafından yaralanan Yeniçiftlikli Mehmet ve Çingen Ali silah seslerini duyup gelenler olur diye adamlarıyla birlikte hemen oradan ayrılarak Lapseki dağlarına çekilmişlerdi.
Yeniçiftlikli Mehmet Efenin yaraları biraz kötüleşince Karabigalı Halit Bey tarafından İstanbul’a gönderilerek tedavi ettirilmiş, iyileşince tekrar Karabiga taraflarına gelerek Ali Efe ile buluşmuş, Yunan kaçıncaya kadar dağlarda düşmanla, eşkıyalarla, hainlerle mücadele etmiş, ancak vatan kurtulunca silahlarını bırakmışlardı.
Râşit Usûmî’nin bölge hakkında anlattıkları:
Anzavur Ahmed’in Dereköy’den Karabiga’ya gideceği öğrenilince, Arnavud Rahman Çetesi harekete geçti. Adliye Köyü yakınlarında Çingen Ali Çetesi ile buluştular. Tam bu sırada, Adliye Köyü’den çıkan bir grup atlının kendilerine doğru gelmekte olduğunu görünce pusuya yatarlar. Çıkan çatışmada Anzavur ve adamları birer birer öldürülür. Böylece bu karanlık adamdan Köprülülü Hamdi Bey’in ve daha nicelerinin intikamı alınmış olur.
Aşağıdaki belgenin original arşivimde olup; o zamanki Balıkesir Milletvekili Hayrettin Karan’a yazılmıştır.
“Muhterem Kardeşim Hayrettin Bey,
Ankara’da iken Anzavur hâdisesine ait bizden istediğiniz isimleri kendilerinden aldım ve kendi yazılarıyla verdikleri pusulayı takdim ediyorum. Ankara’ya giderken trende bana “Neden adaylığa tâlip olmuyorsun? Tâlip ol” demiştiniz. Ben de tâlip oldum. İcap ederse sizden de sorarlar, hürmetle arz-ı ta’zimat ederim.
CHP İlçe İdare Kurulu Başkanı Râşit Usûmi (İmza)
Yeni Çiftliği’nden Mehmet (Türker) (kafasını kesen)
Kıpti Ali ve Kardeşi Osman
Karabiga’dan Adalı İmam oğlu Ahmet
Karabiga’dan Hasan Ağa’nın Hüseyin
Karabiga’dan diğer Kel Hüseyin
Dramalı Ömer
Dimetoka’dan Hasan
Tokat Kırı’ndan Kürt Ali
Anzavur’un ölümü sırasında bulunan arkadaşlardan hayatta bunlar kalmıştır.”
Çingen Ali ve çetesi ile ilgili asayiş raporları:
Bu raporlar jandarma raporları olup, İstanbul’da bulunan jandarma komutanlığına gönderilen raporlardı. Bu sebeple Millî Müfrezelerde bulunanlar “şakî”, “eşkıya” olarak anılmaktadırlar.
Karabiga kazasının Tokatkırı karyesinden Ahmed Aznavur'un oğlu Kudret'in kumandasındaki on beş Çerkez ve beraberlerindeki Yunan askeriyle çatışan ve bilahare firar eden Kıbti Ali Çetesi'nden iki kişinin aldıkları yara neticesinde öldükleri görülmüştür.
Yunan İşgal Kuvvetleri tarafından hapsolunup bütün teşebbüslere rağmen serbest bırakılmayan, Biga'nın Yeni Çiftlik köyünden on dokuz ve Dimetoka köyünden on altı kişi, İngiliz İstihbarat Memuru Yerasimos aracılığıyla yüklüce bir para ödenerek serbest kaldılar.
Özellikle Yunan jandarması zaman içinde bu tür tutuklamalar yaparak “kurtarmalık” alarak ve de işbirlikçi aracılar vasıtasıyla halktan para almaya, onları kendilerine mecbur bırakmaya başlamışlardı.
Adliye köyünde Çingene Ali ve arkadaşlarıyla karşılaşan dört Yunan askerinden birisi vurularak öldürüldü. Cenaze merasimine Biga kaymakamının da katılmak zorunda kalmıştı. Bu gibi canaze törenlerine yerel memur ve yetkililerin katılmaları bir bakıma mecburiyettendi.
