Eskilerin deyimiyle VEFA, İstanbul’da bir semtin veya meşhur bir dondurmacının adı olmaktan ileriye gidemedi dersek, hiç de yanılmış olmayız.
Türk siyasetinin mazide kalan yıllarına Tazimattan bu yana bir göz attığımızda maalesef vefasızlığın ve kadir kıymet bilmezliğin hep ön sıralarda olduğunu görürüz. Bu durumda, insana ister istemez ‘’siyasette söz de olmuyor vefa da’’ dedirtiyor.
Pek fazla derinlere dalmadan yaklaşık 150 yıl kadar gerilere gittiğimizde Türk siyasi tarihinin en çarpıcı örnekleri çıkar karşımıza. Saltanatı döneminde Osmanlı ordusunu en modern silâhlarla donatan ve Osmanlı ordusunu dünyanın ikinci en büyük ve güçlü ordusu haline getiren Sultan Abdülaziz, maalesef yetiştirdiği ve Devlet kademelerine yerleştirdiği vefasız ve özellikle dönme Paşaların gadrine uğrayarak tahtından indirilmiştir.
Sultan Abdülaziz’in şu sözleri oldukça manidar ve gönümüz idarecileri için ibretliktir. ‘’ Bütün vaktimi milletimize ve Devletimize hizmet ile geçirmeme rağmen kimseyi memnun edemedim. Kendi elimle silahlandırdığım askerlerimin beni bu hale getirdiğini hatırlatmak isterim.’’ Sonuç tahttan indirme ve bilâhare intihar süsü vererek katletme. Vefa kimsenin aklına gelmedi. Sultan Abdülaziz’in hal edilmesinde ön sıralara yer tutanların başında Mithat Paşa ve Genel Kurmay Başkanı eşekçi Ahmet’in oğlu Hüseyin Avni Paşayı görürüz.
Daha sonra tahta çıkan Sultan Abdülhamit Han’ın da 33 yıl süren saltanatında yapılan okullar, üniversiteler, Demiryolu, Liman, Tersane Vs. hizmetlerin karşılığı, Yahudi ve dönememiş dönmeler vasıtasıyla tahttan indirilme oldu. Bilâhare sürgün, aşağılama ve hakaretler. Vefa yine unutuldu.
Tahttan indirmelerde, katledilmelerde ve aşağılamalarda hep ön plânda Selanik dönmelerini ve bunlara alet olan bugünkü CHP nin temel taşları olan Jöntürkleri görüyoruz.
Cumhuriyetimizin kuruluşunda ve ilk yıllarındaki vefasızlıkları 5816 numaralı mayınlı araziye girmemek için atlıyorum.!
10 yıllık Demokrat Parti iktidarında partisindeki Mason ve dönmelere rağmen CHP nin yasaklattığı Ezanı 18 yıl sonra asli lisanıyla okutturan, Devlete hizmette sınır tanımayan, millet âşkıyla yanıp tutuşan ve hizmetlerinin karşılığını yağlı urganda alan(!) bahtsız Başbakan Rahmetli Adnan Menderes ve arkadaşlarını, vefasız siyasetçiler (!) unutsa da vefalı milletimiz unutur mu?
Adnan Menderes ve arkadaşlarının Yassıda serüveninde aşağılanmaları, hakaret ve çeşitli tecavüzlere maruz kalmaları milletimiz vicdanında derin yaralar açmıştır. Vatan ve Millet sevgisiyle dopdolu Menderes ve arkadaşlarına Yassıada’da zulmeden ve özellikle yüzlerinde sigara söndürenlerin, Türk gibi görünen ve fakat dönememiş dönmeler oldukları uzun yıllar milletimiz arasında konuşulmuştur.
Kenan Evren cuntasına rağmen Milletimizin tercihiyle iktidar koltuğuna oturan Turgut Özal’ın Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı dönemi oldukça önemli ve çağdaş atılımların yapıldığı yıllardı. Tüm Kemalist baskılara rağmen namazını kılar dini vecibelerini yerine getirir, hatta Kemalist zihniyetten intikam alırcasına kısa şortla askeriyeyi denetlerdi.
Ve fakat nasıl olduysa bir Azerbaycan seyahati sonrası ansızın Cumhurbaşkanlığı köşkünün önüne yerlere yığıldı ve uzun müddet bir ambulans dahi getiremediler. Vefa’sızlık adeta bir ambulansı bile çok görmüştü. Vefa yine yoktu.(!) 2 Ekim 2012 tarihinde mezarı 19 yıl aradan sonra açılmış; ölümünün bir suikast sonucu mu, yoksa zehirlenmeden mi olduğu veya başka bir sebepten mi olduğu tespit edilememiştir.
Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın bin bir mücadele sonunda vefalı milletimiz tarafından Başbakanlığa getirilmesine Paşalar, Paşaların maşası yazılı ve görüntülü medya organları ve güdümlü sivil toplum kuruluşları tahammül edemediler. Demokrasi’yi; devrin Cumhurbaşkanı Morrison Süleyman Demirel ile birlikte katlettiler, iç ve dış düşmanları sevindirdiler(!) (Demirel Adalet Partisine üye olmadan önce Amerikan Morrison firmasının Türkiye Temsilciliğini yapmıştı.)
