31 Mart mahalli seçimleri üzerinden çok kısa bir zaman geçmesine rağmen yapılan analizler ve AK Parti neden kaybetti yönlü yapılan araştırmalar henüz sağlıklı bir sonuca ulaşamamışken,yapılan açıklamalar maalesef Ak Parti seçmenini ve parti yetkililerini tatmin edici ve inandırıcı bir sonuca ulaştıramamıştır. Yanlış analizler her zaman olduğu gibi bu defa yine yanlış sonuca doğru götürmektedir.
Analizleri ve neden kaybettik yönlü yapılan açıklamaları tarafsız bir düşünceyle masaya yatırdığımızda önümüze çıkan gerçek; maalesef yanlışta hâlâ ısrar edildiği ve kabahati başkalarının üzerine atma şeklinde olduğu yönünde karşımıza çıkmaktadır.
Ak Parti bir defa seçim bölgelerinde inandırıcı ve gerçeklere uygun yoklamalar yapmadı veya yapamadı. Seçmenin nabzını tutmaları ve seçmen ne istiyor yönlü ön yoklamalara yeterince eğilemedi. Çünkü genel merkezin görevlendirdiği şahıslar Milli Ruh ve Milli Görüşten bi haber kişilerdi.
Genel Merkezin İllere gönderdiği koordinatörler araştırma yapacakları yerde maalesef yanlış insanlarla eş dost ilişkilerine ağırlık vererek, yanlış raporlar ihdas ederek genel merkezlerini yanılttılar.
Ak Parti genel merkezinin aday tespitleri konusunda yetkilendirdikleri şahsiyetler Milli Görüş ve Milli Şuurdan yoksun oldukları için sadece kendi çıkarları yönünde hareket ederek millet tercihini hafife aldılar.
22 yıl boyunca Ak Partiye ölümüne destek olan Ak Partili seçmenlerin ‘’Bu adam tekrar aday olursa ben kesinlikle oy vermem’’ demelerini adeta kulak ardı ettiler. Çarşı Pazar ve kahvehanelerde nabız tutmadılar. Parti teşkilatlarında kendilerine yakın adamların nabzını tutup önce kendilerini ve daha sonra genel merkezlerini yanılttılar.
Bu durum o kadar ileriye gitti ki ekonomik krizden ziyade parti kadrolarındaki inadına yapılamayan veya kasten yapılmayan değişim çöküşü hızlandırdı.
22 yıldan buyana her seçime alternatifsiz giren Ak Partinin 31 Mart seçimlerinde alternatifi hatta alternatifleri olduğunu idrak edemediler, göremediler ve görüldüğü gibi alternatifler oylarını arttırdılar. Büyükşehirler başta olmak üzre İl, ilçe ve beldelerde Ak Partiye fark attılar.
Ev kiralarını ödeyemeyenler, elektrik, su ve gaz faturalarıyla televizyon ekranlarında boy gösterenler çocuklarını okullarına aç gönderdikleri halde yine de Ak Partiye sırf Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hatırına %35.5 oranında oy verdiler. Bu oran bir çöküş olmamakla birlikte adeta intihara giden bir gidiş olarak da değerlendirilmelidir.
Ak Parti bugüne kadar başta Balıkesir olmak üzere maalesef içindeki basiretsizler yüzünden hep kaybede kaybede kazandı ve nihayet 31 Mart 2024 de gerçek anlamıyla net olarak kaybetti. Buna hayır kaybetmedi, intihar etti de diyebiliriz.
Söz buraya gelmişken Balıkesir’de kazanan muhalefet Belediye Başkanının hakkını da verelim. Adam 10 yıldan beri tüm Balıkesir kahvelerini. Köylerini adım adım taradı. Köylü onun Partisinin adına bakmadı, mütevazı ve samimi duruşuna baktı. Sofrasına oturuşuna derdini dinleyip çare olarak neler yapabileceğine baktı. Köylü kentli o adamın adını adeta ezberledi.
Peki 4 Milletvekilli AK Parti öyle mi.? Kahvede yoklar, Köyde yoklar, köy tarlasında yoklar, beldeyi tanımazlar, Köylüyü tanımazlar. Hal böyle olunca köylü de onları tanımadı. Sorun bakalım köylüye Ak Partinin 4 Milletvekilinin 2 tanesinin adını sayabilecekler mi? Sayamazlar. Çünkü Milletvekili Köyü ve köylüyü tanımaz, köylü de Vekili hiç tanımaz.