Arnavud Rahman ve Çingene Ali Çeteleri Biga'nın Dimetoka(Gümüşçay) nahiyesini basarak gasb yapmışlardı. Ayrıca bu iki çete Bayramiç’in Aşıklar karyesini basarak gasb yaptılar ve tekrar geleceklerini bildirip bin lira talep etmişlerdi. Bu baskınlar genelde işbirlikçilere gözdağı korku vermek, onların bir şekilde Yunanlılarla Millî güçlere karşı çalışmalarını engellemek için yapılıyordu.
Kale-i Sultaniye'de(Çanakkale’de) Arab Ali Osman Çetesi'nden Bergamalı Abdulbaki oğlu Sabri, Sadık Çetesi'nde Fevzi ve Karabiga civarında şakilik yapan Bigalı Mehmed oğlu Memiş, Mehmed oğlu Mustafa ile Salih oğlu Kıbti Arif de yakalandılar. Yakalananlar eldeki jandarma ve asayiş raporlarına göre ya hapsediliyor ya da Yunanistan’a esir olarak sevk ediliyordu.
Aziz Çetesi'nden Pazarköylü Hüseyin oğlu Halil'in de rastladığı Yunan jandarmalarından kaçamayacağını anlayınca kendiliğinden teslim olmuştu..
Karabiga'da Ahmed Ağa Çiftliği yakınında, jandarma ve İngilizlerden mürekkep bir müfreze ile Çingene Ali Çetesi arasında vuku bulan müsademelerde, Çingen Ali’nin adamlarından ikisinin ölü, üçünün yaralı olarak ele geçirilmiş, diğerlerinin takibine de devam edilmişti.
Karabiga'nın Yeni Çiftlik köyünde, Jandarma ve İngiliz askerlerinden oluşan takip müfrezesiyle Kıbti Ali, Arnavud Rahman ve (Çepnili veya Kavaklı)Osman Bey çeteleri arasında çıkan müsademede, beş şakinin ölü, birinin de yaralı olarak ele geçirildiği, İngilizler'den Hindli bir askerin öldüğü, iki kişinin de yaralandığı öğrenildi.
Kıbti Ali Çetesi'nden ayrılan İsa oğlu Ahmed ve İsmail oğlu Habibullah'ın, İskender ve Rahman Çeteleri tarafından, Kale-i Sultaniye'nin(Çanakkale) eski Balıklı köyü hududunda katledildikleri, Karabigalı Bekir oğlu İzzet'in yaralandığı ve üzerlerindeki silah, eşya ve paraların da gasb edildiği bildirilmektedir. Hiç kimsenin bir çeteye girmesi, dağa çıkması, dağlarda dolaşması için zor kullanılmaz. Bu kişilerin bir çeteye katılması ve onlarla birlikte her türlü yokluğa ve zorluğa göğüs germeleri kendi tercihleri olurdu. Bir çeteye katılmada aranılan şey gönüllüktü. Burada vatan sevgisi, namus cesaret ve gönüllülük esastı. Bir çeteye gönüllü olarak dâhil olunur ama hiçbir şekilde şartların zorluğuna tahammül edemeyip ayrılmak olmazdı. Ayrılmaları durumunda bu kişiler mensup oldukları çetenin durumunu düşmana verebileceği düşüncesiyle bir şekilde ortadan kaldırılırdı. Bu belgede de böyle bir ortadan kaldırma durumu söz konusu olmalı.
Karabiga'nın Bozgoç karyesinde jandarma müfrezesiyle Çingene Ali çetesi arasında meydana gelen çatışma hakkında jandarma kumandanlığından bilgi verilmesi istendi.
Karabiga'da Ahmed Ağa Çiftliği yakınında, jandarma ve İngilizlerden mürekkep bir müfreze ile Çingene Ali Çetesi arasında vuku bulan müsademelerde, Ali’nin çetesi efradından ikisi ölmüş, üçü yaralı olarak ele geçirilmişti.
Çingene Ali Çetesi'ne mensup Kafkasyalı Osman oğlu Kandemir, Reşid oğlu Mehmed ve Alâeddin oğlu Selahaddin'in jandarma tarafından yakalanmışlardı.
