Yaklaşık 5-6 yıl önceydi.
Büyükşehir Belediyesi'nce bir çalıştay düzenlenmişti.
Öğretmenevinde gün boyu süren etkinlikte
şehir yönetimi, kararlara vatandaş katılımı ve siyaset becerisiydi konu.

İsmini şu an hatırlayamadığım,
ama söyledikleriyle aklımda yer edinen
bir profesör şuna benzer şeyler söylemişti:

- Sizler milletvekilleri ve belediye başkanlarını kendinizin seçtiğini sanıyorsunuz, ama yanılıyorsunuz.

- Milletvekilleriyle belediye başkanlarını birileri seçer, siz de o birilerinin seçtiklerine oy vererek prosedürü tamamlamış olursunuz.

- Seçilenler de vatandaşa, yani sizlere değil, kendilerini seçenlere hizmet eder.



Enteresan tespitleri vardı profesör arkadaşın.

Şöyle bir dünden bugüne yaşananları dikkate alarak
sadece Balıkesir özeline baktığınızda haksız olmadığı besbelli.

Dün;
Balıkesir, son 3-5 yıldır siyaseten en 'cılız' dönemini yaşıyor!” paylaşımı yapmıştım.

Siyaseti iyi okuyan arkadaşlar, mesajımın hangi manayı içerdiğini gayet iyi anlarken, mevzuyu kimi okurların AK Parti - CHP meselesine dönüştürdüklerini gördüm.

Konu sgk borçları seviyesine indirgenirse meselenin özünü ıskalamış oluruz.



Şimdi biraz sesli düşünelim;

Balıkesir'in öncelikli konuları nelerdir?

Birini söyleyeyim, diğerlerini siz ilave edin:

Balıkesir birinci derecede deprem kuşağında. Fay hatlarının hangi noktalardan geçtiği, 6 büyüklüğü veya üzeri bir depremde nelerin yaşanabileceği ve ovalara yerleşimden kaçınılması gerektiği bilim insanlarınca hemen her fırsatta haykırılıyor.

  • Peki siz bu konuda herhangi bir "seçilmiş" kişinin çaba gösterdiğini, "kentsel dönüşümü" gündemde tuttuğunu, ovalara tepenin kuleleri dikilirken seslerini çıkardıklarını gördünüz mü? Şimdi de Bigadiç yolu üzerindeki birinci sınıf tarım alanına konteyner koymak yasak iken villalar yapılıyor, yine sessizlik!




Kentsel dönüşüm tek bir örnek.

Çözümü siyasetin becerisine bağlı çok sayıda sorunu alt alta ekleyebilirim.

1950-60'lı yıllarda Balıkesir 1. sınıf iller arasındayken Bursa'nın esamisi bile okunmuyormuş. Hatta bunu dillendirenlerden biri de sayın Cumhurbaşkanımızın oğlu Bilal Erdoğan olmuştu Balıkesir ziyaretlerinin birinde.

Bursa günümüzde kıyas bile edilmez Balıkesir'le.

Siz Kütahya'ya bakın. Manisa'ya bakın; "Cılız" kelimesinin karşılığını göreceksiniz.

Dumlupınar Üniversitesi yerleşkesini görüp gezdikten sonra Balıkesir Üniversitesi kampüsünü gözümün önüne getirip "eziklik" hissetmiştim!



Sahi Balıkesir'e ne oldu da; iki ileri bir geri giden mehter takımına dönüştü?

Elbet o kadar da berbat durumda değiliz,

Artılarımız yok değil, var!

Gelgelelim EKSİLERİMİZ ÇOK FAZLA...

Şunu söylemişimdir her daim;
Balıkesir sorunlarına; Balıkesir'i tanımayan, Balıkesirliyi bilmeyen siyasetçi ve bürokratlarca neşter vurulamayacağı gibi, sadece seçim ve sandık hesabıyla meseleleri çözülemez..

  • 20 yıl öncesi "Büyük Kasaba" diye tarif edilen Balıkesir'e şimdi aynı pencereden bakmak şehre hakarettir, ama potansiyeliyle mevcut durumu tezattır. Demem şu ki; Balıkesir'in gelecekte Türkiye'nin 10 numaralı şehri olup olmayacağı da siyasetin becerisine bağlıdır.

Kimi vakitler eş-dost sohbetlerinde bu konuları konuşurken; siyaseten bir yerlere gelmiş arkadaşlar diyor ki; "Bu kadar çok biliyorsan ve kolaysa bu işler, aday ol, seçil, sen hallet.." diyerek geçiştiriyor mevzuyu...

"İyi de seni kim seçti.." dediğimde dut yemiş bülbüle dönüyorlar!




Başa dönecek olursak;

Yıllar yılıdır anlatılır.

Günlerden bir gün Balıkesir'den bir heyet dönemin Başbakanı Demirel'e gidiyor.

"Efendim Balıkesir'den gelenler var. Sizinle görüşmek istiyorlar" diyen özel kalemine Demirel;

  • -"Balıkesir mi! Onların ebe-hemşire, amir-memur tayin işleri vardır. Hallediverin ve çay-kahve-yemek ısmarladıktan sonra yolcu edin...


Altı kez gidip yedi kez başbakanlığa dönen, Cumhurbaşkanı olarak jübile yapan efsane siyasetçi böyle dedi mi, demedi mi bilemem Balıkesir heyeti için. Amma velâkin Balıkesir mitinglerinde kimi isimlere; "Ali dayı nasılsın bakem.." vb. seslendiğinde havasından geçilmezdi bizim milletin.
Böylece hem gaz, hem gönül alırdı..



Ezcümle;

Eskiden "işlerini halledin, gönderin" denilerek en azından Balıkesir siyasetçisi dikkate alınırmış. Yine benim bildiğim kadarıyla, kurum müdürleri atamalarında milletvekilleriyle il teşkilatları etkili olurdu. İstemedikleri isimler görevden alınmaz, atamalar öncesi de haberdar edilirdi.

  • Şimdiyse Milli Eğitim Müdürü değişiyor kimse bilmiyor. Müftü gönderiliyor; "vallahi haberimiz, bilgimiz yok" diyorlar. AFAD müdürü alınıyor, duyan olmuyor. Kurumlar açılıyor, kapanıyor yine bilgileri yok. Daha buna benzer bir çok örnek var.


Hadi atamaları geçtik.

Belediye başkan ve milletvekili adaylarının da şehir sakinlerinin beklentileri doğrultusunda belirlenmesine müsaade edilmiyor.

Hadi onu da geçelim.

En azından, belediye meclis üyelerini, il ve ilçe başkanlarını parti üyeleri, yani en alttaki vatandaş seçsin bari..



Son söz;
Adaletin tam olarak işlemediği, ahlaki çöküntünün nirvanaya ulaştığı ve her yasal hakkın helal olarak algılandığı bizim gibi toplumlarda; ne zaman ki seçilmişler, kendilerini seçene değil de, oy verenlere hesap verir hale gelirse, ülke siyaseti "cılız" olmaktan kurtulur.

Bir de aklımın ermediği şu;

Ülke Anayasası bilmem kaçıncı kez değişirken, siyasi partiler kanunu niçin değişmez!!!

Fazla demokrasi göz mü çıkarır yoksa!

Selametle..