Bugün, Zağnos Paşa'daki çay ocağında otururken bir dayı anlatmaya başladı:

"Oğlan lise 3'te okuyor. Bu yıl sadece kıyafetleri 2 bin lirayı buldu. Hergün 80 lira ulaşım, ayrıca 100 lira harçlık veriyorum. Yetmiyor diyor. Bir tost 70-80 lira olmuş, yetmez tabi! Dersaneye de yazdırdık. Her ay 10 bin lira da oraya ödeyeceğim. Şimdi bir de motor istiyorum diye tutturdu. İşler de bozuk, bakalım ne olacak... Gazeteciymişsin ya bilirsin sen ekonomi ne vakit düzelir."

Okul masraflarından dert yanan dayıya; "Boşu boşuna dersaneye gönderme. Her ay 10 bin liralık dolar al, at kenara. Çocuk okulu bitirince sermayesine katkı olsun..." önerisinde bulundum.

"Hiç olur mu öyle şey" diye başlayıp devam etti:

"Abi biz okuyamadık. Çocuk okusun adam olsun. Doktor, avukat, mühendis olursa kendini de, bizi de kurtarır. Masrafların altından nasıl kalkacağım, bilemiyorum ama katlanacağız artık. Ķöydeki babadan kalma diğer tarlayı da satarım."

Bir dokunmadım, ama bin ah işittim.

Sanki beni dert babası zannetti, anlattıkça anlattı.

Bazen laf arasına girip, susar belki diye gıcık sorular sordum.

"Çocuğun bir hedefi var mı, ne olmak istiyor dayı" dememle birlikte adamın tüm hayalleri bitti!

Gerçekle yüzleşti.

Dedi ki;

"Almanlar çocukları belli bir yaştan sonra becerilerine göre imtihana tabi tutup mesleklere yönlendiriyormuş. Bizim haytana 17 yaşına geldi, bi becerisi yok. Aslında meslek lisesine yazdırmadığıma pişmanım. Cumartesi pazarındaki sanat okulunu çok methediyorlar. Üniversiteyi bari ilk sınavında kazanır da dersanelere daha fazla çalışmayız."

Öylesine çok doluydu ki vatandaş, biriktirdiği dertlerini dökmek için beni bulmayı bekliyormuş sanki!

Konuşmaya devam ederken bir kez daha araya girip; "Dayı ne olur ne olmaz. Sen en iyisi o 10 bin lira ile dolar al, kenara at, çocuğa sermaye katkısı olur.. İleride bana dua edersin.." önerisini tekrar ettim.

Mühendis, doktor hayaliyle anlatmaya başladığı sözlerini; "Söyle bakalım, yıl başında dolar ne olur, faiz ne olur, enflasyon ne olur, asgari ücret ne olur?" sorusuyla bitirdi.

Bir taraftan da kendi kendine bir şeyler konuşmaya devam eden 40'lı yaşlardaki dayı,

"Onu bana değil Mehmet Şimşek'e soracaksın" dememle birlikte;

"Kimse beni anlamıyor
Ben derdimi kime yanam
Akbabalar dört dönüyor
Ben derdimi kime yanam
"
türküsünü mırıldanarak uzaklaştı!

Aslında insanlar neyin nasıl olması gerektiğini biliyor, bilmesine de kendi hayallerini çocuklarının gerçekleştirmesini bekliyor, onların hayallerini çalarak!

Dillere pelesenk olan;

"Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok" diye bir söz var.

Gelişmiş ülkeler bu işleri nasıl çözmüş hiç mi merak edilmez!

Hadi Almanları şöyle bir kenara atın.

70 yıl önceki savaşta asker gönderip yardım ettiğimiz Güney Kore, nasıl bir model uyguladı da ayağa kalķtı ve bugün kişi başına 35-36 bin dolar gelir dağılımına ulaştı. 

Bunu da mı merak etmiyoruz hiç!

"Her şeyin başı eğitim" diyoruz da, dünyadaki iyi örnekleri, biz niye uygulayamıyoruz!

Bunu engelleyen kimdir, nedir?

İstikbali olan gençleri 18-20 yıl okutup, meslek sahibi yapamayan bir eğitim sistemi mi olur Allahaşkına!!!

Selâmetle...