Karabiga Jandarma Kumandanı Binbaşı Hafız Mehmet kumandasında bulunan jandarma müfrezesiyle Kıbti Ali Çetesi arasında çıkan çatışmada çete, ele geçmemek için ikiye bölünerek kaçtı. Çete efradından şaki Nuri oğlu Kara Ali taşıdığı bomba, silah ve cephaneyle yakalandı.
Lâpseki’den Karabiga'ya gitmekte olan İngiliz Müfrezesiyle Çingene Ali Çetesi arasında vuku bulan müsademede, İngiliz askerlerinden birinin yaralandığı, bilahare Karabiga müfrezesiyle birleşen İngiliz Müfrezesi'nin bir şakiyi öldürdüklerini ifade etmişlerdir.
Kal'a-i Sultanide'de (Çanakkale’de) eşkıyalık yapan Gâvur Ali'nin Dersaadet'de(İstanbul’da) yakalanması istenmişse de İngiliz işgal kuvvetlerince firarilerden mahkemeleri zaman aşımına uğrayanların istisna edilmeleri talebi üzerine Kara Mustafa, Gâvur Ali, Sadık, Çingene Ali, Arnavut İskender istisna edilmişlerdir.
Karabiga civarında şekavetle uğraşan Çingene Ali, Sadık ve Kıpti Osman(Ali Efenin kardeşi) Çeteleriyle yapılan müsademe ile bu çetelere yardım ve yataklık eden Kemal ve Cemal Beyler ise yakalanmışlardı.
Kale-i Sultaniye livasında Yunanlıların ahaliyi İslamiye hakkında ika ettikleri mezalime mukabele kastı ile silaha sarılmışlar iken, bilahare şekavet yoluna gittikleri anlaşılan rüesadan Kara Mustafa, Gâvur Ali, Sadık, Çingene Ali, Arnavut İskender ve Abdurrahman ve diğer rüesanın(çete reislerinin) hukuk-ı şahsiyyeleri baki olmak üzere haklarındaki takibat-ı kanuniyenin geriye bırakılması istenmiştir.
Yakalanan eşkıyalardan Şevki’nin, Kıpti Ali Çetesi'nden olup bir müsademe neticesinde yakalandı. Ama daha sonra bir fırsatını bularak firar etmişti.
Kaçan eşkıya Şevki’nin de müfrezeler tarafından takip edilmekte olduğu bildirilmektedir.
(Çepnili veya Kavaklı) Osman Bey, Çakmak Bayırında bulunan Millî Müfrezeleri dolaşırken Çingen Ali de ona refakat etmiş, işi bittikten, gerekli çalışmayı yaptıktan sonra onu selametle ovaya indirip yollamıştı.
Edremit Kaymakamı Köprülülü Hamdi Beyin Aznavurculardan Gâvur İmam Fevzi ve çetesi tarafından hunharca şehit edilmesi üzerine, mutlaka onlardan Hamdi Beyin intikamını bir gün mutlaka Anzavur Ahmet’ten almaya adamlarıyla birlikte yemin etti.
Aznavur Ahmet'in İstanbul'dan Bandırma'ya geldiğini, orada bir İngiliz kruvazöründe İngilizlerle görüşüp, yanına aldığı birkaç kişi ile Karabiga’ya gitmek üzere yola çıktığı, öğrenilince Yeniçiftlikli Mehmet Efe ve adamları ile beraber pusuya düşürerek öldürdü. Böylece Köprülülü Hamdi Bey'in intikamını Anzavur Ahmet’ten almış oldu. Anzavur’un öldürülmesi, Yunanlılar ve işbirlikçi hainler arasında büyük bir yankı uyandırdı.
Ali Efe; kurtuluştan sonra sesiz sedasız bir kenara çekildi. 1940lı yılların sonlarına doğru, çöpler arasında yiyecek bulmaya çalışırken, kendisini gören ve tanıyan bir jandarma karakol komutanı tarafından Gönen Belediyesine park bekçisi olarak sokuldu. O günden itibaren Ali Efeye duyulan saygıdan dolayı Gönen ve çevresinde Çingenelerden kaynaklanan hiçbir asayiş olayı olmadı.
Ali Efe kalan ömrünü böylece tamamladı.
Çingen Ali Efe; adı pek bilinmeyen, Millî Mücadelemizin unutulmuş kahramanlarındandı.
Sessiz yaşadı.
Sessiz öldü.