Dünya Çin’den yayılan korona virüsü salgını ile terbiye edilirken Çin ekonomisi yıllar boyunca bir daha ayağa kalkamayacak şekle getiriliyor. Aynı zamanda Çin’in dünya ticaretinde bırakacağı boşluğu kimin nasıl ve hangi şartlarda dolduracağı büyük önem arz ediyor.
Bizim gibi ülkeler açısından bu tür durumlar kullanılabildiğinde büyük avantajlar içermektedir.
Çin korana virüs saldırısı üzerine şükür ki Türkiye’de vaka görülmedi. İnşallah bundan sonra da görülmez de. Fakat salgından daha tehlikeli olarak üretime dayalı Çin’in oluşturacağı bu boşluğun nasıl doldurulacağıdır.
Bu işin ABD’ye yarayacağı unutulmasın. Trump’ın göreve geldiği günden beri uluslar arası düzeydeki firmalara ABD içinde üretime teşvik etmesi hatta zorlamasının sırrı aslında Çin korona virüs salgını ile aldığı yarayla ortaya çıkıyor. Oluşturulan algı aslında korona virüs salgınından daha etkili ve daha büyük bir operasyonu gösteriyor.
Korona virüs salgını ve oluşturulan dünyadaki tehdit algısından bütün ülkeler etkileniyor. Türkiye’de aynı şekilde.
Fakat Türkiye’nin çok acil ve süratle kendini toparlaması gerekmektedir. Son haftalarda yaşadığımız afet, kazalar ve çevremizde bize yönelik gelişmelerin etkisinden sıyrılıp çok hızlı şekilde Çin’in dünya ticaretinde ve üretiminde bıraktığı boşluğun oluşturacağı olumsuz etkilere çare aramalıdır. 2018 Temmuz’undan bu yana yaşanan içerdeki ekonomik sarsıntının daha etkisi sürerken Türkiye Çin’in bıraktığı boşluğa yuvarlanmamalıdır.
Tam aksine son yıllarda hem ekonomide hem siyasette, hem dış politikada Çin’in bıraktığı boşluğu bir şekilde doldurmanın stratejisini belirlemelidir.
Bu açıdan Cumhurbaşkanlığı bünyesinde oluşturulan kurul ve komisyonların artık işe yaraması için fırsat doğmuştur. TOBB’un, Ticaret Bakanlığı’nın, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın korona virüsü salgını sonrası Çin’in ticaret ve üretimde bıraktığı boşluğun hem zararları hem de bu zararların Türkiye’ye etkileri ile alınması gereken önlemler konusunda bugüne kadar her hangi bir toplantısına şahit olmadık.
Sağlık Bakanlığı’nın aldığı tedbirler sadece vatandaşı bu virüsün salgınından korur. Fakat ekonomik ve sosyal zararlarından korumaz.
Türkiye çok acil olarak Çin’in dünya ticareti ve dünya üretimi alanında bıraktığı boşluğun bir kısmını doldurmak için harekete geçmelidir. Dünya markalarının tekstil alanında kendiliğinden gelen siparişleri ile yetinmek yerine daha sağlıklı bir strateji ile hareket edilmelidir.
Teknoloji, bilişim, makine, tekstil, demir çelik dâhil bütün alanlarda hem üretim hem ticaret imkânları masaya yatırılmalı, 2009’dan bu yana düştüğümüz ekonomik ve bugünlerde hızla sosyal krize dönüşmekte olan durumu tersine çevirmelidir.
İçine düştüğümüz orta gelir tuzağını aşmak için Çin krizi Türkiye için her açıdan büyük fırsattır.
Fakat son günlerde deprem yaralarının sarılmasının orta yerinde başlayan Kızılay tartışmaları, bu tartışmalar da yöneticilerin akıl almaz gafları, 10 yıl öncesinde yaşanmış olaylar üzerinden Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ’un başlattığı tartışmalar, FETÖ’ nün siyaset ayağı, yeni oluşumların ümit vermeyen yapıları gibi durumlar ülkeyi içinden çıkılmaz algıya sürüklemektedir.
Aslında bu yazımızda yeni dönem özellikle iktidarı ve muhalefeti ile siyaset ve sivil yapılar üzerinden ülkenin çıkmaza doğru sürüklendiği algıyı kaleme alacaktım. Bu durumun anormalliği ve geçmişte benzeri durumların neyin hazırlığı olduğundan bahsedecektim. Yaşanan tartışmaların ne manaya geldiğinden tartışmaları alevlendiren daha Muhsin Yazıcıoğlu suikastındaki sorumluluğu hiç tartışılmayan başta İlker Başbuğ’u konuşturanlardan bahsedecektim.
Ama kalemin ucu Çin korona virüsü salgını ile ortaya çıkan boşluğun zararlarının telafisi için izlememiz gereken acil stratejiye doğru kaydı. Her krizin doğurduğu aynı zamanda fırsatlar vardır. Kaçırmamakta yarar vardır.
Kalın sağlıcakla…
.