Siyasette vefa ve asalet kişinin karakteriyle direkt ilintili bir özellik olduğu için çoğu kez makamla, sıfatla ve omuzlarındaki yıldızlarla yükseldiğini zannedenler hep aldanmışlardır. Tıpkı omuzlarının üzerindeki yıldızların altında değer kazandığını zanneden zalim 28 Şubat Paşaları ve bu paşaların emirlerini ilâhi bir ilham kabul edip Üniversitelerimizde, okullarımızda, hastanelerimizde zalimane bir şekilde tatbik eden öğretim görevlisi görüntülü kuklalar gibi(!)
Devri saltanatlarında zulümlerinin 1000 yıl süreceğini iddia eden saltanat özlemcilerinin(!) bu hevesleri maalesef kursaklarında kaldı. Tavukların kursağında kalan taş gibi..! Allah’tan başka her şeye kul olabilmek için bir birleriyle yarışan, kapı kullarının insanlık dışı emirleri artık Okullarımızda, Üniversitelerimizde ve kamunun her alanında geçerliliğini kaybetti. Şimdi devir İnsanlık, arkadaşlık, kardeşlik dostluk, birlik ve beraberlik hasılı, AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan devri. İnsana, insan gibi ve insanca muamele devri.
Omuzlarındaki yıldızların altında bir hoş olanlar ve onların kapıkulları şimdilerde hiç hoş değiller. Çünkü bir Şubat ayına daha girdik. Zulüm milâdı olarak tarihe geçen, 1000 yıllık zulüm rüyasının rejisörleri, yazarları ve onların tüm figüranları matem içersindeler. Neden? Çünkü çağdışı zihniyetlerinin günümüzdeki temsilcileri olarak hüküm süren Paşaların ve maşaların yerinde bu gün yeller esiyor da ondan.28 Şubat zulmünü 1000 yıl sürdüremediler de ondan. Devlet millet kaynaşmasının vücuda getirdiği bir AK Parti iktidarı Milletimizin bağrından fışkırarak neş-vü nema buldu da ondan. 1950 yılına kadar baskı, terör ve zulümle devam ettirilen CHP saltanatının yıkıldığı gibi, 28 Şubat zulüm saltanatı vatan ve millet sevdalıları tarafından yerle bir edildi de ondan.
Milletimizin varını yoğunu uğruna harcayarak okuttuğu, vatana millete, dinine hizmet etsin diye ordumuzun emrine verdiği evlatlarını namaz kıldığı için, gümüş yüzük taktığı için, hanımı ve annesi başörtülü olduğu için, Babası sakallı olduğu için peygamber ocağından attılar. Ayrıca Belediyelerde ve herhangi bir kamu teşekküllünde işe alınmasın diye takip ettiler. Açlıktan ölsünler, çoluğu çocuğu perişan olsun sürünsünler diye zulmettiler. Adamlar adeta milletimizin inancıyla, örfü ve adetleriyle kıyasıya harp ediyorlardı. Adeta firavunvari bir şekilde Allah’a kafa tutuyorlar, Allah’ın emirlerine riayet eden vatan evlatlarına hayat hakkı tanımıyorlardı(!)
Omuzlarındaki yıldızlara bakarak ve güvenerek bir hoş oluyor ve yine bu milletin verdiği rütbe ve sıfatlarla millete posta koyuyorlar ve bu milletin evlatlarını Üniversitelere sokmuyor, yerlerde sürükleyerek yaralanmalarına, sakat kalmalarına ve hatta ölmelerine sebep oluyorlardı. Adı Millet hastanesi olan hastanelerimize başörtülü hanımlarımız, kızlarımız, ninelerimiz giremiyor, hastane kapılarında ölüme terk ediliyorlardı. Vatan için ölen Mehmetçiklerimizin annelerinin, hanımlarının kışlalara girmelerine değil, sadece şehit evlâtlarının tabutlarını omuzlamalarına müsaade ediyorlardı. Devrin Başbakanının hanımı ziyaret için de olsa hastaneye sokulmamış, kızlarını yurt dışında okutmak zorunda bırakılmıştı. Çünkü 28 Şubat zulmü 1000 yıl sürecek diyen, zulüm rejisörlerinin saltanatı henüz yıkılmamıştı.(!)
Halbuki siyaset; Devleti ve milleti idare etme sanatıydı. Ve bu işe talip olanların mutlaka millet tarafından tercih edilmeleri oyunun en birinci kuralıydı. Eee bizim 28 Şubat Paşaları ne yaptılar? ‘’Milletin tercih ettikleri şurada kenarda dursun, biz omuzlarımızdaki yıldızların verdiği güçle ve yasaklarla, korkularla, tehditlerle bu işi götürelim.’’ Nasıl olsa uşak ve köle ruhlu basın organları da yanımızda. Manşetleri biz atarız, ‘’genç subaylar rahatsız’’ diye. Meclisten millet lehine bir karar çıkarsa ‘’411 el kaosa kalktı’’ diye manşet attırırız. Nasıl olsa zulüm devrinin özlemcisi ve zeka özürlü bir avuç Kemalist kalıntıları anıt kabir önünde utanmadan ‘‘Ordu göreve’’ diye pankart da açmışlardı(!)
