4 Ağustos 2019 tarihinde 426 kilometrelik İstanbul-İzmir Otoyolu açıldı.

Ve o günden sonra bizim için hiçbir şey eskisi gibi olmadı…

Gerçi bir iki yıl öncesinden, 24 saat açık olmasına alıştığımız dinlenme tesislerimiz gece yarısından sonra kapılarına kilit vurmaya başlamıştı…

Otoyol açıldıktan sonra kapanmalar hızlandı, ayakta kalanlar da zorlanmaya başladı…

Burada bir duralım…

Şimdi sayısal verilerle durumu biraz daha netleştirelim.

Jandarma Komutanlığından aldığım Plaka Tanıma Sistemi kayıtları itibarıyla;

2018 yılında Susurluk karayolundan geçen araç sayısı 13.162.361,

2019 yılında geçen araç sayısı da 13.891.779 adetti.

Otoyol açıldıktan 1 yıl sonra…

Yani 2020 yılında Susurluk’tan geçen araç sayısı: 8.434,247 oldu…

Günlük geçen ortalama araç sayısı 30-40 binlerden 15-20 binlere düştü.

(%40 oranındaki bu düşüşte pandeminin de etkili olduğunu söylemeliyim. Pandemi öncesinde aylık ortalama 800 bin olan araç sayısı, Nisan ayında 450 bine düştü. Mayıs'ta 500 bine çıkan sayı, yaz aylarında (Haziran, Temmuz, Ağustos) 1 milyona ulaştı. Eylül'de 800 bine geri dönen araç sayısı, Ekim, Kasım ve Aralık aylarında 500 bine geriledi.)

Devam edelim…

2021 yılında Susurluk’tan geçen araç sayısı eski günlerdeki gibi olmasa da 10.954.829

Yeniden bir yükseliş…

2022 yılında 10.512.273

2023 yılında ise geçen araç sayısı şaşırtıcı bir düşüşle, 8.747.505 adet.

2024 yılı için eski günlere döneceğimizin garantisi yok.

Gerçekler sayılarda gizli…

En önemli istihdam kaynaklarımızdan biri olan yol boyu işletmelerimiz, her yıl biraz daha zor duruma düşüyor.

Ama bunu sadece İstanbul-İzmir Otoyoluna bağlayamayız.

Hizmet sektöründe hizmeti iyi veren ayakta kalır.

Birçok tesisimiz gelişen şartlara ayak uyduramayıp kapanırken, Düzdağ Tost gibi yol üzerinde bile olmayan işletmeler müşteri kaybına uğramadı.

Bunun nedenlerini sorgulamadan sorunu otoyola bağlamak, yanlış teşhis koymak olur.

Bakın, şunu açıkça ifade edeyim;

Biz bazı şeyleri değiştirmedikçe hiçbir şey kendi kendine değişmez.

Hadi yatırım yapın” demekle kimse yatırım yapmaz.

Bütün şehirler yatırımlardan pay almak için rekabet halindeler.

Hiçbiri “benim bu fabrikaya, bu üniversiteye, bu tesise ihtiyacım yok, bu da sizin şehrinize olsun” demiyor.

Sürekli rekabet halindesin.

Akıllı davranmaz, gayretle, istekle, birlik ve beraberlik içinde harekete geçmezsen anında denklemin dışında kalıyorsun.

Denklemin dışında kalmak istemiyorsak, değişime uyum sağlamalıyız.

Mesela Festiva Outlet'in yanındaki âtıl Yıldız Tesisleri, MODALİFE firması tarafından satın alındı. Görüştüğüm yetkili, ülke çapında birçok mağazası bulunan mobilya üreticisi MODALİFE'in en az 100 kişilik istihdam sağlayacağını, Susurluk’un kısa sürede çevre il ve ilçelerden düğün paketi için gelecekler için bir cazibe merkezi haline geleceğini söyledi.

İşte sadece dinlenme tesislerimizle değil buna benzer “farklı istihdam alanlarına” yer açarak değişime ayak uydurabiliriz.

Yoksa neler olacağını düşünmek bile istemiyorum…