Demokratik kurallar gereği halkımızın verdiği iktidarı adeta dağdaki şakiler gibi çeşitli oyunlarla çalan, gasp eden 28 Şubat zihniyetinin Sultan Abdülaziz’i, Sultan Abdülhamit’i tahttan indiren dönmelerden ne farkları vardı.(!) Bunlar Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarını asan zihniyetin uzantıları değiller mi? Milli ve yerli olduğu kadar vatansever Erbakan’a nasıl tahammül etsinler.? Ve de etmediler.
Gerek Sultan Abdülaziz’in, gerek sultan Abdülhamit’in, gerek bahtsız Başbakan Adnan Menderes’in, gerek Turgut Özal’ın ve gerekse Milli Görüş Lideri 54. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Prof Dr. Necmettin Erbakan’ın ortak yanları, Devletimizi muasır milletler seviyesinin üzerine çıkarmak ve milletimizi müstemlekeci zihniyetlerin hegemonyasından kurtarıp başını dik eylemekti. Çünkü bunlar Türk’tü, Müslüman’dı, vatanseverdi…
Milli olan hiçbir şeye, hiçbir atılıma tahammül edemeyen ve fakat siyasetimize yıllarca yön veren menfur zihniyet 150 yıldır maalesef gerçek anlamıyla Türk olamadı, Türk gibi düşünemedi, Müslüman hiç olamadı.
Milli ve milletimiz yararına olan her şeye, her atılıma karşı çıktılar, engellediler. Bunlarda vatan ve millet sevgisi olmadığı gibi vefa denen haslet zaten yoktu.
Nuri Demirağın uçak sanayini toprağa gömdüler, Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın yerli Otomobil hamlesini daha doğmadan katlettiler. Nuri Killigil’in top ve silah sanayine tahammül edemediler.
Şimdi de vefa duygusuyla; vatansever Sultanlarımızın, Nuri Demirağ’ın, Nuri Killigilin, Başbakan Adnan Menderes’in, Turgut Özal’ın, Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın izinden giderek ülkemizi şaha kaldıran, sivil ve askeri Türk sanayini şahlandıran, 100 yılda yapılamayan atılımları 20 yılda yapan dünya lideri Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın atılımlarına da tahammül edemiyorlar. Bu ihanet odaklarına vefasız ve aşağılık yaratıklar dememek mümkün mü?
Otaban olmasın, Havaalanı olmasın, Yerli uçak yapılmasın, İHA, SİHA yapılmasın, Yerli malı Kruvazör, yerli tank yapılmasın, Köprüye hayır, Üniversiteye hayır demekten utanmıyorlar. Hatta bölücü ve bebek katili eşkiya sürülerinden müteşekkil PKK ve hamilerine karşı silahlı kuvvetlerimiz mücadele etmesin istiyorlar. 12 askerimizin şehit olmasından dolayı hazırlanan bildiri metnine bile imza atamadılar. Adamlarda vatan sevgisi olmadığı gibi Vefa duygusu zaten yok.
Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın dünyaya nizam veren Devletlerarası temasları karşısında tüm dünya Devletleri yanı sıra düşman devletler dahi şapka çıkarıyorlar ve fakat içimizdeki Türk ve milli olamayan aşağılık zihniyet, nasıl olurda Tayyip beyi engelleriz uğraşındalar.
O kadar ki, Tayyip Bey’in özellikle korunmasına bile karşılar. Tayyip Beyin korumaları olmasın, her türlü saldırıya açık olsun istiyorlar. Ellerinden gelse dış seyahatlerde kullandığı uçağının yakıtını çalıp uçağın düşmesini sağlayacaklar(!)
Ulu Hakan Abdülhamit Han’a Ermeni kökenli Belçikalı bir suikastçı cuma selamlığı çıkışı tuzak kurmuş ve fakat Allah’ın izniyle Türk Sultanı Abdülhamit Han bu tuzaktan kurtulmuştu. Adı Türk olan ve fakat ruhunu Türk düşmanlarına satmış bir şair, suikastın akamete uğramasından dolayı üzüntüsünü şöyle dile getirmişti.: ‘’Ey şanlı avcı! Tuzağını beyhude kurmadın, attın attın… Fakat yazık ki, ne yazık vuramadın.’’
(Ulu Türk Hakanına tuzak kurup öldürmek isteyen Ermeni suikastçıyı alkışlayan şair Tevfik Fikret’in oğlu Haluk, eğitim için gittiği İskoçya ve Amerika’da din değiştirip Papaz olmuştur.)
Ermeni suikastçıyı gönülden alkışlayan yerli ve Türk adı taşıyan hainler dün vardı bugün de var. Bu nedenle Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olağanüstü bir koruma altında seyahatlerini yapmalıdır.
Özellikle ABD, İngiliz ve Holokostçu (soykırımcı) Almanya himayesindeki Yahudi suikastçıların fırsat kolladığı unutulmamalıdır. Unutmayalım.: Su uyur düşman uyumaz. Soykırımcı, Holokostçu, çoluk-çocuk, bebek-kadın katili, Suikastçı Yahudi caniler hiç uyumaz.