28 Şubat Paşaları ve maşaları güç ellerinde olduğu için utanmadan sıkılmadan emekli arkadaşlarını Bankalara yerleştirdiler. Holdingler zaten korkularından birer Paşa almışlardı.(!) Omuzları yıldızlı siyasetçilerimiz(!) bunun adına da devlet idaresi dediler. Bankaları, holdingleri daha doğru bir ifadeyle Devleti ve milleti soyup soğana çevirdiler. Daha sonra Paşaların işgal ettiği bankalarda battı, holdinglerde!.. Kursaklarını haramla doldurmaya alışık paşalar utanmadılar, Devletin malı deniz, yemeyen domuz mantığıyla, domuzları bile utandırdılar(!)
Milletimizi köfteci, kokareçci, muhallebici, leblebici, yeşil sermaye, kırmızı sermaye gibi abuk sabuk sıfatlarla fişlediler. Bunun adı olsa olsa militarist ve kukla siyaset olur. Çünkü yapılanların akılla, izanla siyasetle ve insanlıkla uzaktan yakından bir alâkası yoktu. Dünya Türkiye ye gülüyordu. Tıpkı şapka devrimi diye yapılan maskaralık esnasında milletimizin korkudan ne bulduysa başına geçirdiği yıllarda dünyanın bize güldüğü gibi(!)
Rakıyla, şarapla medeni ve adam olunacağını zanneden zavallılar, adam diye davet edildikleri toplantıda kişilik yoksunu olduklarını gösterdiler. Medeni ve çağdaş(!) olduklarını ispatlamak için, davet sahibi Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a hakaret olsun diye emirberlerine şarap ve rakı getirtme düşüklüğüne tevessül ettiler. Tabii milletimiz nezdinde bir de ünvan kazandılar: Rakıcı ve şarapcı Paşalar(!) Yıllar sonra şimdi, acaba utanıyorlar mıdır acaba diye düşünmemek mümkün mü?
28 Şubat Paşaları halk desteği olmadan ve seçilmeden hem de omuzlarındaki yıldızlarla siyaset yapma hevesindeydiler. Bu düşünceyle idare etme ile gütme işini birbirine karıştırmış ve milletimizi koyun gibi gütme hevesiyle adeta iktidara talip olduklarını göstermişlerdi. Ama milletimiz dirayet ve feraset sahibiydi. İşler onların düşündüğü gibi olmadı. Zavallıların kepenekleri omuzlarında, kavalları bellerinde ve çomakları ellerinde kalakaldılar. Ayrıca bir sıfat daha kazandılar diyebiliriz; Çoban Paşa veya çoban Paşalar(!) Çünkü milletimiz güdülecek koyun olmadığını göstermiş, AK Partiyi ve dolayısıyla milletin adamı Recep Tayyip Erdoğan’ı tercih etmişti.
Metazori bir şekilde hüküm sürdükleri yıllarda, omuzlarındaki yıldızların altında bir hoş olan yıldızlı siyasetçilerin ve onların kapı kullarının yerlerinde şimdi yeller esiyorsa ki, esiyor, bu unutulmamalıdır ki, devlet millet kaynaşmasıyla sağlanan AK Parti iktidarının dolayısıyla Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının eseridir.
28 Şubat Paşaları balolarda, kokteyllerde, orduevlerinde, şampanya ve viskilerle günlerini gün edip, milletimizle, imanlı kızlarımızla Üniversite önlerinde nasıl harp edeceklerini planlanlıyorlardı(!) Ak Parti devri iktidarında ise; vatanperver ve kahraman subaylarımız, Paşalarımız ve Mehmetçiklerimiz sıradağlar gibi omuz omuza, sınır boylarımızda, Libya’da, Suriye ve Irakta destanlar yazıyorlar. Aradaki fark: 28 Şubat Paşaları Üniversite önlerinde 16 yaşındaki kızlarımıza karşı harp ettiler!. Tayyip bey komutasındaki gerçek Paşalarımız ise hudut boylarında, Libya’da, Irak’ta ve Suriye’de gerçek düşmana karşı destanlar yazıyorlar. Milletimiz rakı için şarap için yaşayan Paşaları da, Şahadet için savaşan Paşalarımızı, subaylarımızı ve tüm Mehmetçiklerimizi şimdi gayet iyi tanıyor ve asla unutmayacak. 28 Şubat zulmünü ve müdavimlerini unutmadığı gibi ..