Son zamanlarda “kutuplaşma” kelimesini yine sıkça duyar oldum…

Eskiden sağ-sol ekseninde şekillenen kutuplaşma, farklı kavramlarla sürekli karşımıza çıkıyor.

Bir dönem kapitalizm-sosyalizm, laiklik-din üzerinden yürütülen ideolojik tartışmalar, bugün bizdensin-değilsin üzerinden devam ediyor.

Yarın başka kavramlarla sürecek, bundan şüphe yok.

Çünkü ideolojiler ölmez, sadece şekil değiştirirler.

Cemil Meriç, “İdeolojiler siyaset dünyasının bir çeşit haritalarıdır” diyordu.

Anlaşılan o ki her dönemde “birileri” tarafından oluşturulacak yeni kavramlar altında varlıklarını sürdürecekler.

Peki, bu kısır döngünün içinde sıkışıp kalmaya mecbur muyuz?

Görünen o ki Z kuşağı bu kısır döngüyü aşmaya daha yakın duruyor.

KONDA’nın “2024 Gençlerin Politik Tercihleri Araştırması”nı okudum.

Araştırma verilerine göre “Toplumda artan kutuplaşmanın gençler arasında daha makul bir düzeyde kaldığı” vurgulanıyor.

Onlar, klasik anlamda ideolojik kamplara katı biçimde bağlı değil.

Gençler için mesele, körü körüne bir tarafa bağlanmaktan ziyade kendi bireysel değerleriyle hayatı anlamlandırmak.

"Ben Müslümanım ama kendi tarzımda",

"Ben milliyetçiyim ama kimseyi dışlamıyorum" gibi ifadeler, gençlerin kimliklerini daha esnek bir şekilde ele aldıklarını gösteriyor.

Ama bu demek değil ki toplumda “kutuplaşmalar” hemen sona erecek…

Hala karşıt görüşlere tahammülsüzlük devam ediyor,

Hala eleştiriler, anlayışla karşılanması yerine sert tepkiler alıyor.

Hala sadece kendi fikirlerimizi onaylayan insanlarla bir araya geliyoruz.

Eskiden insanlar kahvehanelerde, işyerlerinde farklı siyasi görüşleri konuşur, tartışır, sonunda bir orta noktada buluşurlardı.

Şimdi ise bırakın aynı sokakta, aynı apartmanda yaşayan insanlar bile birbiriyle konuşmuyor, tanışmak bile istemiyor.

Bütün bunlar yaşanırken, siyasetçilerin bu ayrışmayı körüklemesi de işin tuzu biberi oluyor.

Oysa siyaset, farklılıkları bir arada tutacak, toplumu ortak hedeflere yönlendirecek bir araç olmalı.

Günümüz siyasetçileri ise bunu başarmak yerine sürekli olarak ötekileştirme ve cepheleştirme üzerinden bir dil kuruyor.

Çünkü kutuplaştırmak, yönetmek için en kolay yöntemlerden biri.

Toplumu böl, tarafları kızıştır, kendi kitleni sağlamlaştır…

Ama gençler artık farklı düşünüyor.

Kalıplara sığmıyorlar.

Onların söyledikleri şey çok açık: “Bizi bir kutba hapsetmeyin.”

Eskiden büyüklerimizin sıkça söylediği bir söz vardı: “Bu gemi batarsa hepimiz batarız.”

Bu deyimi çok beğenirim; anlatılmak isteneni net bir şekilde ifade eder.

Öyledir gerçekten.

Bizler bu geminin yolcularıysak, siyasetçiler de mürettebatı…

Rota, yapılan siyaset ise varış yeri de geleceğimiz.

Bu gemi sadece bir tarafın değil hepimizin gemisi…

Hepimiz aynı gemideyiz.

Ve eğer gemi batarsa, hepimiz batarız…