Balıkesir için karanlık günler, aylar, yıllardı..
Yanmış..Yıkılmış.. İşgal edilmişti dört bir yanı. 
İşte o günlerden biriydi..
5 Eylül 1922..
Sındırgı'dan sonra Bigadiç'i..
Dursunbey'den sonra Kepsut'u.. İşgal kuvvetlerinden temizleyen Kuva-yi Milliyeci-er, dört koldan Balıkesir'e doğru yol almıştı. 
Sabah saatleriydi.  
Yunan kumandanı Balıkesir'in ileri gelenlerini çağırdı:
-“Eğer gelenler askerse şehri teslim edeceğim…” diyordu Balıkesir eşrafına.
Bir yandan da, Arap Sadettin'i gelenlerin kim olduğunu öğrenmesi için yolladı. 
Rumlar bir gece önce Balıkesir'den kaçmışlardı. 
4-5 Eylül gecesi Balıkesir’e hâkim tepelerde çevre köyler ateşler yakmışlardı. 
Bütün tepelerde kum gibi ateş ışıkları gören Rumlar büyük bir paniğe kapılmıştı. 
Kepsut şosesinde oldukları söylenen birlikleri öğrenmesi için gönderilen Arap Sadeddin Bey kısa sürede geri döndü;  "Gelenler Türk Ordu birlikleri" dedi. 
Yunan Kumandan biraz düşündü, Panik halinde: 
-“Yalan söylüyor! Dün akşam ordu birlikleri haritanın şurasındaydı... Bu kadar kısa zamanda buraya kadar gelemezler!..” dedikten sonra da yanındaki askerlere emir vererek trenle Balıkesir'den kaçştı!
5 Eylül gecesi Arnavut Aslan Ağa bir keşif koluyla Balıkesir’e girmiş ve şehrin 6 Ey-lül sabahına kurtulacağı müjdesini ulaştırmıştı. 
O gece şehir uyumadı. 
Her kapı tek tek çalınarak, sabah “karşılama”ya çıkılacağı bildirildi.
***
O ANIN TANIĞI ANLATIYOR
Olayların bundan sonrasını İbrahim Ethem Bey’in hâtıralarından aynen alıyoruz : 
“..Bigadiç halkı ile vedâlaştıktan sonra sür’atle harekete başladık. Şoseyi takip ediyorduk.. Yolda birçok rapor aldım. En önemlisi Çağış’daki müfreze kumandanı Kasım Efendi’den geliyordu. Bu raporu iki süvari getirdi.
Raporda; “Piyade keşif kuvvetlerimiz Tepecik’dedir. Bir saatten beri Balıkesir’den silâh ve bomba sesleri geliyor. Düşmanın kasabayı yakması ve katliâm yapması muhtemeldir” deniliyordu. 
Hemen ve hızla harekete başladık. Hayvanları kuvvetli olanların dörtnala ilerlemesini, Kasım Efendi kuvvetlerine ulaşınca durmayarak derhal Balıkesir’e gitmeleri emrini verdim.
Çağış başına çıktığımızda Edremit şosesi üzerinde yangın alâmetleri, dumanlar görü-lünce daha da hızlanıyorduk.
Çağışta durmadan Tepecik’e geldik. Keşif kollarımız hazır bekliyordu. Piyadeye ilerlemesini emrettikten sonra biraz dinlenmek için hayvanlardan indik. O sırada müfreze kumandanları Arap Ali Osman Efe, Recep Pehlivan ve Aslan Ağa’dan alınan raporda; Balıkesir’e girdikleri, binlerce kişinin tekbir sesleri, alkışlar ve tezahürat içinde kimsenin burnu kanamadan Belediye önüne geldikleri, yirmiye yakın kurban kesildiği, halkın şenlik yaptığı bildiriliyordu... 
Rahat bir nefes aldık.  Tepecik’den hareket ettik. Ağır ağır gidiyorduk. Çayırhisar yanındaki çeşmeye geldiğimizde köy ahâlisi önümüze çıktı. İnsanlar ne yapacaklarını, bizleri neyle memnun edeceklerini bilemiyorlardı. 
MÜJDELİ HABERİ VEREN ADAM
Kadın-erkek, çoluk-çocuk, asker karmakarışık olmuş, birbirlerinin boynuna sarılmış, durmadan ağlaşıyorlardı. Hareket için hemen düdük çalmak zorunda kaldım. 
Çayırhisar’dan hareket edince Balıkesir yönünden pek büyük bir kalabalığın gelmekte olduğunu gördüm. 
Balıkesir halkı karşılamaya çıkmıştı. Kalabalık o kadar çoktu ki, şose yetmiyor, halk tarlalardan geliyordu. Büyük bir toz bulutu gökyüzüne yükseliyordu. İlk karşılaştığım grupta hep akraba ve ahbaplarım vardı. Saç-sakal birbirine karıştığı için beni tanıyamamışardı!
Kalabalığa karışmış ve yola koyulmuştuk. Hiçbir şey anlaşılmıyor, herkes gözyaşı döküyordu. 
Yürümek mümkün değildi. Hayvanların önüne yatan, hayvanların gözlerinden öpen, süvarileri öpmek için çekip hayvandan indiren... Karmakarışık gidiyorduk. 
Evet... Ağlıyorduk!..
Güç-belâ yürümeğe çalışıyorduk, fakat ne mümkün!.. Kalabalığın yoğunluğu gittikçe artıyordu. Tekbir sadâlarıyla şehre girdik. Belediye önünde kurbanlar kesildikten sonra halka nasihat şeklinde birkaç söz söyleyip dua ettik ve Belediye Dairesi’ne girdik. Hemen bir rapor yazarak Garp Cephesi Kumandanlığı’na Balıkesir’in kurtuluşunu müjdeledim. 
Aynı gün Susurluk, Gönen, Balya da kurtuldular”.
***
94 YIL SONRA AYNI RUH..
Balıkesir’in tarihine ışık saçan araştırmacı-yazar Aydın Ayhan hocadan yararlanarak aktardım yukarıdaki satırları.
Alaca Mescit toplantılarıyla Milli Mücadele meşalesine ilk kıvılcımı çakan Kuvayi-Milliye kenti kurtuluşunu kutluyor bugün. 
Türk Basınının minik bir neferi olarak ayrı gururluyum bugün.  O karanlık günlerde, Hasan Basri (Çantay) ve Mustafa Necati Bey'in prova tezgahlarında bastıkları gazeteleri yumurta sepetleri içerisine, saman balyaları arasına gizleyerek dağıtıp, halkı aydınlattığı, düşman işgaline karşı direnişe geçirdiği günlerin gururu bu.
Tıpkı 15 Temmuz gecesini aydınlığa çeviren bu yüz yılın Başkomutanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sesini 79 milyona duyurması gibiydi. Balıkesir Basınının 94 yıl önce Doğru Söz ve İzmir’e Doğru gazeteleriyle üstlendiği misyon.
Evet.. 
O gün de ağlıyorduk, bugün de.  
Döktüğümüz düşmanla birlikte sevinç göz yaşlarıydı...
Kutlu olsun...
6 EYLÜL 2016