Bugün Kayseri'den misafirlerim vardı.
Cuma sonrası tarihi Zağnos Paşa etrafını pıtrak gibi sarıp sarmalayan çay bahçelerinden birinde oturup kahve ikram ederken hemen yan masadaki sohbet dikkatimi çekti.



Biri; yerel yönetimdeki değişim sonrası henüz ciddi bir icraat göremediğini ifade ederken, "İnşallah metro sözünü tutar da Balıkesir köy olmaktan çıkar" diye ekliyordu.

Diğeri; "Görmüyor musun başkanımız her daim halkın içerisinde ve insanların yüzü gülüyor. Biz böyle mutluyuz" benzeri sözlerle memnuniyetini anlatıyordu.

Üçüncüsüyse; "Biz emeklilere 20 bin lira vereceklermiş. Allah razı olsun" derken Kent Lokantasının açılış tarihini soruyordu.

Yaşları 70'in üzerindeki dayıların sohbeti, 15 yıldır unutamadığım bir haberi tekrar gözlerimin önünde canlandırdı.



Balıkesir'i büyük kasabadan kente dönüştüren Sabri Uğur'un kaybettiği 2009 seçimleri sonrasıydı.

"Asfalt parası almayacağım" diyerek seçim kazanan İsmail Ok, başkan olduktan kısa bir süre Gümüşçeşme Mahallesi'ndeki Pazar Pazarındaki esnafı ziyarete gitmiş.

Bu ziyaretle ilgili yerel gazete haberinde, bir esnafa ithafen yer alan şu iki cümle çok dikkatimi çekmişti:

"Başkanım biz sizden çok şey yapmanızı beklemiyoruz. Ayda bir kez olsun gelip çayımızı için bu bize yeter.."



Kesip sakladığım o gazete kupüründeki sözleri, şehir mevzubahis olduğunda arkadaşlara hatırlatıyorum.

İki de bir değişim, değişim diye kendi kendimizi paralıyoruz ya, hiç değmiyor buna.

Siz ne kadar değişim deseniz de, gideni/geleni peş peşe kongreler toplayıp, sempozyumlar düzenleyerek laf cambazlığı yapsa da hep fuzuli işler.

Seçmen dediğimiz kitlenin büyük çoğunluğu icraata, projeye falan bakmıyor. İş yapanı da zaten sevmiyor.



Değişim şehir insanı isterse olur.

Başkanları değiştirmekle de değişim olmadığını yıllar yılıdır test ederek ve mehter takımı gibi iki ileri bir geri giderek görüyoruz.

Meslekteki ustam Ekrem Balıbek şöyle derdi;
"Oğlum biz 40 yıl yazdık. Değişen pek bir şey görmedik. Bir 40 yıl da sizler yazın bakalım, neler değişecek."

Haklıydı usta...

Figürlerden başka değişen öyle ahım şahım bir şey yok.



Bazen kendi kendime;
"Sana mı kaldı Balıkesir'i, Balıkesirspor'u, mesleği düşünmek. Değersiz işler için kendini 40 yıldır niye paralıyorsun. Böyle devam edersen elinde kalan kendi değersizliğin olacak.." diye soruyorum.

Tam bunun cevabını düşünmeye başlamışken Kayserili misafirlerimden biri;
"Hadi bakalım bize şu meşhur Balıkesir Kuzusundan yedirmek için nereye götürüyorsun. Ardından da Peynir Çarşınıza gidip, 50 çeşit peynirinizin tadına bakalım. Damağımızda kalanından alıp memlekete götürelim" dediklerinde elimdeki peçeteyi parçalayıp yere saçarken, nakavt olmuş boksörün ring kenarında sağ sol kroşe yemeden moraran antrenörü gibi hissettim kendimi.



O değil de;
Çay harici her ürünün yetiştiği toprakların bulunduğu, iki denizi ve oksijen deposu dağlarıyla Allah'ın her türlü güzelliği bahşettiği coğrafyada, insanın kendini çölde yaşıyor gibi hissetmesine benzer bir durumdu Kayserili arkadaşın sözleri karşısındaki halim..

Arkadaşlar yine de çok sevdiler bizim şehri...

Çünkü yaşanacak şehir bizimkisi.

Sadece kıymetini bilen insanımız az!

Selametle..

01 Kasım 2024 | Balıkesir | Kendime Notlar