Köyü bırakın Balıkesir merkezden her hangi bir vatandaşa sorun bakalım Ak Partinin 4 Milletvekilinden 2 tanesinin adını sayabilecekler mi? Sayamazlar. Çünkü Ak Parti Milletvekilleri var mı, yok mu belli değil. Eh böyle olunca 31 Mart seçimlerinde, 31 Mart seçim bozgunu da mukadder oldu.
Parti Teşkilâtlarında ve Belediye kadrolarında yolsuzluğa bulaştıkları halk arasında konuşulan şahsiyetlere ‘’arkadaş sen Ak Parti teşkilatlarında görev almadan önceleri mali yönden adeta sıfırdın, şimdi bu servete nasıl ulaştın. Bu villaları, bu keşaneleri, nasıl kazandın’’ diye bu güne kadar sorulmadığı için, Belediyeleri kazanan muhalefet şimdi Belediye girişlerine Mal varlığı listelerini asıyor ve ne kadar dürüst oldukları yönünde algı operasyonları yapıyorlar.
31 Mart seçimleri öncesinde milletimiz ‘’ bu sahtekâr tekraren Belediye Başkanlığına, encümen üyeliğine veya Ak Parti İl, İlçe ve belde teşkilatlarında aday gösterilirse ben Ak Partiye oy vermem’’ diyordu. Fakat ne olduysa seçmen gözünde şaibeli olduğu iddia edilen şahıslar inadına AK Partiden aday gösterdi ve inatlaşma sandığa yansıdı. Sonuç ; hüsran
İnatlaşma sonucu AK Partiden kaçan oylar CHP ye gitmese de alternatif dediğimiz partilere gitti. İnadına oy kullanmayanlar da işin tuzu biberi.
22 yıldan bu yana AK Partili oldukları halde 31 Martta Ak Partiye oy vermeyenlere özellikle sorulmalıdır, ‘’sen başka bir partiye de oy vermediğin halde neden AK Partiye oy vermedin’’ diye.!
Bu sorunun cevabı AK Partinin neden kaybettiğinin en bariz göstergesi olacaktır. AK Partideki yerel örgütlenmelerde halkımıza hizmet odaklı belediyecilik anlayışından uzaklaşıldığı ve Özellikle Milli Görüş, Milli Şuur ve Milli Mefkureden yoksun kişilerin belediyelerde işbaşına getirildiğine dikkat çekilecektir.
O kadar ki, AK Parti Teşkilatları ve Belediyeler kadrolarında istihdam ettikleri yalaka, asalak ve külhanbeyi tavırlı kişilerle milleti adeta nefret noktasına getirdiler
Mevcut Ak Parti Teşkilatlarının ve Belediye kadrolarının hizmet odaklı Belediyecilik anlayışı yerine çıkar anlayışına dayalı çalıştıkları kahvehanelerde ve ev sohbetlerinde halâ konuşuluyorsa ki konuşuluyor, O halde Halkımızın bıktığı değil nefret ettiği kişiler inadına aday yapılmamalıydı.
Ak Parti Genel Merkezi yerelde yapılan uyarıları bir nebze olsun dikkate alsaydı seçim bozgunu belki bu kadar net olmayabilirdi, bu sebeple 31 Mart seçim bozgunu sürpriz değildir.
Bugüne kadar Tayyip Erdoğan markasıyla başarıdan başarıya koşan Ak Parti kendine mutlaka çeki düzen vermeli, Parti teşkilatlarındaki şaibeli şahsiyetleri temizlemeli, halka tepeden bakan ve tabir caizse enaniyette burnundan kıl aldırmayan asalakları gözlerinin yaşına bakmadan atmalıdır.
31 Mart seçim bozgununda payı olan Belediye Başkanlarına ve Bazı Belediye çalışanlarına bakanlık, müsteşarlık veya bazı Belediyelerde yeni görevler verilerek istihdam edilecekleri haberleri halk arsında dolaşmaktadır.
Unutulmasın ki halâ acısını çektiğimiz Viyana bozgununun baş sorumlusu Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Kanuninin vekili olabilecek kadar değerliydi. Ama bozguna sebebiyet verdiği için bozgunun faturasını başını vererek ödedi. O halde 31 Mart bozgununun sorumluları başlarını vermeseler de önemli mevkilere getirilerek mükafatlandırılmamalıdırlar.