Gündem, ne yazık ki düzensiz göçmen meselesine kilitlenmiş durumda.
Suriyeli ve Afgan düzensiz göçmenlerin yol açtığı toplumsal sorunlar günbegün büyüyor. Özellikle kendini “Siyasal İslamcı” addeden bazı kesimlerin, birtakım STK’ların, kimi medya kuruluşlarının durmadan fikir değiştiren yazarları istisna, neredeyse toplumun büyük bir kesimi bu düzensiz göçler hakkında ciddi rahatsızlık duyuyor.
Evlad-ı fatihan diyarından, Kafkaslardan, Kırım’dan, Kerkük’ten gelen soydaşlarımızı durmadan aşağılayıp düzensiz göçmenlerle aynı kefeye koymaya çalışanların da yine bu odaklar olduğunu belirtelim.
Daha önce de bu konuda bir yazı yazdığım hâlde gazetemi, devletimi zor durumda bırakmamak, büyük saygı duyduğum lidere saygısızlık yapmamak saikiyle o yazıyı ertelemek durumunda kaldım.
Geçtiğimiz günlerde uzun zamandır beklediğim o açıklama geldiğinde hakikaten gözlerim doldu. Neredeyse ümidimi kesip, karamsar bir duygu içine girmiştim ki aklıselim dile geldi ve MHP lideri Dr. Devlet Bahçeli, Türkgün gazetesine şu açıklamayı yaptı:
“Ülke olarak demografik istikbalimizi düşünmek zorundayız. Nüfus istiklalimizi korumak mecburiyetindeyiz. Önümüzdeki 50 yıl, 100 yıl için demografik bir projeksiyon hazırlanmalıdır. Gelecekte nüfusun bileşenleri nasıl olacak? Anadolu coğrafyasındaki demografik dağılımın içeriği nasıl şekillenecek? Suriyeliler bize emanettir. Buna diyeceğim bir şey yoktur. Ama ilanihaye burada kalmaları mümkün değildir...”
Bu sözler çok önemli sözlerdir. Türk kimliğini hedef alan bir düzensiz göç dalgasıyla karşı karşıyayız ve kesinlikle bu tezgâhın arkasında Türk milletini Anadolu coğrafyasından atamayan, bu milleti yenemeyen bir "üst akıl" vardır. Amaç bellidir. Bu milleti başka kültür ve milliyetlerle bir mozaik kıvamına getirip bozarak, Türk millî kültür ve irfanını yok ederek bir “Orta Doğu” halkına/yığınına dönüştürmek ve bu aziz toprakları korumasız hâle getirmektir.
Hâl böyle iken, akın akın gelen Afgan göçmenlerin sınırlarımızda elini kolunu sallayarak bu ülkeye giriş yapması akla ziyandır. Biz Türk halkı bir AVM’ye girerken bile HES kodunu ibraz ederken, kim olduklarını bilmediğimiz insan yığınlarının bu ülke topraklarında cirit atması hakikaten gelecekteki olası faciaların habercisidir.
MHP Lideri Dr. Devlet Bahçeli, bu husustaki görüşlerini de şöyle ifade etmiştir:
“Hâlen Suriyeli sığınmacılardan kaynaklanan pek çok sorunumuz varken, bunun üstüne yeni bedellerin ve telafisi çok zor olacak yeni yüklerin ilavesi asla tasvip etmeyeceğimiz bir hata olacaktır... Düzensiz göç, adı konmamış bir istiladır, demografik yapımıza kumpastır. Küresel ve bölgesel güçlerin bu düzensiz göçteki parmak izlerini iyi araştırmak gerekmektedir. Tehlike alarm verici düzeydedir...”
Her şeyi sevip de bir Türk milletini sevmeyenler, bu endişelerini dile getirenleri anında “Irkçı, faşist” diye damgalasa da hakikat Sayın Bahçeli’nin sözlerindedir.
Bu ülke topraklarında neredeyse 10 milyona yaklaşan bir yabancı kitle barınmaktadır. Bunların 50 sene sonra sayılarının ne olacağını bugünden hesaplamak hiç de güç değildir. Bu yabancılara asla ve kat’a vatandaşlık verilmemelidir! Bu hatayı yapmak yarın torunlarımıza bırakacağımız en ölümcül hata ve dahi ihanet olacaktır.
Bu konuda siyasi erk ısrar edecekse şayet bu meseleyi bir referanduma götürüp Türk halkının fikrini almalıdır zira bu yığınların çilesini Türk milleti çekmektedir.
Sözlerimizi merhum Hocamız Seyyid Ahmet Arvasi’nin sözleriyle bitirelim:
“Marifet, milleti çözerek halk yığınları meydana getirmekte değil. Halkı yoğurarak güçlü bir millet olmadadır!”
Vesselam...